KÜÇÜK BİR GEZİDEN DOYUMSUZ BİR ANI (YANBU'DAN MEDİNE'YE)
m_meyra
Öğlen sıcağı öyle bir bastırdı ki sormayın… Kızıldeniz’in de etkisiyle nem artışı ısıya eklenince sıcak hava iyiden iyiye hissettirmeye başladı kendini.
Sabahın erken saatlerinde yola çıkmak Arabistan ikliminde daha uygundu. Çünkü kuşluk vaktinde hava biraz daha serindir. Güneş tam tepeye gelene kadar yolu yarılamış olursunuz.
Cidde’de hafta sonu tatili Çarşamba günü başlıyor. Biz de tatili değerlendirmek amacıyla Medine’ye gitmeye karar verdik. Bu arada yolumuzun üzerinde bulunan şehirlere de uğramak istedik. Bu şehirlerden birisi Cidde’nin kuzey batısında bulunan tıpkı Cidde gibi bir sahil şehri olan Yanbu idi.
Nihayet yola çıktık. Cidde’den çıkmak öyle kolay değildir. Şehir o kadar büyümüş ki bütün etrafımız yörenin karakterine uygun binalar, alışveriş merkezleri ile doluydu. Ayrıca yol boyunca yanımızdan yöremizden geçen son model jipleri, otomobilleri izleyerek Cidde polis kontrol noktasından geçtik. Medine- Yanbu yol ayrımına kadar 120 km hızla, radara yakalanmadan ilerledik.(Suudi Arabistanda radar hız sınırı 120 km, cezası ise 300 riyaldir.)
Yanbu istikametine dönerek yol almaya başladık. Çöl ikliminin hâkim olduğu yollara bakarken bazen uyukluyor, bazen de şaşkınlıkla etrafı izliyorum. Arabanın içinde önümüzden süratle akıp giden otomobillere bakarken serap görüyorum. Sanki biz de bir su birikintisinin içine girecekmişiz gibi, öyle hissediyorum. Çölün böyle bir özelliği var. Etrafı izlerken uzaklarda bir yerde su birikintileri varmış gibi geliyor insana.
Gördüğüm serapla beraber Yanbu yolu üzerindeki bodur ağaçlar dikkatimi çekiyor. Şemsiye biçiminde akasyanın değişik bir türü olan bu ağaçlar yoğun biçimde yol boyunca yer almaktaydı. Yollar önümüzde akıp giderken çevrede hiç ummadığımız bir görüntüyle karşılaşıyoruz. Bizi bu sefer karpuz tarlaları karşılıyor. Bir tane bir tane daha derken onlarca karpuz tarlası… Tabi bu kadar karpuz tarlası görünce karpuz yememek olur mu hiç? Arabamızı kırık dökük bir arabada karpuz satan adamın yanında durdurup karpuz satın almak istiyoruz. Eski kamyonetine yüklediği karpuzları satmaya çalışan yaşlı adam hemen bir karpuzu dilimleyip tatmamız için bize uzatıyor.
Ve biz bir hata yapıyoruz. Karpuz dilimleri elimizde iken arabaya biniyoruz. Karpuzu bilirsiniz. Mübarek öyle sulu ve lezzetli ki adeta bal gibi. Gelin görün ki çoluk çocuk hepimiz arabayı berbat ediyoruz. Koltuklar yapış yapış oluyor. Güler misin, ağlar mısın halimize? Herkese şimdiden tavsiyem odur ki sakın ola karpuzu otomobilin içerisinde yemeyin. O karpuzlardan yemek isteyenler acele etsin şimdi hasat zamanı. Tabi Arabistan sınırları içinde yaşayanlaradır sözümüz.
Yanbu’ya yolu gittikçe uzuyor. Bizim seraplarımız da benzer biçimde uzayıp gidiyor. Nihayet Yanbu’ya ulaşıyoruz. Hemen girişte şehrin sembolü olduğu besbelli türlü renklerde istiridye içinde inci taneleri olan maketler yol boyunca uzayıp gidiyor. Burası bir sanayi kenti ve endüstrisi oldukça gelişmiş. Şehrin girişindeki petrol rafineri merkezi o kadar büyük bir alanı kaplamış ki bir türlü ondan uzaklaşamıyoruz. Bacalarında yanan kocaman ateşle fabrikalar bizi şaşırtıyor.
