- 854 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR ÇİFT GÜVERCİN
Yaz ayları içinde en güzel ay olan Haziran ayı, iki güzel insanın en güzel davranışına tanık olmuştur. Evet, tarih boyunca o iki insan kadar cesur , o iki insan kadar kahraman hiç kimse çıkmamıştır bence. Benim şu insanlık tarihi boyunca kahramanım diyeceğim iki tane insan vardır: Ethel ve Julius Rosenberg...
1950 li yılların başında Amerika dünyayı sömürmekte kararlıydı. Bu yüzden İngilizlerle masaya oturmuş ve dünyayı paylaşmıştı.Fakat , Amerika’da bir çok demokrat ilerici insan bu durumdan memnun değildi. Onlar ülkelerinin bu sömürge politikalarına karşı çıkıyordu. 52 bin düşünce suçlusu yargılanmıştır o dönem Amerika’da.
Senatör Mc Carthy, Amerika’nın sömürgeci politikalarına karşı gelen herkesi mahkemeye gönderiyordu. İnsanlar bu mahkemelerde bir kaç yıl caza alıyor, ya da vatandaşlıktan çıkarılıyordu. Ama işte o 52 bin insan arasında bir çift vardı ki onların durumu gerçekten çok zordu. Onlar ölümle yargılanıyorlardı, onlar Rosenberglerdi.
Ethel ve Julius Rosenberg’de ülkelerinin diğer ülkelerin iç işlerine karışmasına, onları sömürmesine karşıydılar. O ülkelerin yıllar sonra İMF ve Dünya Bankası’nın raporlarına tutsak olmalarını istemiyorlardı. Elli yıl önceden bugünleri görmüşlerdi iki güzel insan.
Fakat bir sabah kendilerini mahkeme salonlarında buldular. Onlar çok ciddi bir suçla suçlanıyorlardı, Rus casusuydular. Rosenbergler bunu reddediyor ve düşünce suçlusu olduklarını söylüyorlardı. Amerika’nın sömürü ve baskı politikalarına karşı olduğumuz için yargılanıyoruz. Asla Rus casusu değiliz, ülkemizi çok seviyoruz diyorlardı.
Biliyorsunuz, Amerika’da kararı jüri verir. Savcı jüriye deliller sundu. Deliller son derece uydurmaca ve gerçek dışıydılar. Ama mahkeme kararını vermişti. 18 Haziran 1953 tarihinde Rosenbergler elektrikli sandalye de öldürüleceklerdi.Fakat dünyanın hemen her köşesinde yürekleri barış ve kardeşlikten yana atan insanlar Rosenbergler için gösteriler düzenliyorlardı . Alanlar binler, on binler hatta yüz binlerce insanlarla doluyordu. ’Rosenbergler Ölmemeli’ diye imza kampanyaları açıldı ve müthiş bir kamuoyu oluştu tüm dünyada.
Bu durum karşısında Amerika pazarlığa oturdu Rosenberglerle. Ve onlara denildi ki, ’Rus casusu olduğunuzu itiraf edin. Biz de sizin ölüm cezanızı otuz yıla çevirelim’ Rosenbergler bu teklifi red ediyor. Dışarıda gösteriler artıyor. İkinci teklif:yirmi yıl. Rosenbergler bunu da red ediyorlar. Gösteri yapanların sayısı milyonları aşıyor artık. Ve bu çirkin pazarlık infaz gününde de yapılıyor.
Ve işte o gün, ölüm odasına açılan kapının yanında bir sehpa, sehpanın üstünde bir telefon.Telefonun yanında infaz heyeti, savcı, doktor din görevlisi. Karı koca Rosenbergler el ele tutuşarak ölüme yürüyorlar. Savcı onları durduruyor, diyor ki,’Bakın şu sehpanın üstünde bir telefon var. Bu telefon Başkanın, Mister Prezident’in, odasına bağlı, açın ve ’Sayın Başkanım, biz yalan söyledik, Amerika doğru söyledi’ deyin ve çekin gidin evinize.
Rosenberler, uzun uzun telefona bakıyorlar ve sonra yine el ele tutuşmuş bir halde savcıya şunu söylüyorlar: ’ Hayır, biz casus falan değiliz. Biz yalan söylemiyoruz. Siz yalan söylüyorsunuz...’
Rosenberglerin bu onurlu davranışından çok etkilenen savcı, yine de son numarasını yapıyor ve gömleğinin cebinden bir fotoğraf çıkarıp Rosenberglere uzatıyor ve diyor ki: ’ İşte evde sizi bekleyen çocuklarınız. Bakın bu onların fotoğrafları, Şu anda sizi akşam yemeğine bekliyorlar. Hadi fazla uzatmayın bu meseleyi. Telefonu açın ve biz yalan söyledik deyin ve çekin gidin evinize.’
