- 1939 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Müziğin Aşkla Dansı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
O gizli yaşanmışlıkların, o gizli duyguların tınılarla birleşip yüreklere dağılmasıydı... Yüreğin içinde alevlenip, küllerini kalbin derinliğine bırakmasıyla başlamıştı...
Sessizliğin içindeki o derin çığlıklar; gün ışığını sırtlanıp dağların kuytu köşelerine taşıyıp gece karanlığında dans etmesiydi!..
Aşk ve müzik...
İkisi de dünyanın içindeki bilinmeyen denklemi anlatır. Bu denklem; içinde yaşanacak sahneleri, yaşanması gereken düşünceleri, yaşanmadan bitenleri anlatacak, anlatabilecek bir hayalin aslında var olduğunun sinyalini yakacak lakin bu sinyalin olamayabileceğini de zihinlere kazıyacak bir düş kırıklığının yaratılmış halidir. Buradaki denklem, saklı düşüncelerin notalarla birleşmesi ve bu notaları enstrümanlarla birleştirip yeni bir dünya kurulmasını sağlamasıdır. Burada yaratılan dünya; şuan varlığını bildiğimiz ve nefes almakta olduğumuz dünyadan milyonlarca ötede ve mevsimlerce geride kalan duygunun farklı versiyonlarının olduğu, henüz bulunmayan bir evrendir!. Düşlerin dünyası, hayallerin kenetlendiği ve kopmakta olduğu anların, derinliklerin, mevsimsizliğin dünyası!.. Müzik ve aşkın yuvası... sahnesi...
Bazen bir yolculukta karşına çıkar
Yol uzun ve saatler yetemeyeceği kadar sevimsiz lakin yolun sonunda tenine yapışmış, bedeninle bir olmuş, gözlerinin yuvasında oturan bir duygu saklı... Bu duyguyu hayal ederken içinde bulunduğun arabanın tekerleklerinin sesini, gece karanlığına gizlenen canlıların haykırışlarını, kuşların çığlıklarını, korna seslerini, virajı alamayan bir kamyonetin fren sesini ve en önemlisi dinlemekte olduğun müziğin garipliği yansır yüreğine, düşlerine... Garip bir anda gözlerin kızarır ve zamansız bir uykuya dalarsın… Gözlerini orkidelerle süslü bir bahçe alır ve farklı kokular sarar burnunu, çehren ıslanır mavi gökyüzüyle... Gözlerin olabildiğince aceleci olur, koşar gibi, yıllardır göremediklerini görebilmek için haykırır "duyun yürek sancımı" diye yapışır gözlerine gözlerini bekleyenin... ve uyanır, oracıkta rüyaları söner, sersemleşir, sağa sola döner, kulaklarında o narin müzik, yüreğinde o görkemli anlar belirlenir...
Kimi zamanda farklı sahnelerde ortaya çıkarlar
Yudum yudum kokar o aşk ve içindeki zincir... Yıllar boyunca acı çeken bir dengbêj’in dilinden çıkan o sitem dolu ezgiler dağılır, dağılır da dağlar önünde diz çöker.... ve yapışır zamansız gelen o kadının kulaklarına... Gözleri kapanır, uzaklardan gelen bu misafir tınıları kalbinin devrik yerlerine bırakır... Ağlar… ağlar… hıçkırıkları kuşlara misafir olur ve uzaklardan gelen o buruk sancıya kavuşur... Acılarla yüklü ozan içine çeker kuşların kanatlarıyla gelen rüzgârları... içine çekip can verir gecede... Yokluğun olmayanına dalıp bu ezginin içindeki bilinmezlere doğru yol alır...
Gözleri yorgun bir gelin bembeyazlığıyla güneşe eş olur
Bir gelin arabası belirlenir müziklerin gölgesinde... Gözleri yorgun bir gelin bembeyazlığıyla güneşe eş olur!.. Güneşin dağıttığı o can ışıklarıyla belirlenir uzaklardan hasretle bakan yârinin cennetine!.. Bir yuvada birleşirler, kapılar sonsuzluğa kadar aralanmış ve onu beklemekte olan bir göz yağmurunun seyrine kapılır! Elleri dokunur aşkın tenine... Parmakları parmaklarına uzanır, yaslanır huzurla beklediği o evine... Dansa kapılır ayak parmakları, müzikler kente dağılır... Gecenin derinliğiyle ay ışığına sırtlarını vererek yudum yudum içilir tınılar ve yürekler birleşir. Son sahnede mutluluğun o derin basamaklarını tırmanarak ilerlerler...
Çocuk şarkılarına gizlidir
Bir kız çocuğunun henüz yeni gördüğü okul arkadaşının gözleri dokunur gününe... Şen şakrak geçen okul mevsimlerinde onun yüreği hep onunla atar ve çocuk şarkıları söylenince o şarkılarla minnacık çizgilerle dans eder... Mutluluğun resmi onun dünyasındaki o şarkılar ve o çocuktur...
Kimi yerde aşk; acıyla kaplı bir defter, günlüklerin içine işlenmiş gizliliğin resmi olur. Bunları anlatabilecek tek şey müziktir. Müziğe dalan yürek; kendini bir yolcu, bir aşk sanatçısı, ressam, kayıpların içine karışmış intiharın aktörü zanneder!..
Bu garip sahne ve müzikler; kimi yerde güzelliğin dünyası kimi zamanda ise acıların rüyası olmuştur. Farklı mekânlarda var olan sevgi tohumları; bazen yeni hayatları dünya üzerine çıkarmış bazen de canlıları toprağa gömmüştür. Yok oluş her an acı bir nota ile birleşmiştir. Bu acılar ya mutluluktan ya da huzursuz geçen yaşam öykülerinden derlenmiştir!..
Müzik ve aşkın dansı; huzura dayalı bir kent olmuştur... Acı ve mutlulukların doğduğu anda sığınılan en güzel yer yüreğin ve müziğin dans ettiği o andır!.. Kendini müziğin ritmine bırakan o sancı; gelip geçen, geçmişin rengârenk ve siyah beyaz karelerini hissederek yüreğin büyüklüğünü anlamıştır. İnsanın devrilen yüreğine gizlenenleri görebilmesi için müziği içindeki o derin sulara, denizlere ve oradan da okyanusa teslim etmesi gerekir. Böylece hayallerden uyandıktan sonra bile huzurun ışıklarıyla güne başlar ve her şey ona sevinç dolu gelir. Gün sevinçlerin gölgesiyle başlar hep…
Şimdi gece ve gözler ağırlaşmış; hafif bir sesle geceye dalma vakti... Müziğin aşkla dans zamanı... iyi geceler