- 803 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Kaybolan Bedenler, Yaşatılan Güzellikler.
Kaybolan Bedenler, Yaşatılan Güzellikler.
Anılarımdan
Çok sıkıntılıyım. Ne yaptıysam bir türlü uyuyamıyordum. Halbuki sabahleyin zinde olmak zorundaydım. Üzerimdeki ağır sorumluluğun farkındaydım ve yanımda bulunan gönüllü fakat deneyimsiz insanlarla ne kadar başarılı olabilirdim. Bana yardım ve eşlik edecek aklı başında, becerikli kimse yoktu. İlçe sivil savunma müdürü de ekip de bulunuyordu, ancak gördüğüm kadarıyla o da tecrübesiz ve birazda pasifti. Arkama yaslandığım vaziyette, bazen neyine lazım diyordum. Yalın kılıç ortaya atılmanın ne manası vardı. Sana arkadaş olacak tanıdık biri bile bu ekibe katılmamıştı. Ama yüreğim çok farklı duygular içinde, çırpınıp duruyordu.
1999 depreminin meydana getirdiği yıkımın üçüncü günüydü. İlçemizde depremin şokunu yaşadığımız birinci günü öğle sonrası kaymakamlığa gittim. Kaymakam Bey yoktu. Yerine bakan Emniyet amiri ile görüşerek, bir yardım ekibi kurup depremzedelere yardıma gidebileceğimizi söyledim. Kaymakam olmadığı için şimdilik bir şey söyleyemeyeceğini belirtti. Buradan ayrılıp Belediye’ye gittim. Aynı düşünceleri Başkan yardımcısına anlattım. Kendilerinin bu konuda öncülük edemeyeceğini, bir oluşum olursa katkı sağlayabileceklerini söylediğinde çok üzülmüştüm. Daha önce başka bir ilde görev yaparken 1992 Erzincan depreminde yardım ekibi oluşturmuş ve yardıma gitmiştik. Aynı duygularla yeniden yardıma koşmak için kapı kapı dolaşmış bir sonuç elde edememiştim.
Ertesi günü beni telefonla aradılar ve Kaymakam Bey’in görüşmek istediğini söylediler. Umutlanmakla beraber arama nedenini tam olarak anlayamamıştım. Yanına vardığımda bana bir gün öncesi Emniyet Amirine söylediklerimi anlatmamı istedi. Kendisine yardım ekibi oluşturarak deprem bölgesine gidebileceğimizi, bunun bir vazife olduğunu, bu konuda bana yardımcı olmasını kendinden istedim. Neler yapmam gerektiğini kısa kısa anlattım. Memnun oldu ve hemen çalışmalara başladık. Gerekli ilanlar yapıldı. Özellikle kuru gıda toplanmasına gayret ettik. On kişilik bir kurtarma ekibi, kesici delici aletler, yeterli kazma kürek ve diğer makineleri belediyeden temin ettik. Üç dört saat içerisinde kaymakamlığın bahçesinde bir kamyon ve bir tır dolusu yiyecek ve barınma malzemesi toplanmıştı. Bu arada makine olarak, büyük ve küçük birer kepçe, bir kamyon ve çekici ile şoförler cemiyetinin kurtarıcısı harekete hazır bekliyorlardı. Halk büyük coşku içerisinde işe yarar ne bulduysa getiriyor, malzemeler sınıflandırılarak araçlara konuluyordu.
Akşam saatlerinde hazırlıklar tamamlanmış ve yola çıkılmıştı. Kurtarma ekibi küçük bir otobüsün içinde yerlerini almış, kimileri uyumakta, kimileri merakla etrafa bakınmaktaydı. Karmaşık düşünceler içinde, Düzce’yi geçmiş, Adapazarı’nın ilçelerine yaklaşmıştık. Gecenin karanlığında yol kenarlarında yıkım olup olmadığını seçmeye çalışıyorduk.
Sabahın erken saatlerinde yol kenarındaki benzinliklerde yan yatmış üzeri yüklü kamyonları gördükçe ürpermekten kendimizi alamamıştık. Hedefimiz Gölcük’tü ve yol çok kalabalıktı. Zorlukla ilerlemeye başlayıp şehre yaklaştıkça yolun her iki yanında sıralanmış özel araçlar şehre gitmeye imkân vermiyordu. Fakat gördüğüm bir olay ki, her insanın kolaylıkla tahlil edemeyeceği, benimse bu anıyı yazmama neden olan davranış, derin bir kültürün izlerini taşımaktaydı.
Kalabalık araçların ortasında, yolun bir kısmı ulaşıma açık tutuluyordu. Buradan ambulans, iş makineleri, yardım ekipleri rahatlıkla hareket edebilmekteydi. Bizimde yardım ekibi olduğumuzu söylediğimizde, bizi de bu açık olan kısma alarak, hızlı bir şekilde şehre ulaşmamızı sağlamışlardı. Bu işi organize edenler, ellerinde birer sopa, ellişer adım aralıklarla dizilmiş, iki gecedir uykusuz kalmış, yolu açık tutmaya çalışan üniversite öğrencilerinden başkaları değildi. Gözlerimden akan yaşları saklamaya çalışarak ekibime, öğrencilerde gördüğüm bu davranışların güzelliğini anlatmaya çalışıyordum.
