- 819 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BEŞ ASIRDIR ANLATILMAYI BEKLEYEN HİKAYE
BEŞ ASIRDIR ANLATILMAYI BEKLEYEN HİKAYE
( BİRİNCİ BÖLÜM )
Bismillah-ir Rahman-ir Rahim.
Besmele nimet bahçelerine giden yoldur.
“Hanlar Hanı, Allah(C.C.)’ın insanlar arasındaki Gölgesi ve Ruhu, Yerkürenin Hükümdarı, İki Karanın ve İki Denizin Hakimi, Doğunun ve Batının İmparatoru, Ehl-i Kitabın Muhafızı, Hz. Muhammed (S.A.V)’in ayağının tozu, Sultanlar Sultanı Bayezid-i Veli Han bin Mehmet bin Murat Muzaffer Daima’dan.
Frenk Ülkelerinin en ucunda, Tarık bin Ziyad’ın mirası; güzel kokulu çiçeklerin ve ışıltılı sokakların beşiği Endülüs’te gazasına devam eden Davut bin Mahmut’a selam olsun.
Korkusuz ve tehlikesiz yol O’nun rahmetinin eseriyledir. Yolcunun azığı onun hikmet meyvesidir. İsimleri Adem’e öğreten, dil ile yazıyı mümkün kılan O’dur, Hakim’dir.
Demiri yumuşatan Davud’a ve kuşlarla konuşan oğlu Hz. Süleyman’a ilmi veren O’dur. Âlimdir. Onları toprakları üzerinde halife kılan O’dur. Malik’tir. Hz. Davud’a hükmettiren O’dur. Malikel Mülk’dür; Hz. Süleyman’ı varlıkla sınayan O’dur. Gani’dir.
Yıllar yılı Frenk kırallıklarında dolaşıp, İtalyan şehir devletlerinin savaşlarını, Fransız ve İngilizlerin kavgalarını, Kastilya ve Aragon Krallıklarının birleşmesini ve Devlet-i Aliyye’yi pek yakından ilgilendiren daha nice tarihi vakayı birinci elden görerek, takip ederek ve bu olayların içinde aktif olarak, yüce devletimizin çıkarlarına, insanlığın kazancına, Allah’ın (C.C.) emirlerine ve Hz. Peygamber’in (S.A.V) öğretilerine halel gelmeden emri bil maruf, nehyi anil münker davasında cihadın yükümlülüklerine uyarak görevini ihya edip, rahmetli baban Mahmut Efendi gibi payitahtın yüzünü her zaman ağarttıktan sonra artık görevinden azledilmeni arzu eden, kendi topraklarına; sıcak yuvana dönmeyi isteyen sıcak bir çorba hasretinin artık dayanılmaz raddelere geldiğini belirten mektubunu aldık, görüştük ve karara bağladık.
Ülkene dönmen, boğazın havasını soluman, Anadolu topraklarında ekinlerini biçmen, şehirlerin kraliçesinde, yaşadığın ve yaşattığın zaferlere layık bir hayat sürmen en doğal hakkındır ve bizim de tabii arzumuzdur. Ancak mektubunda senin de detayıyla anlattığın gibi, cennet mekan Tarık’ın gözünün bebeği, Garb’ın uç noktası, Hilal’in okyanusa selam durduğu Granada kırallığının düşüşü hepimizi üzmüş, Katolik Ferdinand ve İzabella yönetimindeki zobacı, despot ve yabani; medeniyetten mahrum, İnsanlıktan aciz, merhametten payını almamış bir krallığın gayri Hristiyanlara işkence ettiğini, topraklarından kovduğunu, evlerinden attığını, insanları zorla muhtedi yaptığını esefle ve insanlığımızdan utanarak öğrendik, işittik ve Yüce Allah’tan (C.C.) merhamet diledik.
