- 1454 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
MEKTUPLAR-5
Ahh kalbimin üstüne doğan, geceyi eritip her şeyi aydınlatan, besleyen güneşim. Ahh karanlığı öldürüp her şeye renk veren ışığım. Gönlümün üstünde hiç batmayan bir güneş gibi doğmanla, bana günü doğuran bu günden, üstüme giydirdiğin güzel renklerden sesleniyorum sana. Bugün yüreğinden payıma neler vereceksin bilmiyorum, daha kaç ayrılık sancısının mızrağını kalbime saplayacaksın onuda bilmiyorum. Ama hiç gelmeyeceğini biliyorum. Çünkü sen demiştin. “Bir şey ya vardır yada yoktur.” Ama ben yinede yüreğimi avuçlarına koymaya geldim. Payına düşeni veremem, ama bende ki her şeyi sana sunmaya geldim..
Yüreğinde düğümlenen birkaç kelimeye, gülüşünü katıp bir şey söyle bana can. Bir ses ver, bir ayrılık şarkısı, bir veda şiirine kulan beni. Duyur bana bir sözcüğünle. Her hangi bir şiirinde payıma düşen ne varsa. Mesela “çürümüş yağmurlarda mı büyüdük seninle.” Bugün ben lal olayım sen suskunluğuma anlam ver. Bugün ben hiçbir şey yazmadan, seslenmeden, suskunluğumla sana yazayım. Sen suskunluğuma anlam ver.. Yüreğini kattığın kelimelerin, dudaklarında dua gibi düşenleri ve bana hiç unutmayacağım birkaç damla göz yaşını armağan ettiğin anlardan sesleniyorum. suskunluğun her şeyi içinde barındıran bir karanlık güneşi de olsa, ben karanlığındaki yıldızlar da payıma düşen dünyaları istiyorum. Senin söyleyeceklerini duymak isterim. Bugün ben seninle aydınlanmak istiyorum. Sende kaybolmuş, öyle sen olmuşum ki, bilmiyorum bu ben miyim, yoksa sen misin. Aşkı kimse anlatamaz ben gibi derdim, kimse yaşayamaz, hatta çoktan kapandı Leylalın, ferhat’ın aslının dönemi, aşkı kimse söyleyemez sen gibi diyorum şimdi. Aşkı kimse okuyamaz benim senin yüzünde okuduğum gibi, aşkı hiçbir kitap yazamaz gözlerine ,yüzüne yazdığın gibi. çünkü aşk her insanın kendi içinde kendi değer ölçülerinde yarattığı bir şeydir ki, benim ruhuma dokundu. Bir şekil veya bir kalıp değildir, aşk senin kendini aynada gördüğün değildir, benim sana bakmadan gördüklerimdir. kötü olan kötülüğüyle aşkı, iyi olan iyiliğiyle aşkı, zaafı olan zaaflarıyla aşkı yaratır. Hepsi aşkı doğrudur. insan ne kadar yüceyse o kadar yüceliğe çıkabilir, aşkın katlarına çıkmak için o kadar basamak yürüyebilir. Aşk ne Leylalın, ne mecnunun nede züheylanın mülküdür, ne Ferhat yaratmıştır nede şirinle son bulmuştur. Aşk bir histir, ne rengi ne şekli nede bir tanımı vardır, tıpkı gözlerin gibi.. O hissi bana sardığından bu yana, kendi bilgi ve erdemliğimce sana yorumluyor, sana armağan ediyor, yüreğine sunuyorum, sende sana verdiklerimi ya yaşatırsın, yada öldürürsün. Aşk insanın kendi tarzında kendinden yarattığı bir histir, ruhta dolaşır, ruh ’Allah’ın insanlara verdiği bir armağandır. Ruhun ne kadar uluysa aşkında o kadar güzel ve yücedir, ama ruhun ölüyse aşkın sadece yaşayan bedeninedir. Ama sonuçta hepsi aşktır. Bir aşk yoktur can, her insanda aşk vardır. nefes alan her canlıda. Hırsızda,katilde,düşmanda,imamda,imansızda,ermişte,ateistte, herkeste aşk vardır, ama herkesin onu besleme tarzı farklıdır. Aşkın,ruhun ve gerçeğin tanımını sende yapmaya çalışsam da, kimsede yok senin yüreğini anlayacak bir kalp.
