KÖY ÇOCUKLARI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Köyde çocuk olmaktı gerçek çocukluğu yaşamak.
İki masumun buluşmasıydı çocuk ve doğanın buluşması .
Çocuk olduğu gibi yapmacıksız ,doğa olduğu gibi Tanrının verdiği.
Ali ve arkadaşları da işte böyle güzel bir köyün çocuklarıydı.Bakkal olmayan,televizyon olmayan hatta elektrik olmayan köy çocuklarıydılar.
Onlar bu saydıklarımızın verebileceği zevklerden mahrum ,mutsuz muydular? Elbette ki hayır! Çok mutlu bir çocukluk yaşıyordular.
Belki hiç denize,havuza girmemiştiler şehir çocukları gibi ama onlar dağdan gelen ırmağın yolunu kesip taşlarla duvar örmüş, aralarına da köklü çimen sıkıştırarak çok güzel derin bir havuz oluşturmuştular.Her gün ikindi vakti geldikleri yüzme yerleri onlar için büyük mutluluk kaynağı olmuştu.Dağdan gelen buz gibi su, ancak ikindi vaktinde girecek kıvama gelebiliyordu.
Bazen havuzlarına ulaştıklarında yağmurdan bir duvarının yıkılmış olduğunu görüyorlardı belki ama olsun.Onlar yeniden büyük bir iştahla elbirliği yapıp onarıyorlardı havuzlarını.Eve gittiklerinde anlatacak çok şeyleri oluyordu heyecanla.Dostluklarını pekiştiriyordu beraber bir amaç etrafında toplanmak.
Şehir çocuklarının havuzdan,denizden aldıkları hazzın yanında onların duyduğu mutluluklar paha biçilmezdi.Öyle pahallı caka satacak yüzme aletleri,yüzme şortları yoktu belki ama olsun onlar çok mutluydular.İnsan tadını hiç denemediği şeyi istemeyeceği gibi , onlarında gözü yoktu o hayatta .
Şehir çocuklarının yarı mutluluğu aksesuarlarıyken ,onlar sadece hayatın tadını çıkarıyorlardı.Temiz yüzlü, kırmızı yanaklıydı köy çocukları.Gülen yüzlerinde stres ,gam bulunmazdı. Dişleri nasıl böyle hiç fırçalamadan kar gibi beyazdı hepsinin ?
Üstleri başları perişan bir haldeydi.Bilmezlerdi elbiseyle caka satmak ,ağırlanmak nedir.Onların aralarında kıyafetle öne çıkmak diye bir şey olabileceğini bilen bile yoktu.
Ali ve arkadaşları köyde yetişen meyveler dışında pek meyve görmezdiler.Bazen şehirden birisi getirirse ne ala.Şehirden gelen meyveleri babası bölüştürerek verirdi çok kıymetli bir şey gibi. Arada babası gidince getirirdi akide şekerleri ama öyle nerede bir kişiye bir şeker! Bıçağı ister ,ikiye bölerdi baba her birini şekerlerin !..Ali’ nin tek hayaliydi bir gün tek başına bir akide şekerine sahip olmak.
Ağaçlara çıkıp toplamadan meyve yemek yoktu .Hep beraber gittikleri meyve toplama işlemleri çok zevk verirdi onlara.Büyükler çağırır ve toplattırırdılar ara sıra.
Şehirdeki meyveler gibi pürüzsüz ,cilalı gibi olmazdı onların topladıkları.Eğri büğrü tatsız olurdu çoğu zaman.Çünkü zamanını beklemekte zorlanırdı Ali ve arkadaşları.Sağlıklı beslenirdiler her yönden.Zamanını beklemekte zorlanırdılar tabiî ki ellerine geçecek tek sermayeydi çünkü.
Köyün toprak yoluna minibüsler çıkarken , iki guruba bölünüp tempo tutardı çocuklar.Kim hangi minibüsü tutuyorsa belirlenir ,bakalım kim kazanacak diye heyecanla beklerdiler.Kazanan gurup çok büyük ödüller istemeyi bile bilmezdi.’’Bu akşam anama güneşe serilen otları toplamaya yardım edeceksiniz bizim yerimize’’ derdi kazanan .Onların rallisi ,yarışı,eğlencesi de buydu işte.En büyük ödülde işten kurtulup dinlenmekti.
Sofraya oturduklarında yedikleri kurtlanmış yağ ve köy çökeleğiydi.Nadiren zeytin reçel olurdu.Kurtlu şey yenir mi demeyin öyle bir yerdiler ki.Anneleri telkinle alıştırmıştı bunun yenilebileceğini.’’Onlar temiz ,içinde yaratılmış ‘’derdi büyükler.Buzdolabı olmadığı için ,her şeyin içinde kımıl kımıl kurtlar vardı.Umurlarında mıydı ki!Hepsinin tadı mükemmeldi.İçinde yaratılan temizdi onlara.
