- 1250 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
MİSAFİR OL GEL BANA REHBERLİK YAPAYIM SANA - 6-
Müfettiş heyetini iyi kötü sepetlemiştik ama bu bakanı nasıl halledecektik bilemiyordum. ‘’Geleceğim.’’ Dediğine göre mutlaka gelirdi bizim okula.Çünkü kafasına bir şeyi koyup da yapmadığı görülmüş-işitilmiş olay değildi. Ayrıca oldukça titiz ve de huysuz bir hatun olduğunu öğrenmiştik…Velhasılı kelam vaziyet fena halde keldi.
Hayatımızda hiç birimiz bir bakan karşılamamıştık.Bir bakan nasıl karşılanır bilmiyorduk. O bakımdan öncelikle işe müzik olayından başlamamız gerekiyordu. Yani Bakan Hanım okula geldiğinde onu öncelikle bando takımımız karşılamalıydı. İyi de bizim bir bando takımımız yoktu ki. Ama olsun…Öğretmen milletinin işinin adı ne? Okulda çeşitli piyeslerde kullandığımız ne kadar çul-çaput varsa onları öğrencilere giydirip bir bando takımı oluşturduk. Bando takımı tamamdı ama bu takımın alet edavatı yoktu…Onu da hallettik…Kasabanın Ramazan davulcusundan bir davul, zurnacıdan bir zurna, Çingene mahallesinden iki dümbelek, Şopar Müfitten bir gırnata tedarik ettik…Bizim Nuray Hanımın kemanı vardı…Zil olarak da çocuklar evlerinden bir kaç tencere kapağı getirdiler...Oooohhh…Al sana mis gibi bando takımı.
Nuray Hanım hemen kolları sıvadı ve çocuklara en önemli ve milli marşlarımızdan olan Angara’nın bağları da büklüm büklüm yolları/ Ne zaman zerhoş oldun da galdıramıyon golları ‘’ marşını öğretmeye başladı. Eeeee..Ne de olsa Bakan Ankara’dan geliyordu…Hemi de Çubuk’tan..Kolay mı?
Efendim en baştan beri anlatıyorum.Okullarda rehberlik faaliyetleri baya zor bir zenaat. Zor ama zevklidir…Rehberlik deyince de çocukları her yönden yetiştirmek gelir akla.
Nuray Hanım tabii ki işe müziğin alfabesinden başladı…Yani notalardan. İşte o andan itibaren de ebesinin Hereke’sini gördü. ( Öreke- Hereke her ne ise...Karıştırmayın )
-Hocaaammmm..Nato ne demek?
-Nato değil Hayat...Nota…Müziğin harflerine nota denir. Ağzımızdan çıkan ahenkli seslere denir. Bunların incesi vardır kalını vardır.
-Hocaaaammm...Şöyle orta yollusu yok mudur?
-Hayat yeter artık…Soru sormayı bırak da işimize bakalım.
-Hocaaammmm..
-Ne var Tacettin? Ne oldu yine?
-Hocam şu Sare’ye bi şey desenize...Klarnet çalarken karşımda limon yiyooo.
-Sareee…At bakayım o limonu elinden…Hasaaannn...Oğlum bu kaçıncı yaaa..Davula öyle mi vurulur? Yırttın deriyi yine.
-Hocaaammm..Anam dencere gapaklarını isteyooo. Pilav demlensin sona geri göndercem deyooo.
-Ya Emine söyle anana tencerenin üzerine gazete kağıdı koysun.
-Hocaaaammm…
-Ne var Seher neeee?
-Bizim ritim sazlarımız olmeycek mi?
-Kızım o elindeki dümbelek ne?
-Aneeeyyy…Bu dümbeleklere mi deyolar ritim saz ? Saz deyince ben de o goca garınlı saplı şeye deyolar sanıyodum.