Aşk doğumsuz, ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzellik diyor Eflatun. Oysa bana göre bir çoğalmadan ibarettir aşk, bir coşmadan, kabarmadan, büyümeden ibarettir. Devamlı artmayan bir duygunun aşk olması ne mümkün?
gel desen bana her şeyin adı aşk olsun derim, senin adınla anılsın isterim. Senin adın tüm isimlerde gizlenmiş olsun. Duyan bilen, yaşayan her yanıma seni söyledim. Mum ateşte yumuşadığı gibi kalbim sende öyle yumuşadı ki... gözlerimin başka rengi, yüzünün ise tüm renkleri vardır. Geceye bakıp ayın doğuşunu, her yıldızın hareketini,çiçeklerin duruşunu, başımın ağrısı ve övülecek, ve anlatılacak bir şey varsa ben seni söylerim. Adını söylerim. Ahh can, hangi din, hangi yasa yasaklamış aşkı, aşk ruha aittir, onun mülkü, onun yurdunun gizemidir, ruhların ne bir yasası nede sınırları veya belirli bir mülkü vardır, özgürdürler. Bu yüzden beden başkasına ait olabilir, ama ruh istediğine vermektir. Aşk kalbinin yakınlaştığına aittir.... Hatırlayıp seni, seven olmak ne güzel,uykuya dalıp her rüyaya senin gelişini beklemek ne güzel. Adın söylendiğinde inzivaya çekilip, adının anlamında ibadet etmek ne güzel. Güzel olan aşk o ki, göz kapaklarım kapandığında, karanlıklarım son bulmayıp, yine senin aydınlığında, kalbinin güneşinde gündüzü yaşamak ne güzel... aşk şiirse en güzel şiirim seni bildim. Yazamadığım,sustuğum,lal olduğum,hissedip göremediğim,onunla sarıldığım,giyindiğim ve okumaktan hiç bıkmadığım en güzel şiirim sensin...
Adının üzerine kurulabilecek tüm sözleri, senin üzerinde okuduğum bir kitapsın sen, acımsın ama canımı acıtmayan, hasretimsin ama yokluğunun daha ne olduğunu bilmeden, her nefes alışımda bende olan, canımda gezen, yüreğimde akan nehir sensin. Gözyaşısın, gözlerime baharı getirecek yağmur, çiçekleri açtıracak bereketimsin, çoğaltanımsın, hasat mevsiminde ürünlerimi toplayacağım en güzel baharımsın sen. Aşk ölümse bırak öleyim seninle, can vermeyse bırak kurban olayım yüreğine.. aşk sende birdir, binlerce görüntüsü olan birdir sende aşk. Ben sana aşkımı söyleyemem, çünkü aşkım sonsuzluktur sorumluluğu vardır, bedenimde değil, bedenle ölmez, ruhta gezinir,onunla beslenir ve ölümsüzdür. Bana demiştin ya “ beni görürsen” diye ben seni çoktan gördüm. Gerçeğini gördüm. Bundan sonra bana gösterebileceğin sadece hayalin olabilir. O gerçeğin yarattığı şekil olabilir. Aşkım karşılıksız platoniktir, zahmeti ve zorluğu da beraberinde götürür. Ve sana olan aşkım ilahidir, dindir, imandır sırdır, yasaktır, yeni bir din, yeryüzüne inmiş bir peygamber gibidir, eğer saklamazsam bunu, cezam ölümdür..
ben sana kul, adına köle, aşkına deli, ışığına dönüp dolaşmakta olan bir pervane gibiyim, ne aklım vardır ki senden başka bir şeyi düşünecek. Nede aklı olan ister ki senden başka bir şey düşünmek.