- 5505 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
LALE-GÜL-GELİNCİK
Her canlının yenilenme zamanı vardır. İnsanların, hayvanların ve bitkileri yenilenme zamanı ilkbahar mevsimi ve özellikle Nisan ve Mayıs aylarıdır.
Ben İstanbul’da oturmaktayım.
İstanbul ve Nisan…
Neler söylenmez ki?
Lale günleri…
Olayın israf ve sefahat boyutuna değinmeyeceğim. Şayet değinecek olursam söyleyecek çok şeyim var. Ama ben bu yazımda çiçeklerden üçünü anlatmak istiyorum.
İstanbul bu günlerde rengarenk. Çiçek yetiştirilebilecek her mekan lalelerle donatılmış. Ama ne renkler… Beyazından tutun da, kırmızısına, mavisine, yeşiline, sarısına, erguvanına, lacivertine, siyahına, moruna, ve bunların tonlarına varıncaya kadar yüzlerce renk. Birkaç rengin aynı lalede buluştuğunu da görebilirsiniz. Aklın hayalin alamayacağı renk cümbüşü.
Başta İstanbul Boğazı’nın kenarındaki Emirgan Korusu olmak üzere, bahçeler, bağlar, refüjler, kavşaklar, oyun bahçeleri, balkonlar, teraslar… Bir göz zevki ki, bu kadar olur.
Lale, zarıf yapısı ve az miktardaki taç yaprağı ile hep Lafza-i Celal’in sembolü olarak kabul edilmiş, şairler, ressamlar, mütefekkirler lale çiçeği ile Cenab-ı Allah’ı tasavvur ve tefekkür etmişlerdir.Gerçekten laleye bakarsanız Arapça Allah yazısı şeklinde olduğunu görürsünüz.
Bugünlerde yolu İstanbul’a düşenler bu renk cümbüşünü görebilirler.
Hemen arkasından güllerin renk ve boy gösterdiğini görürsünüz. Elbette gül diyarları varken İstanbul ile gülü anmak belki haksızlık olur diye düşünülse de, gül mevsimi İstanbul gerçekten görülmeye değer bir renk ve manzara cümbüşüne sahne olmaktadır. Tam da bu günlerde Peygamber Efendimiz’in doğumu demek olan Kutlu Doğum haftası etkinlikleri var.
Gül daima Peygamber efendimizi sembolize etmiştir. Ehli gözler güle üstten baktığında Arapça Muhammed yazsını görebilmektedir. Hele de kırmızı gül… Peygamberimiz için yapılan etkinliklerde kırmızı gül dağıtılması, O’nu anlatan eserlerin kırmızı gül desenleri ile süslenmesi işte bundan ileri gelmektedir. İstanbul bu günlerde Gül’ü konuşuyor.
Bir başka çiçeği anlatarak yazımı noktalayacağım: Gelincik…
Narin yaratılışlı, kırmızının tonlarını üzerinde taşıyan, uzun boylu, kısa ömürlü gelincik çiçeğinin zamanı ise mayıs ayı olarak bilinir. Özel yetiştirme masrafına değmeyecek kadar kısa ömürlüdür. Tabiatte kendiliğinden, yetişir. Yolu Çanakkale şehitliklerine düşenler, inanılmaz güzellikte gelincik tarlaları içinden geçeceklerdir. Denilir ki gelincik çiçeğinin en güzel yetiştiği yer Çanakkale ilimizdir.
Gelincik çiçeğinin bir diğer isminin Şehit Çiçeği olduğunu biliyor muydunuz?
Siz ne yapıp edin de, yolunuzu bu günlerde İstanbul’a düşürün, Allah’ın sembolü “Laleleri” ve Peygamberimizin sembolü “Gülleri” temaşa edin. Hemen arkasından da bir Çanakkale ziyareti ile “Gelinciklerimizi” gürün. Ama bu temaşanız ibret için olsun.
Bu baharı böyle değerlendirin.
Zamanı ve imkanı olanlar…
GELİNCİK TARLASI
Dua yazılmış bütün çiçeklere,
Öğretilmiş kuşlara böceklere,
Şehit görmek için geleceklere,
Sunulacak, unutulmaz bir tören...
Benim rengim bayrağın kırmızısı,
İçimdedir şehitlerin sızısı,
Desenlerim gelinlerin yazısı
Şehit çiçeğiyim, gelinciğim ben.
Şehitlerin kanıyla beslenirim,
Gelinlerin teliyle süslenirim,
Her ilkbaharda size seslenirim;
Şehitliklere gelsin, bizi gören.
Buralıyız, Çanakkale yurdumuz,
Toprak olsa da narin vücudumuz,
Hayattakilerden tek umudumuz,
Bayrağımız inmesin bu gönderden...