-He ya o dümbeleklere diyorlar…Haydi şimdi ses veriyorum…Angaaaaa…Son …Bir..Ki.. üççç…Angara’nın bağları da büklüm büklüm yollarıııı
Bizim çocuklar maşallah canavar...Üç gün içinde hallettiler müzik olayını. İyi de koskoca bakan karşılanacak öyle sadece bir bando ile olmaz…Bir de koyun moyun filan kesmek lazım. Allahtan memlekette koyundan bol bir şey yok. Onu da temin ettik. Sıra gelmişti kırmızı halı olayına. İnanmayacaksınız ama en zor olay buydu…Ulan koskoca kasabada bi tane bile şöyle kıpkırmızı halı yok…Ama azmin ve de Sami’nin elinden ne kurtulmuş ki kırmızı halı kurtulsun…Eski çaputlardan örülen ve pala denilen yolluklar vardır ya..İşte onlardan bir kaç tane bulup soğan kabuğu, ceviz yaprağı, tuğla tozu, kırmızı mürekkep ile birlikte bir kaynattık al sana kırmızı halı.
Yeme-içme olayının diğer kısmını da kasabalı üstlendi zaten. Kadınlar günlerce keşkek dövdü. Asmalarda yaprak bırakmadılar sardılar. Börek- çörek- baklava- ayran-süt- tereyağı- bal- kaymak ne ararsan var…
Sonunda Sayın Bakan Nazik Hanım ve maiyeti geldiler kasabaya. Bizim okul zati kasabanın hemen girişinde...Bizim bando başladı marşa: ‘’ Angara’nın bağları da büklüm büklüm yollarıııı…’’Sayın Bakan tam bir devlet adamı..Pardon kadını…(Yav bu da olmadı. Hakket devlet adamı oluyor da devlet kadını neden olmuyor? Neyse bunu bir başka yazıda irdeleriz artık ) ciddiyetiyle yürürken önce Kaymakam Bey Karşıladı onu.
-Efendim Ben Defter-i Kebir Kasabası Kaymakamı Habip Himalaya…Hoş Geldiniz kasabamıza sayın Bakanım.
-Hoş bulduk Mutasarrıf Efendi...Hoş bulduk.
Sonra Belediye Başkanı yaklaştı.
-Kasabamıza hoş geldiniz sayın Bakanım…Bendeniz kasabanın Belediye Başkanı Cömert Vazgeçmez.
-Hoş bulduk Muhterem Şehr-i Emin Efendi ...Çok memnun ve mütehassis olduk...Berhudar olun.
+Hocaaammmm..Mutasarrıf, Şehr-i Emin ne demek?
+Zıkkımın kökü demek Hayat...Zıkkımın kökü…Anladın mı?
+Hocaaammm...Zıkkım ne demek...Kökü nasıl?
+Kızım sus Allah’ını seversen…Bakan Hanım gitsin sana tek tek anlatacağım.
Tabii ki daha sonra Okul Müdürümüz yaklaştı Sayın Bakanın yanına. Ama müdür uyanık adam.Anlamıştı Sayın Bakanın antikadan hoşlandığını...O bakımdan tanıtımı ona göre yaptı.
-Efendim ben Trabzon Eşrafından Hamsigillerin Ziya…Okulun yeni Müdürüyüm...Bu da baş yardımcım, Kars eşrafından ve de bibergiller familyasından Sami Efendi.
-Çok mes’ut ve bahtiyar oldum Baş Muallim Efendi ve Baş Muallimin baş yardımcısı efendiler.
Sonra bana döndü direkt olarak.
-Zât-ı âliniz Kars eşrafındansınız değil mi?
-Evet Sayın Bakanım.
-Hımmm..Ne güzel…Ben Maarif Nazırı olmadan çok önceleri Kars’ta muallimlik yapmış idim.
+Hocaaammm..Maarif Nazırı ne demek?
+Bir daha soru sorarsan ağzını bantlayacağım demek…Anladın mı Hayat?
-Sayın Bakanım güzeldir bizim memleket. Hangi seneler orada görev yapmıştınız?
-Hımmmm..Düşüneyim bakalımmm…Hah tamam..Hatırladım…Doksan üç harbinde. Aaaaa..Dur ya ben seni de hatırladım. Adın Sami’ydi senin değil mi?
-Evet Sayın Bakanım.
-Tamam yaaaa…İstanbul’da okudun sen değil mi?
-Evet efendim.
-Bayezıt semtinde?
-Evet Efendim. Üniversite oradaydı.
-Ay...Şimdi üniversite mi diyorlar o mekteplere. Neyse…Seni ben Sahn-ı Semandan hatırlıyorum.