İşte bu gördüğüm manzara Türk- İslam kültürünün özünde var olan yardımlaşma duygusunun kendiliğinden ortaya çıkışının sonuçlarıydı.
Çok etkilenmiş, bulunduğum her toplulukta bir vesile ile bu gördüklerimi nakletmişimdir. Allah, o gençlerden binlerce kez razı olsun.
Geldiğimiz Gölcük’te durum çok vahimdi. Bizimle ilgilenecek doğru dürüst bir yetkili bulamadık. Araçlardaki gıda ve malzeme, Donanma Komutanlığına devredildi. Ekibimizle rastgele seçtiğimiz ve yardım gelmemiş iki binada konuşlanarak, altıya yakın hayatını kaybeden insanımızın naaşını enkazdan çıkardık. Şehre korkutucu bir sessizlik ve koku hâkimdi. Ekipte görev alanlar hayli yorulmuş ve uykusuzdu. Yapacak fazla bir katkımız olamayacağı için akşam geç saatlerde geriye dönmeye karar verdik.
Bu ekipte görev alan tüm arkadaşlarıma gönülden teşekkür ederim. Onlar yapabileceklerini en iyi şekilde yapmaya çalıştılar. Allah hepsinden razı olsun.
19 Ağustos 1999 Gölcük anılarım.
Mehmet Macit
28.01.2013
Samsun
YORUMLAR
Çok üzücü bir tecrübe idi gercekten...hepimiz için... Sizin gibi bende Yalova' ya kadar İstanbul daki bir özel hastane ekibi ile birlikte gitmiştim. yazdıklarınızı o kadar iyi anlıyorum ki ; okuyunca o an gözümün önüne geldi. Biz sağlık desteği ve psikolojik destek için gitmiştik. Ama gittiğimizde herkes şok içindeydi. Yollar kalabalık, gelmiş olan bir sürü yardım ortalarda atılıyor, çöp yığını gibi ekmekler, yiyecekler dururken ortada insanlar aç bir şekilde evlerinin yıkıklarının önünde ölülerini bulmaya çalışıyordu. Benimle birlikte olan herkes gibi bende tek tek insanlarla sohbet etmeye çalışarak onlara gelmiş olanları onlara vermeye çalışarak, kullanmalarını sağlamak için uğraştık hep ki bu iki gün almıştı. Türk insanı çok yardımsever, herkes bir şeyler yolluyor destek oluyor ama gerçekte o anı yaşayan, yakınını kaybetmiş insan ciddi olarak bu yardımı reddediyor bilinçsizce. gelen yiyecek, giyecek yardımları ise çoğu zaman depolarda çürüyor ulaşamadan. Deprem kuşağında yaşadığımıza göre o yaşanan andan ders çıkararak farklı metodlar uygulamalıyız bence toplum olarak, uzmanlara danışarak.
Duyarlı yüreğinizi kutlarım
Saygılarımla
mehmetmacit
saygılarımla.
Bizim milletimizin mayası bozulmadığı sürece yemez yedirir içmez içirir bunları Allah rızasıyla yapar bir menfeat beklemeden..
Tebrik ederim saygılarımla.
mehmetmacit
mehmetmacit
efendim allah bir daha böyle felaket yaşatmasın bizlere çok insanımızı yitirdik ve çok üzücü ve korkutucuydu allah ölen insanlarımıza rahmet etsin cennet mekan eylesin insanlık adına güzel paylaşımdı sizleride kutluyorum bu onurlu davranşınızdan dolayı saygılarımla selamlar
mehmetmacit
Çok sağol Usta. Yüreğine beynine sağlık. 1999 depremini Kocaeli Altmışevlerde kız kardeşimin evinde yaşamıştık. Yaşanmadan olayın vahameti anlaşılmaz. Bir hayal gibi. Beş katlı ev yere battı. Biz ufak sıyrıklarla 4. kattan pencere yere inince biz de inmiş olduk. Eniştemiz cesurdu. Eşini çocuklarını sürükleyip çıkardı. Tanrım bu gibi olaylara karşı aklı selimlikle binalarını kuran, iyi etüt yapan mütaahit mimar, mühendis, belediyeler nasip etsin.
Kutlarım sizi. Tebrikler.
mehmetmacit
Teşekkür ederim.
:(((((( Türkiyenin acısıydı gölcük başta olmak üzere yıkıma uğramış şehirlerimizdeki bu korkunç tecelli..kimilerine göre müteahhit hatası..kimine göre doğanın acımasız kanunu..her türlü felsefi düşünce var kişilerde..bilimsel veya tarihi veya biyolojik ..sonuçta sarsıntılar Allahdan gelince ve orda can veren vatandaşlarımızın ömür seneleri dolunca..kızmak fatura kesmek de Allahtan ..kendi çerçevemden baktığım için toplu bir sondu bu .. ve aynı yolun yolcusu olarak bizlere ise ölenlere rahmet dilemek düşmekte..Rabbim gani gani rahmet eylesin....bu kutsi görevde olmanız..ve insanlığa el açmanız..sizin çok hayırlı bir kul olduğunuzu gösterir..yüreğinizi kutluyorum ..saygılarımı ve dualarımı bırakıyorum mor menekşeli, mor sümbüllü sayfanıza ..esen kalınız..