- 1312 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BARON' un HASTALIĞI
[ /kalin BARON’un HASTALIĞI
Uyuşturucu aleminin büyük patronu Arnavut Recep, her ne kadar saf ve komik bir kişiliği olsa da , inadı ve gözü pekliği ile Baron unvanı nı hakkıyla almıştı. Bu alemde, sinsile ve güven en önemli unsurlardı. Kafalar kırılır , göğüsler çiğnenir , insanlar bu uğurda can verir ama racon asla çiğnenmezdi.
Arnavut Recep, 60 yaşını geçmiş , yüzündeki çizgilerden, vücudundaki kurşun yaralarından ve ayı pençesi gibi iri ellerinden hep gurur duyar , bu özelliklerinin alemde korku saldığını bilirdi.
Son derece gözü pek bir yapısı vardı. Av palavraları bile onun ağzında bal damlası olurdu. Adam vurmaktan sayısız kere içeri girip çıktığı için ; hapisteki garibanları korur, onlara çıktıkları zaman kol kanat germeyi hiç ihmal etmezdi.
Arnavut Recep’ in kimseye söyleyemediği bir derdi vardı ki düşman başına . Onu sürekli evine gelerek muayene eden doktor ,evden çıkarken” Efendim, Baron’ um çok soğuk rakı içiyor, bu havalarda böyle delikanlı gibi dolaşılır mı, havuza girip çıktıktan sonra iyice kurulanması gerekir” gibi yalanlarla gerçek hastalığını sürekli gizlerdi.
Arnavut Recep , uyuşturucu işinin patronuydu. Karşısında el bağlamadan durulmaz, baş yerde konuşulur, izin almadan oturulamazdı. Onun bir de , tek yaşadığı odasına , karısını bile sokmadan , başını yerlere vurduğunu görseniz acırdınız Baron Hazretlerine.
“Korkunç Beşli “ dediği , her biri on santimlik beş hemoroit uzantısını , elindeki bıçakla kesse kurtulur muydu diye düşündüğü çok olmuştu.
Altına bağladığı bezlerin kirli kanlarını kimseye göstermez, ev içinde tek yaşadığı ve hizmetçinin bile girmesine müsaade etmediği bölümde kendisi yıkardı. Artık poposunun üzerine oturamaz olmuş, çoğu insanın danalar gibi böğürdüğü bu lanet ağrıyı çekemez hale gelmişti.
Son muayenede doktor, artık yapacak bir şey kalmadığını , sıcak suya oturmasının da , ballı at kestanesinin de, kızgın tuğla koymasının da kar etmeyeceğini söylemişti. Tek yapacağı , iki gün telefonunu kapatıp yok olmaktı. Evdekilere yurt dışına gideceğini söylemeli ve bir ticari taksi ile arka kapıdan doktorun söylediği hastaneye gelmeliydi.
Kararlaştırdıkları gibi , onun Baron olduğunu anlamayacaklarını paspal bir elbise satın alarak direk ameliyat haneye girmişdi . Tahlillerinin yapılmasını ameliyat hane girişinde bekleyerek kendisini , sırdaşı olan doktora teslim etti. Doktor da onun Baron olduğunu hiç kimseye söylemeyecekti.
Nemrut suratlı bir hemşire ,
”Senin sıran geldi amca, beni takip et bakalım “ diyerek onu , önce aldığı bir odada soyup , arkası olmayan seksi mavi elbiseyi girdirdi . Üzerindeki ameliyat giysisi oldukça dar gelmiş ,poposu neredeyse açıkta kalmıştı. Hemşire, ekibin beklediğini söyleyerek Arnavut Receb’ i sıkıştırıyor, acele ettiriyordu. Neyse ki, kimse onu tanımıyordu, daha rahat olmalıydı .
-Dur amca, sen buraya yüzü koyun yatacaksın. Hah şöyle uzan .Tamam şimdi kalçalarını en yukarıya kaldır bakalım.
-Yahu kızım ayıp olmuyor mu ? Doktor bey bu işin domalmadan olmazı , olmaz mı ?
