Bir Şiir'in Dizesine Göm Beni Şair Bilmesin
Bir Şiir’in Dizesine Göm Beni Şair Bilmesin
Yüreğin nereye denk düşerse, oraya koy beni gülüm. Oraya götür nereye giderse… Ey gül, ey güller güzeli gül…
Dikenli de olsa da sevda yolları... Kanasa da yüreğin, hasret gözyaşı olup aksa da gözlerinde damla damla … Yalnızda kalsan kalabalıkların ortasında, üşüse de sesin, yüreğinin en sıcak yanına koy beni gülüm... Gözünün yaşına göm kalbimi,sulara, denizlere göm, bir çocuğun umuduna, kalbinin sabrına göm...
Özlem düğümlenirse gözlerine, bırak yeşersin göğsünde sevda ... Gül kokusuyla yıkansın gül tenin…
Sevgiden başka silahım yok benim. Silahsızım kuşları vurulmuş bir gökyüzünde… Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, eski ve derin bir anıya göm beni, kimse görmesin…
Üşümesin gözlerimde umudu sokakta kalmış kimsesiz çocuklar, susuz kalmış ayışığı tomurcukları…
Yaralıyım.. karakıştayım, odam soğuk, aşım yok, suyum yok. Yaralarımı saracak kimsem yok senden başka...
Ben öleceğim gülüm kimse görmesin, bir çınar ağacının gölgesine göm beni bahçe bilmesin…
Gecelerime yağmurlar damladı, ıslandı duygularım, üşüdüm, yağmur oldum kendime, kar oldum uzak dağlara düştüm. Hangi bahara tutunduysam alıp götürdü umutlarımı kış. Ardından gozlerimi de alıp gitti zemheriler, kör kaldım…
Yüreğinin yangınında incecik yağmurlara al götür beni gülüm… Sevdalara, bulutlara, rüzgarlara götür…
Ben öleceğim gülüm kimse görmesin, bir gül bahçesinin en gizli yanına göm beni, bağban bilmesin…
yağmurlara gömün beni, öldügüm zaman
bir genç kızın umuduna. baharlara
karanfillere, kır çiçeklerine, kırkkanatlılara
bir söğüt yaprağına göm beni öldügüm zaman
bir bülbül sesine,
bir gül bahçesine bahar gelince
bağban bilmesin
dağ başına göm beni
gözyaşlarına
bir çocuğun avuçlarına göm beni, yumunca gözlerimi
Bil ki, ne ağlamak için yağmuru bekliyorum artık ne de yaşamak için baharı. Sevinmek, gülmek unuttuğum eski bir şarkı şimdi, her gece dudaklarımda sızlayıp üşüyen…
Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, yüreğinin gül yanına koy beni, kimse görmesin…
Bir zamanlar gökmavisi bir çiçekti yüzün yüzümde, ıssız dağbaşlarında bir rüzgarın sesini duyardım, bir de senin… Neye dokunsam tenindi, nereye tutunsam ellerin… Nereye sığınsam yüreğindi…
Her seher yağmurun yağmadığı ülkelere sevda rüzgarlarıyla gözyaşlarından inci taneleri getirirdin yanan yüreğime damla damla…
Şimdi aynalarda saklı bir gölge gibi, içimizde saklı kaldı o sevdanın derin izleri...
Nereye baksak gözlerimiz biraz esrik, biraz hercai, nereye gittiğimizi ne yaptığımızı bilmeden dolaşıyoruz eski anıların geçtiği yerleri.
Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, yüreğinin gül yanına koy beni kimse görmesin…
Acılar savuruyor şimdi anılarımızı, bilmediğimiz yolculuklara çıkıyoruz her gece... Rüzgarlara bırakıp hayallerimizi, şiirler savuruyoruz karanlığa. Umutsuzca bir uçurum kenarından kendimizi boşluğa bırakarak... Öldürüyoruz içimizde kalan ne varsa aşktan,sevgiden, yarından yana...
Tut ki, hiç yaşamadık biz, türküler söylemedik esen rüzgarlara… Bırak ak çiğdemler düşsün saçlarımıza elem renginde, kar bilmesin...
Söylenecek son birkaç sözdür belki dilimizde düğümlenen ve duyguların çözüldüğü yerden telleri kırık bir kemanın göksünden inleyip sızarak ve sızlayarak içimize gömülen zifiri gecelerde..
Lacivertlerin üstünü siyah düşlerle örttüğü yalnızlığımızın, içimizde saklı sesleri vururken yorgunluğumuzu…
Her keman sesi biraz kederlidir gülüm, inleyen tellerinden... Belki bıkmıştır bizim gibi eskimiş, esrimiş yorgun kederli sesinden....
Sonbaharın soluk yanaklarına
şarkılarını üflerken rüzgar
kırık bir keman telinde
bırak sızlayıp dursun ömrümüz
Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, bir sonbahar yaprağının ürpertisine koy beni, oğlunu yitirmiş bir babanın gözlerindeki derin hüzne, yüzümdeki küskün kedere, bir kemanın acıklı iniltisine koy beni, rüzgar duymasın…..
Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, bir dağbaşı yanlızlığının ıssızlığına göm beni, sular bilmesin.
Bir şiir’in sıcak yüregine bırak sevgimi, şair görmesin...
Nuri CAN
www.nurican.com