- 889 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KASIMLARI AYNI
Kasım ayları pek de farklı değildir benim için. Kendimin dışına çok çıkmam. Her kasımda aynı şeyleri yaparım. “Aynı”ların ayıdır benim için kasım. Koskoca bir terk edilmişliğin resmi... Ertelenmiş umutlarımın kendini hatırlatması... Herkes için farklı, benim için aynı...
Dem çöktü yine şehre. Yine aynı kadife ceketimi giydim. Yine aynı beyaz gömleğimin üstüne, yine aynı kareli kaşkolümü taktım. Kolumda Bvlgari saatim var ve siyah kumaş pantolonumu giydim. Her şey aynı velhâsıl. Her şey yerli yerinde. Ben de; sen de..!
Hâl böyle olunca kendimi her zamanki balıkçıya doğru atmak istiyorum. Biliyorum yürümeliyim. Rüzgâr kıpkırmızı etmeli yüzümü. Saçlarım kendini salmalı. İçim titremeli. Ceketimin cebinden kısa Pall Mall çıkarıp, sırtımı rüzgâra dönüp, çakmağı ateşleyip, sonra devam etmeliyim yoluma. Karşıma çıkan ilk ayakkabı boyacısına kunduralarımı boyatmalıyım. Yaklaşınca balıkçıya, kuaföre girmeliyim. Bozulmuş saçlarımı taratmalıyım. Kolonya sürmeliyim yüzüme. Bileklerime parfüm sıkmalıyım. Seni o “son ışıklar”ın oradan almalıyım. Ve gelince Mehmet’in Saltanatı’na “Her zamankinden ustam.” demeliyim. Her zamankinden...
Değişen şeyler oldu sekiz sene içinde. Yürüyüşüm eskisi gibi, saçlarım, iç çekişlerim, içtiğim sigara, rüzgâr, sen... Ama yolumun üzerinde “son ışıklar” yok, Saltanat’a yakın kuaför de... Bunlara rağmen, balıkçının yakınında bileklerim her zamanki gibi kokuyor ve saçlarım senin en beğendiğin şekilde duruyor. Gökyüzü maviden ziyade beyaz. İnsanlar yine içli. Boyacı çocuklar da büyümüşler; ayakkabımı yetmişlik bir amca boyuyor! “Değiştir evlat, değiştir,”dedi.
Yine Pall Mall içiyorum. Bu sefer avucumda çakıyorum kibriti. Balıkçının önündeyim. Boş bir masa arıyorum ikimize. Sonra o her zamanki yerimize doğru yürüyorum. Kaşkolümü gevşetip, sandalyeni hazırlıyorum. Biz yemeği yedikten sonra garson gelecek ve boşalmış tabaklarımızı alacak. Önünde sadece “Seni seviyorum...” yazan bir küçük kâğıt kalacak ve sen de bunu bileceksin. Önemli olan caf caflı olması değil sürprizin. Biz “kasım” gibi olmalıyız; hep aynı...
Seni bekliyorum yine. Az ötedeki alışveriş mağazasına bakınca o “son ışıklar”ı hatırlıyorum. Şimdi geleceksin! Sonra bir ses duyuyorum: “Koşun, kadına araba çarptı!” Yerimden kalkmadan gidiyorum olay yerine. Cansız bedenin bir fotoğraf gibi uzanıyor önümdeki boş sandalyeye. Şimdi geleceksin! Masadaki iki tabağa da dokunmadım, dokunamam; dokunmayacağım da! Elimde değil... Her ne kadar İzmir’den ayrı olsam da İzmir’i yaşıyorum sanki. Ve en çok da Kavafis’in haklı çıkması üzüyor beni:
...
Yeni ülkeler bulamayacaksın,
Başka denizler bulamayacaksın.
Bu kent peşini bırakmayacak.
Aynı sokaklarda dolaşacaksın,
Aynı mahallede yaşlanacaksın,
Aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer,
Bir başkasını umma.
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.