-Sayın Bakanım…1877-1878 Yılları arasındaki Doksan üç Harbi neyse de Taaa Fatih Sultan Mehmet dönemindeki Sahn-ı Seman medreselerinden beni hatırlamış olmanız…Vallahi gözlerim yaşardı...Bu nasıl bir hafıza? Bu nasıl bir bellek?
-Maşallah...Maşallah…Ziya Efendi…Bu Sami’ye iyi bakın...Yemini, suyunu zinhar eksik etmeyin...O bizim için çok değerlidir.
-Siz hiç merak buyurmayın Sayın Bakanım...Ona kendi ellerimle muhlama bile yediririm evel Allah.
+Hocaaaammm ...Muhlama ne demek?
+Ellinin körü demek Hayat
-Maşallah..Maşallah…Çok nezih bir karşılama hazırlamışsınız. Benim için koskoca bir öküz kesmişsiniz, yollara yeşil halılar döşemişsiniz.
Ulan ne öküzü? Alt tarafı tıfıl bir koyun…Sonra..O palaları kırmızı yapalım diye anamız ağladı; hatun ‘’ Yeşil Halı ‘’ diyor iyi mi?
-Fakat Ziya Hocam...En çok hoşuma giden ne oldu biliyor musunuz?
-Ne oldu Sayın Bakanım?
-Çocukları çok iyi yetiştirmişsiniz…Çaldıkları ‘’ Gafil ne bilir neş’ve-i pür şevki vegayı’’ Marşına hayran oldum doğrusu…Fevkaladenin fevkindeydi.
-Teveccühünüz Sayın Bakanım.
Ayaktaki bu konuşma faslından sonra Bakan Hanım ve maiyetini sofraya davet ettik. Sayın Bakan gayet zarif bir şekilde yedi yemeğini.
-Maşallah maşallahhh...Et adeta lokum olmuş.
-Sayın Bakanım o zaten lokum. Et az sağ tarafınızda.
-Harikaaa..Mükemmelll..Nefisss..Bayıldım bu aşureye.
-Efendim arz edeyim. O yediğinize buralarda keşkek diyorlar.
-Ohhh..Ohhh ohhhh...Mumbar dolması…Bayılırım.
-Sayın Bakanım...Kasabalı hanımlar çok kötü bakmaya başladılar. Onlara ‘’ Yaprak sarmalarınız çok güzel olmuş’’ derseniz size minnettar kalacaklar.
-Evet ya…Çok güzel olmuş yaprak sarmalarınız hanımlar…Ellerinize sağlık…Hele de şu sac ekmekleriniz yok mu…Bayıldım resmen.
-Bakanıııımmm…
Diyemeden iki adet bez peçete Bakanın midesine indi bile…Ama aynı anda da bir sırrı çözmüş oldum. Demek ki uzun yaşamanın sırrı böyle dengeli ve sağlıklı beslenmedeydi. Sayın Bakan bize belki de hayatımız için en önemli rehberliği yapıyordu.
Yahu bir de Sayın Bakan için şöyle huysuz, böyle titiz diyorlardı…Kesinlikle yalan…Okulu teftişinde bodrumdaki fareleri eline alıp…’’ Bravo hocam..Okulun her alanını kullanacaksınız böyle..Bodrumda Angora Tavşanı yetiştirmek kimin fikriyse onu ödüllendireceğim.’’ diyen bir Bakan nasıl sert olabilirdi?
Sayın Bakan okulumuzdan bir rüzgar gibi geldi geçti ama onun şu sözleri rehberlik ve Psikolojik danışma konusunda her zaman yolumuzu aydınlatan bir ışık oldu:
‘’MİSAFİR OL GEL BANA, REHBERLİK YAPAYIM SANA ‘’
BİTTİ.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
HALEN GÖREV YAPMAKTA OLDUĞUM İSTANBUL ÜMRANİYE ÖZEL BATI ANADOLU LİSESİ
YORUMLAR
Galiba en nostaljik görev yeriniz burası Sami hocam:))
bir de at arabası temin etseydiniz ya:)
ironinin hası olmuş anlatım tarzınız
saygılarımla
sami biberoğulları
En son görev yaptığım bu okul müthiş bir tadilattan geçti..Son şeklini ilerde yayınlarım inşallah..Zaten önümüzdeki sene artık Sağlık Meslek Lisesi olarak faaliyet gösterecek.
