KAMBUR
KAMBUR
Açık havada bir masanın etrafında dört kişiyiz. Günlük olaylarla ilgili sohbetteyiz. Bir bayan, masamızdaki küllüğü rica etti. Kıyafet ve davranışlarına göre bayanın buralardan olmadığı anlaşılıyordu. Arkadaşlarımızdan birisi sohbetimize katılmak üzere bayanı masamıza davet etti. Burada konakladığına göre belli ki öğretmendi.
Daveti kabul eden hanım efendi, önce tanışmamızı arzuladı:
-Beden eğitimi öğretmeni, Türkçe öğretmeni, Pedagoji öğretmeni. Dördüncü arkadaş adını söyledi. Bayan da fizik öğretmeniymiş. Memleketi soruldu: Kocaeli’nin Değirmenderesi ilçesindenmiş.
-Körfez depreminde en çok hasar gören yerlerdendi.
-Evet, bizim orada çok can yitirdik.
-Başınız sağ olsun. Sakıncası yoksa Tokat’a geliş nedeninizi öğrenebilir miyiz?
-Son günlerde fizik derslerine gereken önem verilmiyor. Bir gurup arkadaşlarla rektörden randevu aldık. Görüşmeye geldik. Fizik dersinin önemi hakkında görüşler paylaşıldı. Eğitim sorunları tartışıldı. Özellikle liselerdeki müfredatlar üzerinde duruldu. Mevcut eğitim politikası hakkında herkes görüşünü dillendirdi, içini döktü. Pedagoji öğretmeni, insanları yönlendirmek için onlara hitap etmenin önemini vurgulamak istedi:
-Öğretmen okulunda öğrenciyken Erzurum’da deprem olmuştu. Müdür bizi toplayıp depremzedelere yardım etmemizi istedi. Herkes gönlünden kopanı verdi. Toplananları az bulan müdür, Cebimizdekinin hepsini almayı kafasına koymuştu, bir kerre. Bir süre düşündü. Sonra depremde gördüklerini tane tane, ayrıntısıyla anlatmaya başladı. Burada hocanım söze karıştı:
-Rica etsem de konuyu değiştirsek, çünkü ben depremde hem eşimi hem oğlumu kaybettim.
Derin bir sessizlik… Bir süre sonra sessizliği pedagoji öğretmeni bozdu, yine.
-Yaranızı deştiğim için özür dilerim, hocanım. Amacım, sizi üzmek değildi. Müdürün etkili konuşmasıyla ereğine nasıl ulaştığını anlatmak istemiştim. Tekrar teşekkür ederim... Bir anda oluşan ağır havayı, bedencinin sözleri dağıttı.
-Biz de sizi akil insanlardan birisi sanmıştık.
Asılan yüzler gevşedi, kasvetli hava yerini tekrar güneşlere terk etti, dudaklara tebessümler yayıldı.
O arada çaylar da gelmişti zaten…
***
Ünlü fıkradır. Konuk olacağı evin kızının kambur olduğunu bilen hanım, kendi kendine karar almış: “O evde bulunduğum sürece kambur sözcüğünü kullanmayacağım.” Bir ara susayınca genç kıza seslenmiş:
-Kızım bir bardak KAMBUR getirir misin?
O hesap, Körfez, Değirmen Deresi, deprem denilmesine rağmen, arkadaşımız yine de deprem örneği vermekten kendini alamadı. Bu, bir dil sürçmesi miydi acaba?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.