Bu manevi işkence karşısında bile yıkılmayan iki güzel insan el ele tutuşarak savcıya şunu söylüyorlar: ’Peki ya suçsuzluğumuza inanıp bunca zamandır alanları, meydanları dolduran milyonlarca insan.Onlarda bizim çocuklarımız değil mi? Satar mıyız hiç onları?..’
Rosenbergler başkana bağlı olan telefonun yanından el ele yürüyerek elektirikli sandalyenin olduğu ölüm odasına geçiyorlar. Rosenberglerin bu onurlu direnişi iki şiirle edebiyatımızda vardır. Oktay Rıfat, Telefon adlı şiirinde Rosenbergleri anlatır. Şiir şu iki dizeyle bitmektedir:
....
Hatırlayın onların vahşetini
Her telefon çalışta kesik kesik.
İkinci şiir Melih Cevdet Anday’ın Anı adlı şiiridir.Burdaki bir çift güvercin elbette ki Rosenberglerdir:
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma
Neredeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuzda vardı
Geceniz geliyor aklıma
Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma
Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken o dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma
Nice aşklar, arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur sade
Davranışınız geliyor aklıma
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil, unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma
Rosenbergler öldürülmeden önce çocuklarına bıraktıkları mektupta onlara şunları söylemişlerdir:
’Yaşamlarımızı sizinle bir arada tamamlama mutluluğuna, bu büyük korkunç sevince varmayı çok isterdik. Bu son dakikalarda baban yanımda. Size yüreğini ve o yüreğin içinde biricik çocuklarına karşı duyduğu bütün sevgiyi yolluyor. Suçsuz olduğumuzu ve vicdanlarımıza ihanet edemediğimizi hiç bir zaman unutmayın. Size sımsıkı sarılıyor ve bütün gücümüzle sımsıkı öpüyoruz. Sevgiyle, elveda’.
Babanız ve Anneniz
1953 yılının Haziran ayında katlediliyor Rosenbergler. 70’ li yıllarda dava yeniden ele alınıyor ve iddia makamının mahkemeye sunduğu bütün delillerin yalan olduğu ortaya çıkıyor.
Rosenbergler mahkemenin infaz gününde ölmemeyi çok istediler. Dediler ki, infazı lütfen bir gün sonraya erteleyin. Ve infaza bir hafta kala 18 Haziran tarihi, 19 Haziran olarak değiştirildi mahkeme tarafından. Rosenbergler mutluydular ölüme giderlerken. 18 Haziran günü öldürülmek istemiyorlardı. Çünkü o gün evlilik yıl dönümleriydi ve Rosenbergler evlilik yıl dönümlerini kutlamak istiyorlardı.
Yeryüzünde yüreği barıştan, kardeşlikten, eşitlikten ve sevgiden yana atan, beyni sömürüye ve emperyalizme karşı olan ne kadar insan varsa Rosenberglerin çocuklarıdır.
Ne demişti Rosenbergler: ’Onlarda çocuklarımız değil mi, satar mıyız hiç onları?..’
Hoşça kalın, hoşça kalın Rosenberglerin çocukları !..
YORUMLAR
Arabesk bir kitlenin müziği, hayatı. Ne yazık ki bu arabesk hayatı yaşamaktan ben de kurtulamadım. bilinçliliğim ayrı konuşuyor, yaşantım ayrıydı. Hayatım böylesi süreçte devam etti.
Bana yararı, şiirlerim oldu. Hem duygusallık, hem bilinçli düşünce kimliğimi oluşturdu.
Yine anlamlı bir yazıydı,
ayrıca güne düşen yazını da tekrar kutluyorum..
selâm, sevgi ve saygılar..
çetin altungüneş
glenay
Ayirıca Nilgün hanıma daçok çok teşekkürlerimi ve sevgilerimi gönderiyorum
Ayrıca msn adresim var, bir kez siteden bir arkadaş bir şiirimi seslendirip
oraya göndermişti. Oğlumun yardımıyla bende kabul etmiştim. Sonra şiiri
bir iki gün sonra sayfama alayım derken bilgisayarımda bir bozukluk oldu
ve bütün bilgisayara yüklenenler silindi:)
msn adresimi anımsayamıyorum, evden taşınırken bir kâğıt parçasında
kayboldu. Onu akşam oğluma sorayım, belki o hatırlar. çünkü o yapmıştı.
Teşekkürlerimle,
selâm ve saygılar..