5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2447
Okunma
Bazen içimde nedenini bilmediğim bir sıkıntı olur. Sanki tamamlanmamış bir iş var gibi. Düşünür dururum ama nedenini bulamam. Bu benim yaşam biçimim olur zaman zaman. Ama bugün öyle değilim...
Bugün içimde bir sıcaklık var. Bir mutluluk, bir sevgi hissi... Tam olarak nasıl tanımlanır bilemiyorum ama öyle bir his var içimde. Şunu iyi biliyorum ki bazen olmayacak basit nedenlerle sinirlenip kişiliğini kısa süre için de olsa kaybedebilen ben yine çok basit, bazılarına göre anlamsız nedenlerle kendimi çok mutlu hissedebiliyorum. Bugün de öyle.
Ama nedenini biliyorum... O sevimli kız...
Bir komşum İsviçre’de yaşayan evli ve bir çocuk babası oğlunu ziyarete gitmişti. Oğlu omurgasındaki bir rahatsızlıktan ameliyat olmuş. İsviçre dönüşü kendisine bir geçmiş olsun ziyaretine gittiğimizde bana
"İstediğin fotoğrafları getirdim" dedi.
Bir şey anlamamıştım ve şaşkınlıkla sormuştum;
"Hangi fotoğraflar?"
"Heidi’nin evinde çekilen fotoğraflar" diye yanıtladı komşum.
Dalgınlığıma verin lütfen. Mutlaka istemişimdir onlardan böyle bir şey İsviçre’ye gideceklerini duyunca. Çünkü İsviçre deyince her zaman o dağları ve sonra da o dağların kızı Heidi’yi; kötülük nedir bilmeyen, çevresine sevgi tohumları aşılayan o sevimli kızı anımsarım hep...
Çocukluğumun geçtiği 1960’lı yıllarda "Resimli Bilgi" adında ansiklopedik bir dergide "Dağların Kızı Heidi" adıyla çizgi roman şeklinde yayınlanınca tanımıştım bu küçük kızı ilk defa. Resimli romanları okumak tabi ki sayfalar dolusu resimsiz yazılardan oluşan romanları okumaktan çok daha kolay gelirdi bize. Hele de haftada bir yalnızca bir veya iki sayfa yayınlanıyorsa. O zamanlar zaten yeşil ile mavinin tüm tonlarının iç içe olduğu Giresun’un olağanüstü doğasında yaşadığım için olayın geçtiği doğal alanların pek de ilgimi çektiği söylenemezdi.
Üniversite yıllarım olan 1970’li yıllarda siyah beyaz TV’de çizgi film olarak yayınlandı o sevimli kızın öyküsü. Bu defa daha bir ilgiyle izlemiştim. Siyah beyaz bile olsa çizgi filmlerin tüm güzelliği yanında Heidi’nin ruh güzelliğini de izlemiştim. Büyük bir hayranlıkla izlemiştim doğanın güzelliği yanında Heidi’nin tüm kötülüklerden uzak, sevgi dolu küçücük yüreğinin güzelliğini.
Evlenip çoluk çocuğa karışacağım günleri düşündükçe her nedense hep kız çocuk hayal ederdim. Heidi ve Polyanna gibi sevgi sembolü olmuş kızları hep olacağını düşündüğüm kendi kızıma örnek alırdım.
Evlendim, çoluk çocuğa karıştım. Ancak hep oğlum oldu. Kızım olmadı.
Olmadı ama içimdeki şefkat boşluğu asla kapanmadı. Kızım olmadı değil, artık tüm kızlar benim kızlarım. İsviçre’de çekilen o fotolar eski tatlı anılarımı tazeledi.
Bunun yanında bugün gittiğim bir markette kitap reyonunu dolaştığımda Heidi’nin de romanını gördüm ve aldım. Okudukça içimde bir mutluluk rüzgarı esiyor.
Kitabın üzerinde tüm saflığıyla kızımın resmi var.
Sevgi saçıyor çevresindeki insanlara, hayvanlara, dağlara, ovalara...
Ve benim sevgi pınarına dönüşmüş yüreğime....
Okudukça....
Kadir Tozlu
22.07.2003