- 689 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
O Yeri Gördün
Çok mutlusun… Görebiliyorum bunu. Arabanın penceresinden fark ettiğini görüyorum o küskün, zavallı çocuğu. Çocuklar zavallı olmaz gerçi. Sadece zavallılığı giyinirler üzerlerine, eğreti bir giysi gibi. Lime lime dökülen pantolonlarını, eteklerini siper ederler gerçeklerine… Şimdi önümüzden geçen şu oğlanın iple beline oturttuğu, rengi belirsizleşecek kadar eski o pantolonla sergilediği bu gariban görüntüyü sunarlar sonra. Gözleriyle özür dilerler bir yandan da oynamaya zorlandıkları o rolle canımızı sıktıkları için… Annelerini, babalarını şikâyet ederler mahçup gülüşlerinin saklı bir yerinde.
İşte sen o yeri gördün az önce. Arabayı hemen durdurdun ve birkaç adımda vardın çocuğun yanına. “Gördüm seni!” demek istedin o küçük oğlana çünkü… “Sakın inandım sanma o aldatıcı görüntüye!”
Bunu anlatmaya ihtiyaç duyacak kadar mutluydun çünkü. Berrak bir su akar olmuştu derinlerindeki dehlizlerde. Artık kendi haline bırakabiliyordun içini. Gözlerin hep dışarıdakileri kovalayıp duruyordu. Sanki arıtmak istiyordun bulanık kalan, kirlenmiş ne varsa. Bu yüzden hep arınmaya ihtiyaç duyabilecek kadar berraklıktan uzak şeyler arıyordun çevrende.
Birkaç dakikada çocuğun gözlerindeki utangaçlığı silmeyi başardın. Meydan okuyan, pervasız bir gülüş kondurdun yerine. “Ben bir çocuğum!” diyen… “Zavallı çocuk falan değil… Sadece çocuk…”
Arabaya döndüğünde kaldığın yerden devam ettin hayatında gerçekleşen muazzam gelişmeleri anlatmaya… Durmuş durmuş, birden yüzünü dönüvermişti sana, yıllardır sırtını seyretmekten gına getirdiğin o kör talihin. Hem de bir daha, önceki saygısız pozisyona dönmeye hiç niyeti olmadığını gösteren geniş mi geniş bir tebessümle…
Art arda senaryo teklifleri yağıyordu. Yıllardır küflenmeye bırakılmış o sayfaların bilinmeyen hatırlarının kefareti olarak yığınla sayfa dolduracaktın şimdi. “Bir ad yaptık piyasada artık!” diyordun, övünmeyi bilmeyenlere özgü o çocuksu mahçubiyetle.
Bana gizemli bakışlar atıyordun sık sık… Bu aniden dönen talihin sorumlusunun ben olduğuna dair güçlü şüphelerin vardı anlaşılan. Sana şans getiren bir nevi melek olduğumu düşünüyordun belki de. Olur olmaz sevgilim deyip duruyordun.
Birkaç saniye dalar gibi oldun. Bu kez dışarı bakmıyordun kesinlikle. Daha doğrusu ancak yolu görebilecek kadar bakıyordun. Az önce patlattığın o kahkahaların arıtamadığı küçük de olsa bulanık bir parça kalmıştı demek ki içinde. Tıpkı az önce karşımıza çıkan o oğlan gibi o parçayı da görmezden gelmedin… Hatta en çok onu gördün bu koskoca dünyada. Gerçekten mutlu olanların mutsuzluğa duyduğu o yoğun tahammülsüzlükle, dokundun ona da tıpkı o çocuk gibi. Belki kırdığın bir kalpti söz konusu olan… Bir arkadaşınla konuşuyordun zihninde… Özür diliyordun şu anda ondan. Birkaç gün sonra, belki de bugün sonlanmadan söyleyeceklerini kurguluyor, gerçekten mutlu olduğunu bir kez daha kanıtlıyordun böylece.
Tüm hesapları kapatmak istiyordun geçmişinle aranda... Ve senin kadar mutlu olsun istiyordun oradaki herkes de…