- 1863 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
MEKTUPLAR-8
Kendi güzelliğinin şafağında bir özlem şarkısını mırıldanan dost. Bir gün beklediği geminin kıyılarında kendini taşıyacak dünyayı arayan dost. Herkese kendi iyiliği ve güzelliğiyle bakıp, eksikleri kendinde gören can. Ve onca yıl sonra bitmiş her şeyin üzerine bir yaşam düşleyen can. Bir delinin sözleri içinde,kalbinin kapılarını açıp, denizlerin girmesine izin verdin. Oysa gözlerin kapalı, ruhun dualarıyla mırıldanıyordun. Beni gördüğünde belki bir hüzün hissedip bunu düşünmüş olabilirsin. Benim öldürdüğüm yanlarımın gıdası ol, ama sakın diriltme ölü yanlarımı. Benim içimdeki neşe ol, ama sakın dokunma yaşayan bir yanıma. Huzur içindeki ruhumun parçalanışını öyle çok izledim ki, bir daha kırılmasını görmemek için yaşatma. Mezarında huzurla yatan ölmüş yanlarının yassını da çoktan unuttum diyorsun. Bugün giyip belki çok uzun süre üzerinde çıkarmayacağın bir elbise gördüm üzerinde. Benim bu dünyada ruhum o kadar çok acıdı ki, özlemim kadar çok kendi ellerimle yırttığım giysilerim oldu. Bazen insanlar bana soruyor. Neden buradasın, bazen bende düşünüyorum nerdeyim? Ne özlemlerime yakın bir yer, nede yaşadığım bir şehirdeyim. Olsa olsa mezarımdayım diyorum. Şimdi sana desem ki, yaşayan her yanımı öldürdüm ne çok üzülürsün, sana desem ki yaşayan her yanını niye öldürüyorsun hiç görmezsin bunu. Diyorum ya biz kendi şarkımızı dinleyemiyoruz. Ancak şarkı söyleyebiliriz, dinleyecek kulaklara. Bazen kanaati olan bir dili dudaklar taşıyamaz, bazen de dudakların inancını kulaklar taşıyamaz. İşte bu zamanlarda insan suskundur. Kendi annemin oğullarına çok seslendim ben. Hadi kardeş değiliz de, hiç mi bir sofrayı paylaşmadık sizinle. O sofranın özlemi nasıl yakar beni bilemezsin can. Bazen seslenirim memleketime, hadi yurdum vatanım değilsin,sürülen biriyim, hiç mi toprağında bir tohumum kalmadı ki bir çiçekte bana vermezsin. Yurtsuz olmanın acısını bir ben bilirim. Sonra bir ses duyarım yükseklerden bana aynen böyle der; ey deli, seni o kadar fakir mi kıldım ki, bir memlekete yurt, bir anneye oğul, ve o annenin o oğullarına seslenirsin. Bak ne kadar doğru, her anneye bir oğul, her annenin oğluna bir kardeş, her ülkenin toprağına vatan, her yerde açan çiçeklerin güzelliğini görmeye başladım. Tıpkı sende gördüklerim gibi. O kadar fakir miyim ki, sadece seni almak için seveceğim… kim bilir, beklide bir gün ayrıldığımız gün, aynı zamanda katıksız ve beklentisiz, koşulsuz sevme günümüz olacak. Bir yücenin elinin sana dokunması gibi bekleyen mahkum gibisin. Evet bir mahkum gibisin,Salı verileyim de ne olursa olsun dersin. Yeter ki bu esaret hırkasını çıkarayım diyorsun. Bana bir el yeter diyor, kendini o derece azaltmışsın. Bir mahkum düşün, tek dileği salıverilmektir. Ama bir süre sonra kalacak bir yere ihtiyaç duyar. Sonra beslenmeye,sonra sevgiye ve aşka. Çünkü olduğu yerde azdır, özgürlükle yetinir. Dışarıda büyümeye başladığında kökleri uzar. Yaşadıkça öldürmüş yanlarını diriltmeye başlar. Şimdi sana uzanan bir el yeter. Biliyorum gideceksin ve beni hiç dinlemeyeceksin. Ama gittiğin yerde de dualarımla hep mutlu olacaksın…ah can acımızı taşıdığımız kalbimizde, aşkın fırınında nasıl yandığını da göreceğiz elbet. Ruhumuzu okşayan bir aşk şarkısı, daha önce yontulmuş bir tahtanın bıçak keskinliğinde şekillenendir. Acısı vardır, acı veren yanları da, ama yonttuğun bu kalbe öyle bir eser yapmışsın ki, önünde eğilmemek mümkün değil. Unutma ki, geçmişte sana sevinci vermek isteyen o kişi, yarında üzülmene neden olacaktır. Çünkü bir birinize aşık değil, bir birinize uyumluydunuz. Bir birinizin kalbinde değil, bir birinize yakışandınız. Bir birinizi seven değil, bir birinizi anlayandınız sadece. Üzgün olduğun bir anda kalbine dön göreceksin ki daha önce sevindiğin biri için ağlayacaksın. Ahh benim can dediğim güzel dostum. Bazılarımız ızdırapla daha anlamlıdır, işte bende onlardanım. Sen sevinçlerinin mutluluğunda, pencerende huzur içinde aşkı izlerken bir gün bu deliyi hatırlarsın. Anlarsın ki acılarımız, içimizdeki doktorun hasta yanımızı iyileştirmek için sunduğu acı dır. Kalbini dinle, doktorunu yani. ve gülümsersin bir delinin bu kadar akıllıca bir sözüne... sen hazzını nimetlerle aldığın, üzgün yanında bir el isteyecek kadar fakir bir düşünceden azı çok gibi gördün. Sen aşkı unutacak kadar genç, öldürecek kadar yaşlı, ruhunun derinliklerini unutacak kadar kendini bıraktığın bir zamandasın. Oysa sen aşık olacak kadar genç, onu besleyecek kadar olgun, ruhunun derinliğini görebilecek kadar bir erdemliğin yaşındasın. Sen yinede bu deliyi dinlemezsin biliyorum. Ne ateşinin dumanı, nede umutlarına bir yarın düşünürsün. Ölmüş yanlarına bir mezar, yaşayan yanlarım bana yeter dersin. Yinede ben severim seni hem de gittiğinde bile…
Hadi gülümse.
Bugün gülüşüne hasret kaldım..
YORUMLAR
Şirin Kelebek tarafından 4/21/2013 12:41:01 AM zamanında düzenlenmiştir.
Şirin Kelebek tarafından 11/8/2014 12:44:58 AM zamanında düzenlenmiştir.
matrix1971
Hangimizin ruhu hasarsız kurtuluyor ki bu küredeki yolculuğundan...İnsana ve yaşama dairdi,çok bizdi,çok bizdendi...Yürek ikliminde yapraklar döktürdü,içimdeki sevinçlerden çokça öldürdü...Hüzne bulaşmış şiirleri/yazıları hele böyle şiir gibi yazıları çok beğeniyorum...Kutlarım