Fatih Sultan "Richard"
Günümüzde tarihi olayların ve tarihi kişiliklerin sanal illete malzeme olduğunu görmek mümkündür. Bunun en belirgin örneği bir televizyon kanalında yayınlanan "Muhteşem Yüzyıl" dizisidir. Dizide bahsi geçen komutan onuncu Devlet-i Aliyye Osmaniyye Padişahı Allah’ın yeryüzündeki gölgesi Padişah Kanuni I. Süleyman Han’dır. Öyle bir padişah düşünün ki dostları ona "Kanuni"; düşmanları ise ona "Muhteşem" demiş olsun. Öyle bir komutan düşünün ki tüm dünyayı dize getirmiş olsun. Sizlerin de malumu Kanuni Sultan Süleyman Han’ı övmeye kalkarsak bir hayli zamanı ve yazıyı gözden çıkarmak gerekir. İşin aslına gelirsek, Avrupalıların "Muhteşem" olarak adlandırdıkları -Fransızcada magnifique- Süleyman Han’ı beş asır sonra kendi torunları lekelemeye çalışıyor. Dizide sultanımız haremden çıkmayan, keyifçi, kadın düşkünü bir padişah olarak gösteriliyor. Yüce Türk milletinin taze beyinleri de ecdadını yanlış tanıyor. Öncelikle şunu bilmeliyiz ki bir toplum geleneklerine ne kadar bağlı kalırsa, geçmişini ne kadar iyi bilirse o kadar ileri gidebilir. Bunların hepsi için ie öncelikle iyi bir İslam ahlakı gerekir. Bizler 1699’da yüzümüzü batıya çevirdiğimizden beri sürekli geriye gitmekteyiz. Bu sebepledir ki İngilizlerin Richard’ını "Aslan Yürekli", Makendonların İskender’ini "Büyük" yaptık. Ve ne yazık ki bir Tarık Bin Ziyad’a, bir Osman Gazi’ye, bir Yavuz’a layık torunlar olamadık. Avrupa bize özenirken biz onlar gibi olmaya çalıştık. Bugün birçok ülkedeki doktorlar, Müslüman-Türk İbni Sina yemini ederken, bizler Hipokrat’a döndük yüzümüzü. Turgut Reis’i, Barbaros’u, Piri Reis’i unuttuk da Kristof Kolomb’u göklere çıkardık. Vespuçi’yi başımıza taç yaptık. Kendi geleneklerimize bağlı kalıp da bir kültür oluşturmayı, bir arada kardeşçe yaşamayı beceremedik de birbirimizi boğazlar hale geldik.