Sabah olunca kahvaltı yapıp sabah işlerine yardım ederlerdi..Çocuklar öyle zora çok koşulmazdı.Yine de köy işte.Şehirdeki çocuğu hayatta kımıldatamazsınız onların yapacakları işlerin biri için bile.’’Hadi oğlum anan ahırı temizledi,sen de ot getir koy hayvanların önüne,altlarına kuru yaprak at.Anan hayvanın sütünü sağarken sen de ananın ahır kapısı önüne biriktirdiği gübreyi dışarı at ondan sonra serbestsin’’derdi babaları.
Bu görevler sıraylaydı.
‘’Ben atmıştım ana sıra ablamda.’’diye tartışırdılar.
‘’Yok yalancı, sen bana şu işi yap ahırı ben yaparım demiştin.’’diye gelirdi cevap çoğu zaman.
Bitmezdi bu tartışmalar.Onlarda çocuk tabi o kadar olacak.
Kızlar her yerde olduğu gibi biraz daha şanssızdırlar.Yağmurluysa bakır leğende çamaşır yıkarlar,her yeri bir kalıp sabun kokusu sarardı.Bir an önce yıkayıp asar ,evi toplarsalar arkadaşlarıyla oturma yapabilirdiler.Herkes elişisini alır otururdu.Muhabbet kırla ,keyf o biçim olurdu .Her zaman olan şeyler tatlı gelmez insana.Onlarda çok fırsat bulamayınca muhabbetin çayın tadına varırdılar.
Yağmur nimetti onlara.Hem bağları sulanır hem dinlenirdiler.Yağmur cama vururken nede tatlı gelirdi çay faslı.
Erkek çocukları oyunlar oynar yağmurda,tamamen boş olurdular.Evden eve gider gezerdiler.Ali çok duygusaldı.Başına aldığı bir naylonla yağmurda oturup türkü söylemeyi severdi.
Ellerinde el fenerleriyle, köyün altını üstüne getirirdiler.Onların en büyük eğlencelerinden biri de kendi elleriyle yaptıkları tahta arabalarıydı.Sırayla arabalarına biner yokuştan aşağı hız yapardılar güneşli günlerde.
Bir gün Ali ve arkadaşları toplanmış yine minibüslere tempo tutuyorlardı.Sen geçtin ,ben geçtim derken minibüsler köye geldi.Bu sefer içinden değişik insanlar çıkıyorlardı. Çocukların hepsi şaşırmış birbirlerine bunlar da kim diye soruyorlardı.Minibüsten inen yabancıların yanına gidip hemen çantalarına yardım etmek istedi Ali ve arkadaşları.Bunu memnuniyetle kabul eden kadınlar çocukların bu yardımsever davranışlarını överek teşekkür ettiler.Kerem beyin evi nerede diye sorunca minibüsten inen kadın çocuklar hep bir ağızdan gülmeye başladılar.Hem şiveleri hem de Kerem emmilerine bey denmesi çocukların çok komiğine gitmişti.Kerem emmilerinin evine taşıdıkları misafirler ,onların Almanya’daki çocuklarının komşularıymış.Köyü çok öven Kerem emmi nin oğlu bu sene onları köye davet etmiş .Kapıda Kerem emmi nin oğlu Hasan onları kollarını açıp kapıda karşılayınca çocuklar misafirlerin doğru eve geldiklerinden emin olup , bavulları bırakır . Hemen gitmeye kalkınca gelen misafir kadın ,Aliyi kolundan tutup biraz beklemesini ister.
Ali ve arkadaşları buna anlam vermese de durup beklerler .Kadın bir müddet sonra bir poşetle gelir ve’’ Bunları paylaşırsınız canım ,size çok teşekkür ederim’’ der.
Ali hemen arkadaşlarıyla evlerinin arkasındaki çimenliğe gider.Poşetten hayatta hiç görmedikleri şekerler,çukulatalar,değişik bir çok renkli hayvan figürlü türlü yiyecekleri görünce şaşırırlar.
Bir müddet sadece bu malzemeleri inceleyen çocuklar bu hediyelere hayran olurlar.Sonunda tadına bakalım hadi diyenler olunca Ali önce bölüştürelim der.Ne yaparsa yapsınlar eşit gelmeyen bu malzemeler çocukların kafasını karıştırır. Herkes bir tane alır ilk önce ve orada bulunan bir taşın altına saklamaya karar verirler.
Çocuklar her gün hep beraber bir tane ama herkesin bulunduğu saatlerde yemeye kara verir ve ayrılırlar.
Sabahleyin işler bittikten sonra karar verip beraber sakladıkları büyük kaya nın altına giderler. Çikolata ve şekerlemeler gözler önünde açılır ve tek tek elleyip ,koklayıp incelerler.Bugün birer tane daha yiyelim çok yersek biter her gün yalnızca bir tane hakkımız olsun diye karar verirler .Bir arkadaşları kabul etmez .Ben bütün hakkımı almak istiyorum diye çıkışır .Bundan dolayı darılmalar ,küsmeler olur.
