HİKÂYENİ KENDİN YAZMALISIN
Yalanlarla uyutulan toplum yalanlardan uyanma zamanındadır. Toplumu yönetenler, kendilerini bile kurtaramayacak dünyalıklar uğruna ölümle, dinsellikle, cinsellikle uyutuyorlar toplumu. Tarihsel dönüm noktalarında hep böyle olmuş biri aşağı itilirken diğeri yukarı çekilmiştir. Kan az geldiğinde açlık verilmiştir. Vurgunlarına yabancı ortaklar işbirlikçiler edinmişlerdir. Soygun ortaklığının devamında kontrolü kaybetmişler yabancı ortaklarının tutsağı olmuşlar, ortaklarına güçlerinin yetmediğinin acısının kendi halkının açlığını artırarak kendi halkından çıkarmışlardır.
Bugünlerde böyle bir dönemden geçiyoruz. Yön ve yönlendirmede çuvallamışlar, kendi hikâyelerinin yazılmasını hiç de gözlerinin yaşına bakmayacaklarını bildikleri vurgun ve soygunun kâbesindeki savaş krallarının eline geçirdiğini fark etmişlerdir. İçe dönüp silip süpürme davranışına teslim olmuşlar, pazarladıkları ilkeleri terk etmişler dün ne dediklerini çoktan unutmuşlardır. Onlar için dün ve yarın yoktur. Bugün her şeydir ve ne olacaksa bugün olmalıdır. Çifte standart ve yalanlarını gerçekler bir bir deşifre etmektedir.
Çıkardıkları yasaları yer çekimi yasasının üstünde görmeye başladıklarında insanı ölüme terk etme, hayatı kısaltma/azaltma yasası olan sosyal güvenlik yasa tasarısını gündeme sokmuşlar bıçağın kemiğe dayandığı toplumdan topyekun şiddetli bir şamar yedikten sonra çöplüklerine geri dönmüşlerdir.
Gündemleri bir türlü tutmamaktadır. Binyıllardır doğanın kucağında kendileriyle barışık yaşamış, zorlu doğa koşullarından kendilerine hayat çıkararak bugünlere ulaşmış halklara getirdikleri ithal yaşam modelleri uymadığında hep tepelerinde kılıç şakırdatılmıştır. Kılıç zorunun soygun ve talan sahiplerine yedeklendiği dönemece gelinmiştir. Hiçbir zaman gündemlerinde yoksullukla mücadele olmayan kılıç erkanı zalim ve zorbalarla işbirliği içinde olmuşsa da hayata egemen olamamıştır.
Egemenlerin iktidarı her zayıfladığında açlığı dine bağlamışlar ve dine saklamışlar ve saklanmışlardır. Zorbalar düşmemek için katillerle hep işbirliği yapmışlar hikâyelerini onların ellerine teslim etmişlerdir. Halklar ise açlık ve ölüm pahasına hikâyelerini hep kendileri yazmış, krallara, tiranlara, zorbalara teslim olmamışlardır. Beş yıldır Irak’ı teslim alamadıkları gibi. Yaşam alanlarımızın bizden çalmak için biçimlendirildiği günümüzde hikâyemizi yazma zamanıyla karşı karşıyayız.
Her birey hikâyesini kendi yazdığında, üst üste yan yana biriken hikâyeler zulmü ve talanı tarihteki mezarlığına gönderebilir. Bu kalemle kâğıda yazılan bir hikâye değildir. Bu hayatın tam içine yazılır ve yazılırken okunmaya zaman da yoktur. Bu hikâyeyi ifade edecek dil ve kapsayacak kâğıt henüz icad edilmemiştir.
İsmet Evren
23.03.2008