Silinecek Çok Şey Var Önce Uyku
Tutunacak kadar sağlam değilim zamana. Önce günü vuranlardan oldum, sonra baykuş misali geceye açtım gözümü. Gündüz uyuduğum vakitlere şerden derdim hep, şerden geldi baykuş horultusu yine.
Şaşırmaya görsün insanın uyku düzeni, bir kere değişince kimyası önce kaslar görevini görmüyor, sonra yavaşlıyor hareketlerin ve yerle yeksansın.
Uyku olmasa da baygınlık geçiriyorsun.
Ne diyorum ben, uykunun insan vücudundaki değerine daldım birden. Oysa uykuyu gözlerimde uyutalı çok olmuştu.
Aşktan derdim. Aşk geçince bende yumacağım usulca gözlerimi. Dünya dipli olacak bir anda, zamanın sesi çıkacak. Şimdilik biraz daha şişecek gözlerim, altında oluşan torbalara bir kaçı daha eklenecek. Annem sayıp gidecek hiçbir şey demeden. Sonra kulağıma uzaktan yaklaşan ninnisi, “uyu yavrum uyu bu dünya dipsiz bir kuyu” deyip silinecek.
Silecek çok şey var oysa. Önce elimin kiri yüzümün pası. Süzülürken yaşım, menderes çizdiği kiri.
Beyaz mendilimin isi. Silinecek çok şey var orda kalsın pınarımın suyu.
Çok değince aklıma çok acı çektiğim geliyor. Severken başka bir insana sığındığım. Işık sönünce de kendime yaslanışım, bu arada geçen çok şey işte. Çok tozlanmışlığım çok harcanan gençliğim çok olamayışım ve bundan olan korkum…
Deliriyorum galiba. Uyanık sayıklamalarım geziyor ayaklarımda. Beynimdeki sesin adı ne bilmiyorum. Gözümde olsa sanrı derim, kulağımda olsa tiz derim. Beynimdeki de kuş kemirmesi olsun, pencereme oturan kuşlar beynimi gagalamadan göğe uçsun.
...