- 1020 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
” EY YÜREĞİM BİR GÜN DAHA KAYBEDECEK BİR LÜKSÜN MÜ VAR “....NİZAMİ MERT....
” EY YÜREĞİM BİR GÜN DAHA KAYBEDECEK BİR LÜKSÜN MÜ VAR “
Yağmur yağmış yerler ıslaktı. Mevsimin güneşi yüzüme gülerken içimde buz gibi olmuş duygular yerini buram buram kokan baharın ter temiz bırakıyordu. Gözlerim uzaklarda bir yere kitlenmiş hasret ve özlemin derinliğinde acılarını boşaltıyordu damla damla. Şiir küskün yüreğin sayfalarında öksüz kalmıştı kaç zamandır. Kalemin ısrarına dayanamayan gönlüm gördüklerini hoş bir sedaya dönüştürerek yazıyordu artık.
Hakkın kapısına koydum başımı,
Gönlüm Halvetiyle güle dönüştü.
Paylaştım hep ekmeğimi aşımı,
Dört yanım ışığa nura dönüştü.
Ruhum yaratanın yardımıyla aşkın ve sevginin israsını yaparken, Kulaklarımda ezilmiş sevdalı bir yüreğin kaval sesi vardı. Kim bilir hangi acının sonunda ortaya çıkmıştı bu nağmeler. Muhakkak ki onunda bir derdi vardı boşuna söylememişti söyleyenler;" Her kulunun bir derdi var çeker gider kimse bilmez diye. " Bana bende demen bende değilim Bir ben vardır bende benden içeru, diyen Yunus’un sözünü anımsayan yüreğim derinlerinden bir kere daha sızlamıştı. Kendi yarasının merhemini kendi sürmesi gerekti elbette hangi tabip bu yarayı tedavi edebilirdi ki?
Aşkı yüreğimde yakar kavurur,
Hoşgörüsü dört bir yana savurur,
Vefa denizinde yüzer durulur,
Şükrümle gözyaşım sele dönüştü.
Dünya yalandı dünya boştu yaşamı anlamlı kılan bütün kavramların üzeri kapatılmış insanlar boş ve anlamsız şeylerin peşinden koşar olmuştu. Yalancı ve aldatıcı insanın peşine düşenler nasıl karanlık bir çukura doğru koştuklarının farkında bile değildiler. Yaşlısından gencine gencinden yaşlısına bir gafleti yaşıyordu farkında olmadan. Geçim derdi denilen programlı bir kaosun içinde kendi klipini oynuyordu insan. Tanımadığı bilmediği gönderdiği kitaptan bir kere olsun okumadığı bir yaratıcıya karşı isyanları yaşıyor ve adın ada kader diyordu. Hâlbuki Yüce yaratıcı bakın bu hususta nasıl bir tavsiyede bulunuyor.
Allâh’ın, o kent halkından, Elçisine verdiği ganimetler, Allah’a, Elçiye, (ona) akrabâ olanlara, yetimlere, yoksullara (yolda kalan) yolcuya âittir. Tâ ki (o mallar), içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Elçi size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah’tan korkun. Çünkü Allâh’ın azâbı şiddetlidir.Haşir Suresi/ 7..
Akıl edebilmek bir insan için en büyük zenginlikken ne gariptir ki insan akıl etmenin ve düşünmenin yerine başka şeyler koyuyor kendi yaratılış gerçeğinin üzerini örtüyordu. Bu hususta şeytan zaten bir iddiada da bulunmamış mıydı?
"Öyle ise, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." "Sonra (onların) önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından onlara sokulacağım ve çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!" Araf Suresi / 16-17..
İnsan aklını kullanmadığı müddetçe şeytanın ayartmasına muhakkak alet olacaktır.
Soğuk bir rüzgârın yanaklarıma dokunduğunda üşüdüğümü fark ettim yine derinlerde bir yerlere dalmıştım. Hayat dediğimiz okul mezunlarını verirken yeni kayıtlarını da yapıyordu. Hoşgörüsüz bir dilin, Sevgisiz bir yüreğin, Ahde vefası olmayan bir hayatın sahibine vereceği hiç bir şeyi yoktur.
Nizami gerçeğe yummaz gözünü,
Ateş sarmış yüreğini özünü,
Rahmeti rahmana dönmüş yüzünü,
Gözlerimde dünya pula dönüştü.
Bir vaktin saati yine dolmuştu Hayat alacağını almış söylenecek sözler söylenmişti. Yüreğinden gelen bir coşkuyla insan olan herkese sesleniyordu " Bir birinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız " Bir birinizi sevmedikçe insanda olmazsınız. Gelin hep birlikte Yüreğimizden Sevgiyi, Dilimizden Hoşgörüyü, Yaşamımızdan Ahde vefayı eksik etmeyelim diyorum." Sevgi ve Muhabbetle...
Nizami MERT/ ADANA…