- 1147 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ANKARADA GECEN YAZ YAŞADIĞIM BİR OLAYI PAYLAŞMAK İSTEDİM
Ankara da bu gün,
Hava çok sıcak boğuyor, Kızılay’da belediye otobüsüne bindim, araba çok tenha, yolcu az, oturdum hemen. Çünkü araba bomboştu, oturduğum yerden hemen bir göz gezdirdim ne kadar tenha diye, olan yolcularda güneşin olduğu yerleri boş bırakarak, gölge olan tarafa oturmayı tercih ediyorlar. Tam karşımda üç tane delikanlı ve bir genç kız, güneşe rağmen oturmuşlar ve ter içinde kalmışlar. Fakat içlerinden biri baba bakışlı ve çok ciddi, sıkıntılı bir ifade ile sadece şoförü izliyor. Tüm hareketleri sanki kaydediyordu. Üzerinde kalın bir kazak ve çok kirli eski bir pantolon var, ayakkabıları desen çok eski, “ ah yavrum kim bilir nereden geliyor ya da gidiyor “ diye kafama takıldı.
Uzandım sordum,
- ne çok izledin şoför beyi,
- meraklımınsın arabaya ?, dedim.
- yok dedi.
- e ?
- bakıyorum dedi,
- adın ne ?
- Yusuf
- peki Yusuf çalışıyor musun ?
- hıhı
- ben de şoför olmak isterdim,
- neden çok mu seviyorsun arabaları ?
şöyle bir iç çektikten sonra, eliyle terini silerek öyle bir baktı ki, “ baba baba ” yani anlamını bilmediğim, bunu demek geldi içimden. Daha ne diyeyim der gibi yani.
O koca kazakla tabi ki terler yavrum, ne diyeceğimi bilemeden havadan, sudan sohbet ettik. Ve içinden gelmeyen bir gülümseme göremediğim yüzüne baktım kaldım. Nerede çalıştığını, kim olduğunu öğrenmek için acele etsem de, araba benden çok hızlı davranarak, son süratle durakları geçti ve onun ineceği durağa geldiğimizde, bana dönerek şöyle dedi;
- yemin ederim bir gün bende bu arabayı süreceğim
ve hafifi araladığı ağzından bunlar çıkarken, acı bir tebessüm belirdi. Ben İnşallah dedim, işte o “ baba baba “ hareketiyle, eyvallah dedi ve çok şaşırmıştım. Eminim bu çocuğa yardım edecek olsam, red edebilirdi. Çünkü, o kadar gururlu ve tavırları bir evin geçimini üstlenmiş bir baba gibi idi ki. Boşuna içimden baba bakışlı dememiştim. Düşündüm onun yaşıtları hemen yanı başında biri elinde cep telefonu ile mesaj okuyor, yazıyor ve şık temiz. Bir diğeri kulağında bir radyo ya da walkmen dinliyor. Ona da arada bir bip diye mesaj geliyor, bu üç delikanlıyı düşündüm.
Neydi bu kadar ayrım, neydi bu kadar fark, oda çocuk, oda ve her biri dokuz ayda doğmuş çocuklar. Kafam karışmış vaziyete eve geldim, o çocuğu düşünmekten kendimi alamadım. Bir gün acaba bir arabada Yusuf’u sürücü olarak tekrar göre bilecek miyim,
Siz ne dersiniz ?
Gurbet Meleği