Gösterdiğiniz hoşgörü için de ayrıca teşekkür ediyor selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Bizim kursta öğretmen olsan acaip komedi hikayesi için malzeme çıkar sana.
Derste uyuyan ve hatta horlayan ben deniz ve hoca ''Rüya bile görüyordur'' diyormuş. ''Senin için sınıfın arka tarafına yatak atacağım'' diyor. Ders kaynatmada üstüme yoktur ayrıca ders kaynatmada üstüme yoktur. Sürekli öğüren, küfreden Çankırılı sıra arkadaşm. Derste oynayan başka bir öğrenci, sürekli diyet yapan ama sürekli de yemek yiyen başka biri, kopye çekmeye çalışan başka bir öğrenci. Kaynanasından bıkmış bir gelin. Çocuklarına telefonda küfreden başka biri, Öğretmen hanımıyım diye havalı bir diğer tip. Çok zayıf ama hiç doymayan Safinaz(o ismi ben koydum), Heyecandan sesi titreyen ama korada şarkı söyleyen bir başkası, kopya vermedim diye sırtıma vuran arkamda ki arkadaş. Bekar öğretmenleri evlendirmeye çalışan çöpçatan bir diğer öğrenci yani sınıf arkadaşlarım böyle tipler.
Öğretmenlere gelince ise emekli PTT Müdürü, içinde öğretmenlik hevesi içinde kalmış bir öğretmen, 10 Dakika ders yapıp 70 dakikayı kaynatan ve kaynanasını anlatan bir başka öğretmen. Ders anlatmaya çalışıpta bizlerinin sorularını cevaplamaktan ders işlemeden ders bitti diye tühlenen başka bir öğretmen Annesinin babannesinden çektiklerini anlatan diğer bir öğretmen.Derste saz çalan,saz çalmadığı zamanlarda benim sorularımdan bunalan başka bir öğretmen. Bizi sürekli tısss latan, diyaframı çalıştırmak için göbeğimizi şişirten, reblik okutan diksiyon hocamız
Yani bizim sınıf tam Hababam sınıfı. Bazen sen bizim öğretmeniz olsan nasıl olurdu diye hayal ediyorum ve derste gülmeye başlıyorum :)))))
Sen bizim buraya gel çok eğlenceli
sevgiler
sami biberoğulları
Dua et kiş ben sizin öğretmeniniz olmamışım.Çünkü ben asabi adamımdır..Öyle benim derste uyuacaksın ha...Hele de horlayacaksın? En hafif cezan kafana bir sürahi su boşaltılması olurdu..An la artık. Sen bakma benim yazdıklarıma..Derslerde çok ciddiyimdir ben.
Selam ve sevgilerimle.
Sami hocam, öncelikle 23 Nisan Çocuk bayramımız kutlu olsun. Ne de olsa biz de çocuğuz ya. Hem benim anacığım verdiğini istemezdi, ne o öyle ikide bir tencerenin kapağını istetiyorsun:))
Gülerek okuduğum, içinde kendimi de bulduğum bir yazı dizisiydi.
Tebrikler, selam ve saygılar...
sami biberoğulları
Uzuuun bir aradan sonra tüm dostların içinde olduğu bir yazı yazayım dediydim..Bence iyi de oldu...Bir araya toplanmış olduk ne güzel.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Dün gece karakolluk oldum mahalle ile...Hep senden ötürü be yaa...Tekrar geldim rahat rahat güleyim diye :))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
Biri beni yerden kaldırsın yaw. :)))
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Öncelikle esefle kınamıyorum bu kesin..
Lakin..
Zavallı sare ' yi yakinen tanırım..acı ve ekşi lezzetler her zaman fovorisir.
Sare limonu kabuğu ile yeme sevdalısıdır....
Hatta kahve ve toz şekeri karıştırır limonu kabuğu le batırıp yer...Bir keresinde kahve ölçüsünü kaçırmış ve kafein zehirlenmesi yaşamış acilen hastaneye kaldırılmıştır...
Hatta br keresinde zurnacının karşısında limon yemiş...Hain zurnacı onu dövmek için peşinden koşturmuşş..tazı gibi kaçan sare ' yi yakalayıp dövememiştir...