Besbelli Yanbu Suudi Arabistan’ın belki de en önemli bir kızıl deniz limanıdır. Sakinlerinin büyük bir kısmı Petrol rafinerileri ve Petro kimya sektöründe çalışan yabancı gurbetçilerdir. Büyük çoğunluğu işçi ve alt sınıftan insanlar dolaşıyor şehrin içerisinde. Yerliler öteki şehirlerde olduğu gibi pek ortalıkta gözükmüyorlar. Asya kıtasının yoksul ülkelerinden gelmiş insanlar, başka Arap ülkelerinin yoksulları ile az sayıdaki Türkler ve bazı Doğu Avrupalılar yaşıyor burada.
Sanayi kenti olan Yanbu’nun öteki sakinleri çoğunlukla üst sınıf Suudi Arabistanlılar, petrol şirketlerinin üst gelir sınıfındaki yöneticileri, Avrupalı ve Amerikalı milyarderlerin genel müdürleri filandır. Şehirde Kraliyet Komisyonu denilen bir konut bölümü vardır. Burada birçok uluslar arası zincir restoranların yanı sıra alışveriş merkezleri, hastaneler, bankalar, kafeler ve lüks oteller mevcuttur.
Yanbu, Yemen Mısır ve Akdeniz bölgesindeki baharat ve tütsü rotası üzerinde bir noktada bulunduğundan, geçmişi en az 2500 yıl öncesine kadar uzanıyor. Şehir 1. Dünya savaşında Osmanlı imparatorluğu Arap ve İngiliz kuvvetleri için tedarik ve operasyonel üs olarak servis yapmıştır.
1975 yılına kadar küçük bir liman kenti iken,1975 ten sonra bir Petrokimya ve endüstri merkezi haline gelmiştir.
Yanbu, önemli bir petrol kargo terminali ve üç petrol rafineri, bir plastik tesisi ve diğer petrokimya tesislerine ev sahipliği yapmaktadır. Bir ana liman olarak bütün Arabistan ülkesine hizmet vermektedir. Doğal liman ise geniş mercan resifleri ile korunma altına alınmıştır. Dalış yapmak deniz altındaki canlıları incelemek için mükemmel bir bölgedir.
Movenpick Hotel Yanbu’nun en yeni en lüks otelidir.
Şehrin kaldırımları, yol kenarları alabildiğine rengârenk çiçeklerle donatılmış, etrafınıza bakarken şehrin simgesi olan heykelcikler görüyorsunuz. Buranın bir tatil şehri olduğunu anlamamak mümkün değil.
Kızıl denize uzun bir kıyısı olan Yanbu sahilini de gezmek istiyoruz. Sahile, yollara konulan Arapça-İngilizce tabelaları takip ederek ulaşıyoruz. Deniz tüm ihtişamıyla bizi selamlarken adeta büyüleniyoruz. Gözlerimiz kamaşıyor. Turkuaz mavisinin güzelliğini burada bir kez daha fark ediyoruz. Akvaryum gibi olan denizin dibi bizi hayrete düşürüyor. Rengârenk balıklar, mercanlar, denizkestaneleri, papağan balığı, denizanaları, denizyıldızları… Yok, yok; deniz altına dair bildiğimiz ne kadar canlı varsa hepsi burada mevcut. Tıpkı bir belgesel gibi; zira biz bu görüntüleri şimdiye kadar ancak belgesellerde izleyebiliyorduk. Müthiş bir kumsal ve batan güneş eşliğinde gözlerimiz engin denizde dalıp gidiyor. Tadını bilmediğimiz duygular ve heyecanlarla dolu anlar yaşıyoruz. Ruhumuz devinimler geçirirken bir o kadar da dinleniyor. Meğer ne kadar da özlemişiz böyle bir doğa harikasını izlemeyi…
Burası tam bir tatil yeri, demiştik ya; etrafta piknik alanları, mangal yakanlar, denize girenler, top oynayanlar, bisiklete binenler ne ararsan var. Hatta burada faytona binip, bir midilli atının üstünde fotoğraf bile çektirebilirsiniz.
Palmiyelerin altında kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Çimlerde yuvarlanıp, kumlarda kaleler yapabilirsiniz. Güneşin batmaya yakın olan kızıllığında denizden çıkan yengeçlerin pıtır pıtır yürüyüşlerini izleyebilirsiniz. Doyum olmuyor ufukta batan güneşi izlemeye ama her şeyin bir sonu olduğu gibi bu günün de sonuna geldiğimizi, batan güneş bize haber verirken hüzünle yolumuza koyulup ilerliyoruz Medine’ye doğru.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.