-Olmaz Recep amca ,sen biraz daha kaldır bakalım poponu . Ohoooo, yılan gibi sarkmışlar deliğin içinden dışarıya doğru , iyi beslenmiş bu ahtapot.
-Haklısınız hocam ,ben diyorum ki bunları teker teker kesip dikmektense ,anüsü açıp ,kalın bağırsağı dışarıya çekerek beş santim kısaltmak suretiyle tek işlem yapsak. Böylece kök de bırakmış olmayız
-Aferin Ali , bu iyi bir fikir. Hanım öğrencilerden başka bir öneri var mı?
-Hocam ,bu beş uzantıyı kesip, içeride kalan kök varsa onu lazer ile yaksak,
O sırada poposundan içeri giren iki parmak, hemoroit uzantısının nereden başladığını yokluyor, Baron ‘un çok canını yakıyordu.
“Ben artık ibne oldum. Götüme girmeyen el ,girmeyen alet kalmadı. Ulan, bu ameliyat bir kişinin kulağına giderse, bütün karizmam çizilir. Baron’ luk da gider elimden . Hey Allah’ım beni o günlere koyma”
Doktor adayı bir kız ,
“Amca ,şimdi anüsünü şu aletle biraz genişletip, içine bakmam gerek , sakın kıpırdama “ diyerek içine soktuğu dört tarafa açılan aleti çalıştırdı. Baronun anüsü çay bardağı ağzı kadar açılmış, kız gözüne denk getirdiği bir aletle , anüsün içine bakıyordu.
-Ah anam ,anam öldüm .Kesin de kurtulayım yahu. Hocam , şu iri yarı erkek öğrenci elini sokmasın. Hiç olmazsa kızların parmakları ince onlar baksın ne olur . Ah anam ,gütüm ,gütüm .
-Tamam Recep Bey , sizi şimdi bayıltıyoruz , hiçbir şey duymayacaksınız. Karnınızın altına şu pufu koyalım , siz rahatça uyuyun.
- Uyuyayım doktur ,hemen uyuyup kurtulmuş olarak uyanmak istiyorum . Şu oğlanlara dikkat et doktur . Ellenmemiş şeyime zevk duymasınlar , sana emanet popom .
Baron Arnavut Recep ,epey zor bir ameliyattan sonra, yoğun bakımdaki yatağına , altı saat sonra da ,özel odasına alınmış yüzü koyun yatırılmıştı.
İlk telefon onunla her gün konuşarak kendini göstermek isteyen Hamsi Nuri’den geldi. Sekreter kız, hiç uğramadığını ,kendisinin de barondan haber alamadığını , üstelik telefonlarının kapalı olduğunu söylüyordu .
Hamsi Nuri , koca Karadeniz’in temsilcisiydi .
İçine evham gelmiş ,kötü şeyler düşünmeye başlamıştı. Baron’un önce evini aradı. Telefona çıkan hizmetçi, onun yurt dışında olduğunu söyleyince ,iyice telaşlanan Hamsi Nuri, Baron’ un eşiyle görüşmek istedi.
“Yençeçiğum , ha Sayin Baron’im nereyedür Çok önemlü pişey diyeceğum ona daa.”
“Aaa size haber vermedi mi ayol? Dün ben yurt dışına çıkacağım diyerek sabahtan aç karnına çıkıp gitti . Üstelik şoför’ ü de geri yollayarak taksiyle gitmiş .”
Hamsi Nuri ,acaba patron bir kadına gitti falan mı diye düşündü . Ama bu tip maceraya, yanında sırdaşı olan şoförü ve koruması olmadan asla atılmaz dı. Kaçtı mı desen ,çoluk çocuk yerinde dururken yapacağı bir şey değildi .
Bu İtalyan mafyası ile biraz ters düşmüştü ,uyuşturucu fiyatları yüzünden . Onların bir marifeti olabilir miydi? Hemen Akdeniz bölge sorumlusu Arap Gani Beyi aradı .
