Oğlak Kıranı Şenliği
OĞLAK KIRANI ŞENLİĞİ
(HATIRA)
Yıl 1957. Kağnılara biner düşerdik yollara. Cumbul cemaat. Hısım akrabayla çıkar yol alırdık. Gediği aşıp Kızıl yokuş üstünden Çayın ağzı görünür, Kızılırmak kumsalına gelinirdi.
Oba oba söğüt gölgelerine, şıvgın diplerine, kimimiz kayısı, çalı gölgeliklerine minderlerimizi sererdik.
Karagevreklerin olduğu vakit. Ağustosun ilk haftası. Siz deyin onbeşi.
Bol olurdu o vakit tandır ekmeğimiz. Hısım akraba bir yerlere otururduk işte! Sıra koyunların sürüler halinde yıkanmasına gelirdi. Kırkılan koyunlar batar çıkar, batar çıkar. Sahipleri ırmakta sürülerini yıkarlardı. Gölgeliklere bırakılırdı kurumaları için. Sıra oğlakların kesilmesine gelirdi.
Hali vakti yerindekiler koyun keserlerdi. Ocakların kurulma işini kadınlarımız yapardı genelde.
Bol miktarda salatalık, yiyecek, karagevrek üzümü olur. Bol olurdu domatis. Yıkamak yok ya! Şöyle bir işliklerimize sürer, ağzımıza alır, balon gibi patlatırdık.
Sofraya oturulur, gavrulan eti bir güzel yerdik. Halaylar çekilir, türküler söylenirdi. Bir bayram havası olurdu. Müslüman’ı, Ermeni’si, Rum’u bu eğlenceyi doyasıya yaşardı. Komşuluğumuz “adam” gibiydi anlayacağınız.
İkindiye doğru, akşam serinliği yaklaşırken herkes kağnısını, arabasını koşar. Gençler yaya, kağnı arkasındalar. Ellerinde mesesler: Oha! Oha! Oha! Diyerek yol alınırdı, Sukuyusundan kızıl yokuşa doğru.
İğdelerin oraya gelirdik. Aziz’in pınarına. Su içilir pınardan. Eller yüzler yıkanır. Serinlenir. Darağacına doğru yürürsün. Bir bakmışsın “Bizim Felâhiye” üzüm salkımı gibi görünür, sallanır geriden.
Öz görünür.
Yeşillikler görünür. Bir şenlik biter.
Ve bir gün biterdi. Gün kaybolurdu Kurşunlu’nun arkasından. Karanlıklar dağların kovuklarına siner, çökerdi insanın içine mutsuzluklar.
Ve sabah olur gün ışıklarını cömertçe saçardı umutsuz insanların üstüne…
Kadir ACI
15 Nisan 2013
Kayseri
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.