- 1107 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yine Efkara Yenik Düştüm
Dün gece her zamanki gibi iş çıkışı yürüyordum. Aynı caddenin üzerinde kendimle baş başa ilerliyorum. Hava biraz soğuk ve sisli. Cadde boş duraklarda birkaç kişi mevcut sadece. Gecenin ilerleyen saatlerinde normal aslında ve soğuktan dolayı yürüyen görmemek de bir o kadar normal. Ben içimde ki yangınla yürüyorum sadece. Büyük gökdelenlerin arasından gizlice. Karşımda ki mezarlığa gelince biraz duruyorum ve sessizliği dinliyorum. Daldığım düşünce denizinde biraz daha gömülüyorum aşağıya. Kapıda ki nota takılıyor aklım “ Her canlı ölümü tadacaktır ”.
Ölümden korkuyorum delice. Sensiz kaldığım bugünlerde sensiz göç etmek bu dünyadan. Hançer gibi saplanıyor yüreğime. Deli bir işkenceye uğruyor zavallı bedenim. Sonra karanlığa doğru yürümeye devam ediyorum usulca. Ağlamak istiyorum o an aslında ama boştur beklentim. Akmak bilmiyor gözyaşlarım aşağı. Onlar içten içe yüreğime süzülüyor sessizce ve beni sürüklüyorlar daha derinlere. Artık sadece karanlık hakim dünyama. Güneş hiç yok dünyamda ne yıldız var gecede ne dolunay sadece derin bir karanlık işte.
İnsanlar sessizliğe ortak. Yüksek binalar karanlığa yardımcı. Yollar uzayıp gider ve mesafeler uzayıp gider her adımda. Hayaller uğramaz oldu düşüncelerime, rüyalar yerini bırakmış kabuslara. Zaman o zaten acımasızlığa devam etmekte sadece. Saatler gündüz geçmek bilmez gece eve geçince durur sanki. Her saniye ölümden beter işkenceler dolar düşüncelerime. Titreyen ellerim şişen gözlerim ve bastıran yalnızlıkla dolu geceler. Her gece de böyle yaşanmaz ki ! Aynı anıların tekrarları aynı hüzünlerin acıları. Yazdıklarım yaşadıklarımı övmek için değil veya bana acınılması içinde değil. Biraz olsun rahatlamak için sadece. Çıkmaz sokağa dönüşen hayatımın içinden bir kaçış yolu aslında.
Artık çekilmez olanlardan kaçış bir nebze. Anıların arasından sevginin ardından bir kaçış amaçsızlığa doğru. Ben kaçmaya çabaladıkça peşimden ayrılmayan maziyle birlikte. Elime bir makas alıp kesmek istiyorum bağı ama ne mümkün bu geçmişe. Her köşe başına yayılmış her tarafı kaplamış anılardan ve yaşanmışlardan kaçmak ne mümkün. Kalem yazısı değil ki bu; bir silgi al eline sil geçmişi. Vücudumun her zerresine sinmiş olan kokunla çizilmiş geçmiş bedenime,düşlerime dünyama. Sen geçmişten geleceğe olan köprümdün ve gidişinle yıktın onu. Şimdi geçmişte yaşamaya mahkum kalmışım sadece. Etraf karanlık ve sessizliğe teslim. Önümde bir defter mevcut. Hiç temiz sayfası kalmamış. Sadece geçmiş işlenmiş ve tükenmiş bir defter. Belki benim kader defterim işte bu. Geçmişe mahkumiyetimin temsili ve geleceğin olmadığının bir kanıtı.
Gündüzleri geceler geceleri kabuslar bürümüş. Bir can bir aşkla mahvolmuş geleceği sisler bürümüş. Adımlarını belirsizce atmak ve öylece yaşar görünmek kalmış garip ömrüme. Çok mu karamsarım diye soruyorum kendime. Ama hayır ben böyle değildim eskilerde. Geçmişte ki kurduğum hayallerim vardı benim. Şimdilerde olmayan cinsten.
Bir zamanlar kurduğum hayaller vardı uçsuz bucaksız. Her saniye ölümsüz gibi geleceğe dair planlarım vardı önümde. Şimdi ki gibi değildim eskilerde. Ben yaşamaya hevesli ben yarınlara umutlu biriydim. Şimdilerde ki gibi çökmüş biri değildim. Hayatın acımasızlığı işte; sen mutluluk hayalleri kurarken bir bakıyorsun karanlığa ve umutsuzluğa teslimsin. Anlaşılan yine efkara yenik düştüm. Yazıyorum işte öylece yine. Ey gidi sevgili belki okursun birgün yazılarımı ve belki biraz olsun duygulara kapılırsın. Belki esen rüzgar fısıltılarımı taşır kulağına ve belki beklide hüzünlenirsin yaşananlara. Bak hala daha beklilerle yaşıyorum işte. Ne kadar imkansız olsa da sadece belki diye.
07.02.2013 17:36
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.