“Uyyy Gani Bey , Baron içi çündür ortada yoktur daa .Korkeyrum bu İtalyan cavır ı gaçirmiş olmesun oni ?”
“Len Hamsi Nuri , sen ne deyoveren biliyon mu? Baronu götvecek mafyanın canını okuverem len “
Arap Gani’ yi de bir şüphe sarmıştı. Hemen telefona sarılıp, Trakya sorumlusu pehlivan Hüsmen Ağa’yı aradı .
“Len beni bak, Hüsmen Aga, Baron’u İtalyan enikleri mi ney götvemiş gari. Yakışı mı bizi dumak len ? Şu goca gütünü galdırıveren baken . Ülen Baron’ımıza va mı yan baken len?”
“Ta be Arap Gani gadeşim . Ta get dalgı geçme be yau . Bre Baron’u kim gaçırıveriyora be yau ? A be gızancıklarım duymayıvera be yau . O İtalyanları salam edip yutuveriler be yau”
(Haydaa , bu Arap Gani Bey akıllı bir adamdır, acaba doğru olabilir mi? Son zamanlarda İtalyan mafyası, kaşınıp duruyordu. Biz de misafir oldukları için alttan almıştık ama Sicilya domuzlarının ne yapacağı da belli olmazdı. Üstelik adam kaçırmada üstlerine de yoktur hani ) diye düşünen Hüsmen Ağa , çareyi Kürt Hamza’ya telefon etmekte bulmuştu.
“ Te be Kürt , bilir misin be yau, Baron’u gaçırmıştır İtalyanlar? A be emen yola çıkı vemeli be bire Kürt “
“Ula Hüsmen Ağa ağzından ne düşer bilirsin ? Baron’u gaçırecek milletin, zürriyetini guruturam lo … Ula sen ne diyersen . sankim bubam getmiştir lo. Yaniyrem loo. De get lo ,şaka yapirsen .”
“Te be anam gızana gelsin be yav. A be keşkek kibin önüme aksın gözüm be yavvv.”
O gece İstanbul’ da buluşan bölge liderleri , hemen geniş çaplı bir arama faaliyetine giriştiler. Ancak hiçbir ip ucu yoktu. Baron yatarken sahte kimlik kullandığı için , o hastane de, diğerleri gibi olumsuz cevap vermişti. Hamsi Nuri hemen bir uyanıklık yapıp, Baron’un fotoğrafını televizyonda yayınlatarak , bulana da ödül vaat edince ihbar telefonları yağmaya başlamıştı.
Yattığı hastanede önce hastabakıcılar, sonra hemşireler ve diğer hastalar Baron’u hemen tanımışlardı. Vakit sabaha yaklaşmıştı ki , bölge sorumluları bir koşu hastaneye doluşmuş, odaya adeta zorla girmişlerdi.
Baron yüz üstü yatıyor, kurtulmuş olmanın sevinci yüzünden okunuyordu. Henüz narkozun verdiği mayhoşluk da üzerindeydi.
“Taş düşürdüm de çocuklar. Haber verip sizi de ,yengenizi de üzmek istemedim. Hani o kancık Çakal Ahmet denilen bozuntunun , bıçak geçirdiği sağ böbrek, bıçak ucundaki toz topraktan başlayıp koca bir kaya olmuşta.
Ulan , insan bu durumlarda bıçağı kolonyalı mendille siler be. Bizim çocuklar onun sağ hayasını ameliyat edip , fincanla yine ona yuttururlarken , inanın usturanın ağzını ateşle dağlattım ki , mikrop kapmasın . Sadece keratanın tek haya ile sadece kız çocuğu oldu. Eh üç kız da önceden varmış, etti altı kız. Yine de yedi kızdan iyidir.”
Baron ‘u sağ salim ve neşeli olarak buldukları için hepsi çok mutluydu.
