Günahkar Deli
Zihnimin kapattığı kapıları açtım büyük bir özenle. Kim bilir kaç zamandır ne saklamıştım orada? Karanlığına sığındığım viraneliğin ortasında kendimle sürüklediğim sevdiğimi de zihnimin acılarına sürgün ettim bir bir.
Yapmamalıydım biliyorum ama doğru ile yanlışı, gerçek ve hayali birbirine karıştıralı çok olmuştu.
Delinin günahı olmazmış.. Beni de bir deli sayalı çok olmuştu yaradan.
Sevdiğimi kollarımın arasına aldım. Kendimle beraber onun da yakacaktım canını. Git desem gitmezdi…
Tüm tezatlıklarıyla küçücük bedenine sığındım ve mühürlediğim kelimeleri serbest bıraktım.
“Bana kızacaksın ama kızma olur mu? Biliyorsun elimde değil… Gözlerini kapat ve hayal et desem de beni dinleme.”
Derin bir nefes aldığımda acının ilk damlası yanağımı yakmayı becermişti akarak.
Dişlerimi sıkarak konuştum..
“Hayal et küçük sevgilim. Kollarımın arasındasın ya şimdi orda, beynimin beni kıstırdığı kuytu köşelerde çok uzaktın bana. Benimdin ya sen yine benim olan viraneliklerde seni benden alıyorlardı. Dedim ya uzaktın… Değildin işte! Gözümün önünde idin çığlıklarını işitirken... Kulaklarım bile isyan eder olmuştu canını yakanlara. Elim kolum bağlıydı küçüğüm.
“Yeter, yapmayın!” bile diyemiyordum.
Kalbimi parçalıyorlardı sanki olduğum yerde. Seni görmek haramdı bana ama acını haykıran sesin… Dayanamıyordum! Gidiyordun benden ya canım yanıyordu küçüğüm. Yanaklarını ıslatan katreleri silemiyordum ya şimdiki gibi… Yüreğimi içimdeki senle alıp götürüyorlardı.
Gidiyordun… Gidiyordun…!
“Gitme, benimsin!” diyemiyordum!”
Dudaklarımı kanatırcasına ısırdığımda soğuk parmakları kapandı günah dolu tüm kelimelerimi sustururcasına dudaklarıma.
“Sus! Konuşma!”
Ellerime damlayan gözyaşlarıyla tenim dağlandı.
İstemese de yine kelimelerim konuştu.
“Elimde değil be gülüm… Gidiyordun!”
Güçsüz yumrukları göğsümü yumruklarken lanet ettim kendime. Her sus deyişinde sanki bir adım daha gidiyordu. Katlanamıyordum bu acıya…
Yalancı zihnimin benimle oynadığı oyunlara onu da dâhil etmek istemiyordum. İstemiyordum ya ölene dek ağlayacak bile olsa ayrılmıyordu benden.
Belki de bu yüzden hep gidişinin acısını yaşıyordum. Yanı başımdayken bu acıyı yaşıyordum işte! İronik falan değildi.
Kalbim her seferinde bana ihanet edip intihara sürüklüyordu sanki..
Bir ruhtan ibarettim ve bedenimi uçurumdan aşağı itiyordum.
Yalandı her şey, yalandım…
Ağlamaktan ıslanmış gözlerini kaçırmadan bana diktiğinde boynumu kırmak istedim. Ölmek istesem bu gözler ya engel olurdu ya benimle ölürdü.
Ben bir deliydim o ise bir deliyi seviyordu.
Bu kez konuşma sırası ondaydı. Gözlerini kenetlerken benimkilere yalnızca kelimelerini konuşturmadı. Dalıp gittiğim kapkaranlık dünyasını dinledim.
“Girmeyi beceremediğim o zihninde ne dönüyorsa unut şimdi. Bana ne söylediysen, o sana ne anlattıysa unut!”
İyi söylüyordun küçüğüm. Ben unuturdum da kanattığım yüreğin unutmazdı. Her şeyi unuturdum da ben, sen unutmazdın..
Biliyor musun küçüğüm? Asıl acıtan buydu aslında.
Kendi canımı yine kendim yakıyordum. Oysa seninkini tüm sevgime rağmen ben yakıyordum.
Yaktığım, yıktığım, gün gün viran ettiğim gönlüne sığındım yine.
“Peki…”
Sarıp sarmaladım onu kollarımla. İyi gelmiyordum ona. Bunun farkındaydım ancak kendime hâkim olamıyordum. Viran da olsa sığınıyordum yüreğine.
İradem yoktu.
Deliydim.
Bir günahkar deliydim..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.