- 475 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Derviş İle Sohbetim
Bir Derviş İle Sohbetim
Deli ve derviş ikisini de severim. Çünkü riyasız olurlar! Beklentisiz ve sade, açık, içinden geldiği gibi konuşurlar!
Çok çeşitli yaşam formları olduğunu biliyoruz. Ruh, kün, ene, ben bilgisi taşıyan varlıklara "Şuurlu varlıklar" diyorum. Bunların bedenli ve enerji, sinyal formlarının olduğunu da söylemek isterim. Cin boyutu gibi...
Şuurlu varlıklar içersinde dervişler ilgimi çeker. Onlarda riya görünmez! Menfaat için kendi özgün ve özgür davranışlarından feragat etmeyi sevmezler!
Benim dervişim çok farklı açılardan bakıyor hayata! Sınır koymuyor aklına ve hayaline; evrende sorgulanamayacak hiç bir şeyin olmadığını hatta sorgulamamanın yanlış olduğunu söylüyor! Bu açıdan iyi anlaşıyoruz! Ezber öğretilerin sorgulanmasını ve kişinin kendi algısının göreceli oluşturulmasının önemli olduğunu; kişinin özgün kanaatinin ezber, sorgusuz kabullerden çok daha değerli olduğunu söylüyor!
Çok uçuk konularda sohbetim oldu ama ben hepsini yazmayacağım. Siz anlayın işte ben çerçeve olarak sohbetin bendeki algısını yazdım!
Evliyalık konusunda, evliyaların bizden ne farkı var ki insan insandan kendini onlardan aşağı kabul ediyor! Hadi bunu kendi açısından yaptı, başkaları için kapsamı genişletme hakkını nereden alıyor? Aslında tüm kabuller kişiyi bağlar! İnsana bir şeyleri damardan iğneyle narkoz vermek gibi kabul ettirmek veya bunun için çalışmak yetkisi kim, kimden alıyor! Buna yetkisi olduğunu sanan veya söyleyenin bu söylemi geçerli midir? Mesela "Ahret kurtarma" olayını konuşmuştuk! Birileri kendine iş edinmiş ve diğerlerinin ahretini kurtarmaya çalışıyor! Bunun için de maddi manevi karşılık alıyor, ücret istiyor; itaat istiyor! Ücreti ve itaati de ahrette istemiyor, burada alıyor... Bunu irdelemiştik!
Ben anlattım; park yeri nadir bulunan bir caddeye arabamı park etmiştim. Yanıma biri geldi; "Abi park parası vereceksin!" Ben dedim; "Burası yol kenarı, yani ücretli park yeri değil ki siz de görevli değilsiniz!" Cevap çok ikna edici oldu; "Abi çizilmesin diye biz gözlüyoruz! Sen bilirsin, istersen verme ama çizerler!" Bu beni ikna etmeye yetti de arttı bile! Çizilme korkusu oluşunca, koruma kurtarma gereği de kendiliğinden gelir! Koruma ve kurtarmanın bir ücreti olması da doğaldır! Şimdi ahretin tehlikede olduğunu daha bebekken insana aşılıyanlar sonraki aşamada o yetişkinin ahretini kurtarmaya talip olanlar olabilir mi? Park olayındaki çizilme tehlikesi, koruma kurtarmayı nasıl netice verdiyse; ahretin tehlikede olduğu korkusu da ahret kurtarıcıları meşru kılıyor! Parktaki çizilme tehlikesinde koruma görevini ücret mukabili üstlenenin paralel çalıştığı kişilere yani çizicilere sözü geçer! Peki ahret kurtarıcılarının ahrette sözünün geçtiğinden nasıl emin olacağız! Ya kendi ahretlerini bile kurtaramazlarsa... "Ya tutarsa!" türü bir davranışı da anlarım ama aması var...
"Ahret tehlikesi" fikrinin asıl kaynağı ne olabilir? Ahret, neden kurtarılacak bir şey? Kim, kimi kurtaracak? Yani insan, "İnsan" gibi yaşadığında ahreti neden tehlikede olsun da maddi manevi ücret isteyen veya itaat isteyenler bundan kendilerine pay çıkarsın? Ahret, adı üzerinde sonrası! Siğorta şirketlerinin prim istemesini anlarım! Ahirde hasar olduğunda hasarı karşılamayı üstlendikleri için prim isterler! Bunun reel uygulaması var! Göz önünde! Oluşan hasarı karşılarlar! Ahret kurtarmayı amaçlayanlar bir nevi ahret sigortası yapar gibi ama hiç bunun örneği yok! Yani kimse ahretini kurtardığından emin olamıyor! Yani ahretin kurtarıcılar tarafından kurtarıldığına kimse şahit olmamış! Sadece umut var! İtaat var! Ücret var, o dahi ahrete bırakılmıyor peşin alınır!
Bir amaç var ise o amaca sevk eden bir araç da olmalı! Yani korku oluşturunca korkuyu önleyecek sektör de oluşuyor! Peki bu korku oluşumunu Yunus ve Mevlana desteklemiş mi? Benim bildiğim kadar onlar korkuyu kaldırmaya çalışmış. Ve aslında korku sektörünün de zararına olmuş onların öğretileri! Bu nedenle hala onlar sevgiyle anılır...
Ölümü gösterip hastalığa razı etmek gibi; yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak da var! Deccali gösterip, mehdiye razı etmek de var! Yani burada korku "Deccal" çare de "Mehdi" tabi ki mehdiye itaat ve maddi, manevi prim de olacak! Mehdi, Dünya ve ahret kurtarıcısı olduğundan tutar mı bilmem! Tamamen duygusal bir sohbetti...
Son tahlilde; kimse ahret yani gelecek için korkmasın! Eğer ahretini bizzat kendi tehlikeye atmaz ise başkası ahrete ona yardım edemez! Bu nedenle; kimse, kimsenin ahretini kurtarmaya çalışmasın! Kimse, kimseyi ahret açısından korkutmasın! Kimsenin ahretine dünyada prim alarak kefil de olmasın! Herkes kendi hayatını kurtarsın! İnsanca yaşamak için varsa önerisi olan bunu söylesin! Ahrete dair korkuyla ve bunun kendi menfaatine yarayan çaresiyle kimse, kimsenin karşısına çıkmasın!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Ahmet bey merhaba..Kişi kendini biliyorsa bu dünyada , ahrette de kendisini kurtarır. Belli bir mertebeye ulaşması için de zamana gereksinimi olabilir. Çünkü doğumdan, ölüme dek hepimiz bir öğrenciyiz. Yazınız insanı düşünmeye zorluyor. Ve kazanan bizler oluyoruz..Tebriklerimi sunuyorum..Saygı ve selamlarımla...