KENDİMCE
Ağzım bozuk değil. Dilim yetim. Anadilim özgürsüz.
Sürç-ü lisanlarım çok.
Yoğunum gün(ler) boyu.
Bazen kendimle yabancılaşıyor, yalnızlaşıyorum.
Aynada gördüğüm kişiyi ben görmüyorum.
Ben saymıyorum kalbimi aşkta en mutlu organ.
Kısa cümleler seviyorum artık.
Tek kelime olanlar daha iyi anlatıyor ahvalimi.
Neşemi insanlar artırmıyor.
İçimi bilenler yanılıyor.
Şiirlerimi okuyanlar ters anlıyor.
Oysa Mersin’de daha bir gece kalmadım, Eskişehir’de yeni bir şehir soluklamadım daha.
Daha’larım çok.
Ben az. Ben birazım.
Birazlarım azalıyor yaşadıkça. Doğrularımdan yanılmam.
Evet yaşadıkça eksiliyorum kendimden.
Dünyadan, dünyamdan soğuyorum çoğu zaman.
Çoğu vakit saçmalıyorum. Saçmaladıkça kendimi bir şey sanıyorum.
Kabul ediyorum zayıflığımı.
Bir şeye yaramadığımı, hayatı edebiyattan ve şiirden bildiğimi kabul ediyorum.
İsyanım nisana. İsyanım nisyana.
Bu ay çok bereketli. Nisandan bahsediyorum. Yağmuru bile sağanak yağışlı daim. Susmuyor. Hiç.
Konuşuyorlar usumda benimle bir kere bile merhabalaşanlar.
Huyumu bilenler mezarımı kazıdıklarını görüyorum.
Sessizliğimin de bir anlamı var.
Zamanı gelecek.
Zamana güveniyorum bir. Hem de çok. Çokça.
Kendime inancım sakat.
Başkalarına tanımlarım ise değişken. Bu, normal karşılanmalı.
Kötü yazar ya da kötü şair olsam da; iyi okuyucuyum ey okurlar.
Ey canlarım, canımı pek sıkmayın.
Yorgunum.
Kendime tekrar gelmem lazım.
Kendimce yürümem, kendimce gülmem, kendimce ağlamam, kendimce bağırmam, kendimce suskun kalmam lazım. Sansür olmadan. Biri engellemeden. İtmeden canım bedenimi.
Lütfen, ricamdır bu naçizane satırlarım.
Kendime ve herkese duyurumdur.
Teşekkürler sabrınıza...
Mehmet Selim ÇİÇEK
10 Nisan 2013, Kızıltepe