Öğlen havuza gidelim der çocuklardan biri.Evet bugün çok sıcak gidelim der diğerleri de.Öğlen yemeğinden sonra buluşup havuzlarına giderler .Havuz çok güzeldir , bir saat kadar yüzüp ,eğlenirler.Yalnız çocukların aklı fikri sakladıkları şekerlemelerdedir . Oturup kalkıp konuştukları konu da budur .Şehir çocuklarının her gün bunları yiyip yemediklerini merak eder ve tartışırlar.
Bir gün daha köy işleri, oyun ve eğlenceyle geçmiştir .Çocuklar diğer gün aynı saatte hep beraber büyük kaya nın altına giderler .Açtıkları çikolata ve şekerlemelerin yarısının olmadığını görürler. Aralarında birbirlerini suçlama ve kavgalar başlarlar .O güne kadar hiç kavga etmeyen çocuklar dövüşmeye başlarlar.
Bir poşet cicili bicili şekerleme yüzünden birbirinden ayrılmayan çocuklar, darılırlar .Bu sonunda büyüklerin kulağına gider ve olaya el atmaya karar verirler .Ali nin babası çocukları köyün köprüsüne çağırır , şekerlemeleri ister,bütün çocuklar da gelir. Eline aldığı şekerlemelerle köy köprüsünün üzerinde buluşurlar.
Adamcağız elindeki şekerlemeleri gösterip sizin aranızı bozan bunlar mı der.Çocuklar istemeden de olsa evet diye cevap verirler.Köprüden güzelim şekerleri dereye boşaltır.Çocuklar şoke olmuş bir halde şekerlerin ardından baka kalırlar.
Ali nin babası onlara dostluk ve arkadaşlık üzerine uzun bir nasihat çeker .Çocuklar yaptıklarından utanır.
Hayatlarına giren, şehirden gelme bir poşet şekerleme ve çikolata , ortalığı birbirine katıp ,küsmelerinden başka bir şeye yaramaz.
Ali ve arkadaşları o güne kadar her şeyi paylaşan dostlardır. Bu bir paket ise fitne olmuştur aralarında.
Arkadaşlıklarını bitiren bu paket hak ettiği yeri bulmuştur sonunda!..
Eve doğru ilerlerken aralarından en küçüğü olan Cihan sevinçle cebinden yediği şekerlerin kaplarını çıkartır ve diğerlerine gösterir.
‘’Bakın ben saklamıştım ,kaplarını atmamıştım yediğim şekerlerin ‘’der.Çocuklar hayran hayran ışıl ışıl kaplara bakar ve gülerler.
YORUMLAR
Beton yığını büyük şehirlerde yeterince oksijen almamaktan mütevellit artık beyinlerimizin süngere dönüşmesi neticesi unutmuş olduğumuz o kadar çok şeyi hatırlattın ki hani imkanım olsa, buralarda yaşamaya mahkum olmasam tası tarağı toplayıp Anadolu'mun ücra bir köyüne taşınasım geldi.
seneler önce gittiğim bir yaylayı hatırladım...Dediğin gibi elektrik bile yoktu orada. Hayat çok zordu ama inan bana her şey çok güzeldi...Et, et gibi, ekmek, ekmek gibi, çiçek, çiçek gibi kokuyordu oralarda...
Çok beğendim yazını. Haklı bir kurdela almışsın. Tebrikler.
Selam ve sevgilerimle.
Köy çocukları kaldığım köylerde onlarla o kadar çok anılarım var ki, hiç aklımdan çıkmayan her koşulda onların gözgöze geldiğimizde gülümsemesi ana kucağında annesinin gözlerinin içine bakan çocuklar gibi.. Huzur ve sevgi dolu
Diliyorum giderler hep mutluluğa doğru..
Yazınız bana yaşadıklarımı hatırlattı
Yüreğinize emeğinize sağlık..
Saygı sevgilerimle
Yürükçü
Şeker, çükolata kâğıtlarını tırnağımızla düzeltir defterimizin arasına koyardık. O bize ışıltılı güzel
bir gün gibi gelirdi.
Kendi çocukluğuma gittim. Benzeri şeyleri yaşadım. Sözgelimi su arkından küçük bir havu yapardık. Yukarı değirmenden su gelip doldururdu orayı. Bizde elbiselerimizi küloylarımızın
arasına koyarak bu havuzcuğa girerdik. Bizim bahçeye çay yakındı zaten çoğu zamanımız orada
geçerdi. Bazen balık diye kurbağa yavrularını tutardık. Bazen de bentlerin gerdiği yerlerde oğlan
çocuklarıyla birlikte yüzmeye çalışırdık.
Yukardaki fotoğrafa baktım ve kendi çocukluğumu gördüm.Açık renk eşarplı, eşarbı sıkı bağlanmış
olan o kız benim. Öyle bir fotoğrafım var, Cumhuriyet bayramında elimde küçük kâğıt bayrakla.
tebrikler,
sevgilerimle..