Dileğimiz odur ki, yeryüzünde adaletin son adası olarak kalmış gibi görünen bu topraklara geri dönerken bu haktan orada yaşayan bilcümle gayri Hıristiyan ahaliyi, türlü sorgulama yöntemleriyle Engizisyonun pencesinde çırpınan bilcümle garipleri, hepsindende öte rahmetli Tarık’ın, Abdurrahman’ın ve El-Hakim’in bize mirası ehl-i kitabı; Hz.Musa, Hz.Davud ve Hz.Süleymanı sayan, yüce kitabımızda 69 defa anılan Hz. İbrahim, 12 defa anılan Hz. İsmail, 15 defa anılan Hz. İshak, 20 defa adı geçen Hz. Harun, 16 defa anılan Hz. Davud, 17 defa adı geçen Hz. Süleyman ve 136 defa anılan Hz. Musa’yı sayan ve bu nebilere hürmet eden, vefa gösteren Yahudi ahalisini de mahrum bırakmayasın.
Şuna hiç şüphe yok ki bir kulun koca bir ahaliyi sırtında taşıması ihtimal dahilinde değildir. Kaviyy ve Metin olan Allah’tır. Amma velakin, insanları kurtramayan kişinin insanlığı kurtarmaya gayret etmesi gerekmektedir ki böylelikle insanlık kurtulunca insanlar yeniden doğar. İnsanlık ise kültürdür, mirastır, İlimdir; yüzyılların süzgeçinden geçen satırların bulunduğu beyinlerdir. İşte bu yüzden buradaki pek kıymetli din adamı, ulemanın da sevip saydığı, gayrimüslim milletlerinin liderlerinden, hahambaşı dostumuz Moşe Kapsali efendi bizden ricacı olmuşlardır ki David ibn Nahmias Marrano adlı zat başta olmak üzere Endülüsün kültürel mirasını , İslam İmparatorluğu’nun orada yedi asır harmanladığı ‘convivenca’ medeniyetinin taşıyıcısı sayılabilecek şahıslarla birlikte cehennemin ortasındaki bir ejderhanın ağzından yemini çekip alır gibi onlarıda yanında Devlet’i Aliyye ye getiresin. Duamız ve gayretlerimiz o yöndedir ki, Malaga rıhtımına geldiğinde İmparatorluğun büyük deniz kaptanlarından bizzat görevlendireceğim Kemal reis ve emrindeki donanmasını, sizleri ve nice garip Yahudi milletini taşımak üzere Allah’ın inayetiyle hazır bulacaksın.
İnanıyoruz ve dua ediyoruz ki, donanmalarımız Nuh’un gemisi gibi, kıyametin ortasından, zulmün göbeğinde kıvranan zavallıları çekip alacaktır. İşte o zaman sende yeryüzündeki çok az insanın mazhar olacağı bir dava ile anılacaksındır.
Aslımız ve nesebimiz soyludur, lütuf ve keremimiz boldur, zaman bizim adaletimizle süslenir. Ordularımızdan kimse zulüm görmez, kılıçlarımızdan bir kıl ucu kadar bile karınca incinmez. Mülkümüz adaletle ma’mur olsun. Sıfatların en güzelleri O’nundur; O, mugni’dir, Adil’dir, Afüv’dür. Fetheden O’dur. O, Hayyum’dur, Kayyum’dur. O’nun isteği olmadan yaprak dahi düşmez, zerre dahi oynamaz. Allah utandırmasın.
Davud’un sabrı. Süleyman’ın ilmi, Muhammed’in aşkı seninle olsun. İlim inananların; zafer azmedenlerindeir.”
“Bayezit AKMAN’ ın Son Sefarat adlı kitabından alınmıştır. İmparatorluk II, Sultan Bayezidin Savaşı.”
Özcan SOYLU
YORUMLAR
Başlarken "BİRİNCİ BÖLÜM" denilince devamı gelecek demekki.
Takip edeceğim.
Selam ve saygılarımı sunarım.