“Uyy Baron’im, çeşmiş olsin daa”
“Ahh abem, yanı Baron’um, sukur kin gevır işi ney değelmiş. Seviniveyom atıkın, üzülmen gari”
“Bre gimin Baron’ u be yau? Ta be bi goce kazan keşkek döktürüvecen figaraya be yau “
“Bakirem hastahana pek yaramış Baron’ uma . Meşellah , meşellah. Ulan marabalar, Baron’uma sabahınan Büryan kebabi geteren loo”
“Yahu çocuklar ne iyi ettiniz de geldiniz, Aklıma şu Afrika’da safari avına gittiğim gün geldi de.
Karşımda aslan , kaplan , leopar , timsah bir de koca bir bufalo duruyor. Bütün avcılar arkama geçmiş, benden yardım istemekte.
Köpeğim Barones de, saldır emrini bekliyor benden. Ulan birden koca bir boğa yılanı köpeği bir lokmada yutmasın mı? Nereden çıktı bu namussuz yılan ,hay anasını....
Son anda köpeğin kuyruğunu yakalayabildim. Yılan çekti ben çektim, kuyruk elimde kalmasın mı? Hayvan bu yüzden kuyruksuz kaldı. Başladım karnını sıvazlamaya yılanın . Sonunda çaresiz çıkarttı karnından Baronesi.
Ama ben durur muyum , yılanın kuyruğunu kaptığım gibi kendi ağzına sokup , çember yaparak onu aslanların üzerine yuvarladım. Göreceksiniz her biri bir tarafa zor kaçtılar.
Bir de baktım ki ,koca bir alkış koptu. Meğerse Pigme’ ler beni alkışlıyorlarmış. Adamlar aç kardeşim aç. Şimdi yemeğe davet etseler ne ikram edecekler? Türkiye değil ki pide yaptır , bir de ayran ,yesinler.
Ortada, inek gibi aslanların kaçışını izleyip salak salak bakan bizon öküzüne , bir sağ aparkat çakmışım ki , öküz yerde. İ
İşte o akşam nefis bir ziyafet çektik. O gece Piğme’ lerin prensesi bana haber yollamış…. Kızın boyu biraz kısa bana göre ama…”
Mutlu bir hastane ziyaretiydi. Bir hafta sonraki konsey toplantısında masanın başında oturan Baron Arnavut Recep’in , hiç yerinden kalkmadan elini öptürmesi, altındaki simit şeklindeki , mühür e değmeyen ortası yuvarlak delikli minder ve çok az konuşabilmesi kimsenin dikkatini çekmemişti.
Başları önde , önlerine konan ( I phone5) telefonları karıştırıyorlar, Baron’ un hediyesi olan pırlanta taşlı muhteşem erkek yüzüklerini parmaklarına uydurmaya çalışıyorlardı. Uyuşturucu payları da bir parça yükselmişti.
Yaşasın Baron,
Yaşasın Baron,
Çok yaşasın Baron.
E. Yaşar Ovalı 11.04.2013
YORUMLAR
Sevgili Eyüp.
Allah kimseye dert verip derman aratmasın..Hele de bu olmayacak yerlerde çıkan hastalıklar yok mu? Çok şükür bu güne kadar hemeroid ya da prostat gibi sebeplerle elletmedik oramızı buramızı ama bir deri rahatsızlığı- ki torbaların üzerinde- sebebiyle soyunmak zorunda kaldık..İşin İlginç tarafı Koskoca hastanenin cildiye servisi doktorlarının tamamı bayan..Yalnız ne var biliyor musun? Bizim için bu kadar zor olan olay doktor milleti için o kadar sıradan ki...Kadın teklifsiz tekalifsiz gayet rahat '' soyununuz lütfen, Hayır hayır öyle değil..Külotunuzu da indiriniz '' diyebiliyor.
Bir de ayağım kırıldığında..Vatandaş ameliyat edeceği yere bir sıvı sürüyor...O arada tabii ki senin yazında belirttiğin o arkası açık seksi elbise üzerimden alındı...Tamamen çırılçıplağım...Ben utançtan rekten renge geçerken doktorlar aralarında bir gün önce seyrettikleri komik bir filmi anlatıp geyik yapıyorlar...
Yazın bir harikaydı..Çok keyif alarak okudum.
Selam ve sevgilerimle.