- 1036 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Haydi Ver Ellerini
Vuslattan çağrı aldım bugün. Telesekretere mesaj bile bırakmış. Duymadım, kulaklarım sancılı bir titreyiş ile irkildi. Belki korkuyorum, belki bedelini ödediğim her anın semerini vuruyor yüzüme zaman. Bu şehir ıslak ve yalnızlığın kucağında sürgün yedi. Vermiyor aman. Şehir kaldırım bakışlı bir cellat sanki… Daha derin sussam asmaya götürecekler dilimi. Durgunluk verirken akla geçip giden anılar, yürek paletinden dökülen renklerle griye boyanıyor odam.
Ben, uzak kıyıları severdim hep… İstanbul kadar yabancıydım kendime bazen ve onun kadar kalabalık. Yetmiş bin milletten insanı kucaklayacak kadar sevecen ve an ki; onları kaldıramayacak kadar küçüktü yüzölçümü kalbimin. Her vapurda arka kamaradan çıkıp seyrediyordum. Uzaklaştıkça Sultan Ahmet ve uzaklaştıkça Sirkeci garındaki insanlar gökyüzüne bakıyordum.
Martıları beslerken köpük köpük kabaran, gidişime öfke ile dalgalanan denizimin üstünden el sallıyordum. Ayrılıklar gizlenmiş, köşe bucak kahır yüklenmiş, bu şehirde tükenmiş, tüm aşıklar adına alıyordum olabildiğince nefesimi.
Gidişler ve bitişler, beni olduğu gibi öfkelendiriyordu, kâinattaki tüm güzellikleri... Güzel olan her şey baki kalmalıydı çünkü. Onca kötülüğün ve onca sevgisizliğin içinde gerçek sevgiler yaşamalıydı. Ah, ben ne savaşlar vermiş ve çoğunda galip gelmiştim. Bu sevginin gücüydü. Yanlışlara rağmen doğru bir itikadım vardı. Maziye dönüp yüzümü düşünüyorum da yine, eskidendi o... Tanrım o güçlü kadın nerede şimdi?
Takatim kalmamıştı oysa. Gelgit masalını andıran nehirler kuşatmıştı, nazenin kalbimi. Ne vakit başladığım yere döndüysem, yeniden kuşandım zırhımı, daha güçlü ve daha çok severek yürüdüm, dikenlerin üstünde. Gül teninde uyumak, gül bahçesinde dikenlerin kanatmasına razı olmaktı. Kanamak bile güzeldi, aşkla.
Artık yeni doğmuş bir serçe kadardı yüreğim. Ağlamak istemiyordum. Gülmek, yaşamaktı ve mutlu etmekti önemli olan. Kaf dağlarına tırmanmak abesle iştigaldi. Ama sürüyordum nefsimi yerlere, kendini orada bir bulut sananlara yine kalben severek ve yine adam gibi sevilmeyi ümit ederek.
Olmaz diye hiçbir şey yoktu. Olasılıklar aşkı öldürmezdi. Okula yeni başlamış bir çocuk heyecanıydı belki ve Rabbimin gerçekten isteyip istemediğin konusundaki imtihanıydı. Gerçekten sevmek, gerçekten istemekti. Ve ne kadar zorluklar olursa olsun, elini bırakmamaktı aşk.
Uzaklara bakmak ve görmek...
Sevginin saklı bahçesinden, büyülü gizemini yaşamak nice sevdalıların… Ümit etmeyi, beklemeyi, sabretmeyi, öğrenerek; nefesimin tıkandığı noktada maviliklerle yeniden doğabileceğimi anımsatırdı. Uzakları seviyorum. Uzaklara dalıp gitmeyi de, seninle birlikte. Çünkü uzaklaştıkça anlıyorum ne kadar sevdiğimi ve sevildiğimi… Uzatmayalım artık sevgili;
Haydi, ver ellerini…
Neşe CÖMERT
18.04.2013