Sare ' nin elindeki limonu öğretmen attırmıştır..:))))Saf... Sare söz dinlediğinden elindeki limonu atmıştır...
Oysa öğretmen demeli idi ki....
"Evladın git limonunu hangi,hangi cehenmem de yersen ye..buradan toz ol..." :)))))
Öyle dememiş... kader utansın...:))))))))) çok acıdım sare ' ye...
Yine çok güzel bir bölüm okudum...ellerinize emeğinize sağlık..
selam ve sevgiler...
sami biberoğulları
Geçenlerde bir pazar günü Üsküdarda bizim siteden bazı arkadaşlarla toplanmıştık...Arkadaşlardan biri olan Saadet Kılıçarslan'ın bir tiki çıktı ortaya...Karşısında biri limon yiyince öpücük gönderiyor...O gün akşama kadar bize servis yapan garson da dahil hepimize öpücükler yollayıp durdu tabii ki. Düşünüyorum da o toplantıda sen de olsaydın zavallı kadıncağızın hali nice olurdu.
Selam ve sevgilerimle.
Valla yorumları da okudum gülümseyerek. Beni ne hallere düşürmüşsünüz. 23 Nisan şiirimi okursanız marşımı orada görürsünüz. Bir tanesini aldım şiire ama o bütün marşların piri.
Lâf aramızda Angaranın bağları da iyiydi ama bu duruma değil de sizin yazının işine yaramış.
Tebrikler,
gülümseten bir yazı olmuş,
selâm ve sevgiler..
sami biberoğulları
Ben arkadaşlara dedim '' Ankara Ankara, Güzel Ankara...Seni görmek ister her bahtı kara'' Marşını çalalım diye ama '' Angaranın Bağları '' Marşı daha popüler ve gündemde olduğu onu tercih ettiler.
Engin hoşgörünüz için çok çok teşekkür ediyor selam ve sevgilerimi yolluyorum.
sami biberoğulları
Aslında bir Rumeli Türküsüdür benim hayatım '' Dağlar dağlar viran dağlar...Yüzüm güler, kalbim ağlar''...Kalbimiz ağlasa da yüzümüz gülsün...Rabbim gülmekten ayırmasın kullarını.
Selam ve sevgilerimle.
Alıp gideriyorsun hocam da,
Bir bakıyoruz yine ayni dert.
devamlı olmak için ne yapmalı ,
Yazında olmalı mı bir nokta.
Hep güleriz ömür boyunca...
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Hep anlatırlar hocalar...Kur'anda bir sure ile lanetlenmiş olan Ebi Lehep bile Peygamberimizin doğum gününde azap görmezmiş...Sebebi Peygamberimizin doğduğu gün - amcası olarak- bol miktarda kurban kestirip fakir-fukaraya dağıtmasıymış.
İşte o hesap hep acı içinde olan gönlümüzün kısa bir süreliğine de olsa acılardan uzaklaşması babında yazıyorum bir şeyler.
Rabbim gülmekten ayırmasın kullarını.
Selam ve sevgilerimle.
nereden bilirsin limonu pek sevmediğimi.... ömürsün hocam....saygılarımla
sami biberoğulları
Limonu sevmediğini bilmiyordum aslında..Öğrendiğim iyi oldu...İlk karşılaşmamızda ceplerimde en az bir kilo limon olacağından emin olabilirsin...Yandın sen yandııınnnn.
Selam ve sevgilerimle.
hocam her zamanki gibi bütün stresim dağıldı uykum gelmişti uyku neyin bi şeycik kalmadı gecenin bu saatinde emeğinize kaleminize sağlık bizler güldük sizinde gülebilmeniz dileğimle saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Rabbim gülmekten ayırmasın
:))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))) yaw gece gece yazma bööle yazılar, mahalle ayağa kalktı:))
Hocaaaaaamm, '' Bitti '' derken?...
Ama hocam sen de hiç konuşturmuyorsun Hayat'ı yaa...
Yarın sabah tekrar gelicem, doya doya gülerim gari:))
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler.
sami biberoğulları
Edebiyat dünyamızdaki muhabbetlerimize ben de değerli arkadaşlarımı bir nebze güldürerek, günlük hayatın sıkıntı ve streslerinden uzaklaştırarak katkıda bulunabiliyorsam ne mutlu bana.
Selam ve sevgiler.