- 846 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AYRILIK YAMALI ELBİSE 8. .BÖLÜM
8. BÖLÜM
Alarmın sesiyle uyandı melek, saat 8:30 gösteriyordu ve yataktan çıkmak istemiyordu sanki ama bir anda kalkıp kahvesini almıştı sevdiği balkonuna çıkıp geçen vapurlara bakıyordu, nasılda özlemişim bu manzarayı dedi.
Zaman çabuk geçmişti geleli bir ayı bulmuştu şirketteki pozisyonu rahattı ve projeyi içine sindirmişti Tuğba nın yanında oluşu ayrı bir mutluluktu onun için.
Bugün ilk kez arkadaşının nişanlısıyla tanışacaktı ayrı bir heyecan duyuyordu, Tuğba Murat a aşıktı 3 yıldır bir ayrılıp bir barışıp bu aşkı sürdürmüşlerdi , şimdiyse az kalmıştı düğünlerine.
Umarım dedi bir gün bende hayalimin prensini bulurum dedi , yanakları bunu hayal ederken dahi gülümsemişti.
Abim dedi bir anda , onun bu hali rahatsız ediyordu Meleği mutsuzdu ve kendini bırakmıştı , çünkü Asya dava açmıştı hiçbir şey onu etkilemiyordu, Bekir amca ve eşi o kadar dil döktüler onlar bile etkileyemediler.
Melek pek ilgilenememişti Asyayı kaç kere bunun için ziyaret ettiğinde sessizce ayrılmıştı ayakları yanından.
Sebebini bilemiyordu ya da biliyordu çünkü bir gece iş çıkışı abisine uğramak gönlünü almak istemişti arabasını tam parkeder ken terastaki iki kişi dikkatini çekmişti biri abisiydi ama diğeri Asya değildi ipekti ve o pis kahkahalarını atarken bir yandan da öpücükler konduruyordu adama.
Oda halinden memnun gözüküyordu, tamam dedi melek herkes ne hali varsa görsün abim de olsa dedi ve aynı hızla evin önünden ayrıldı.
İstanbul a gelmişti ve artık kendi hayatını düşünecekti onunda acıları vardı yalnızlıkları , hüzünleri kaç yıl geçmesine rağmen kerimi atamamıştı içinden.
Unutmalıyım dedi Asya da unutacak nasılsa baran babasını haftada iki üç kere görüyordu.
Burada canı yanan Demire aşık olan Asyaydı ama o zaten ayrılığın yamalarına alışıktı.
Tuğba nişanlısı Murat a aldığı hediyeyi Meleğe gösterirken nasıl tatlım bak dedi.?
Meleğin gözleri doldu Tuğba nişanlısına servet değerinde kol saati almıştı.
O anda kendini hayal etti kim bilir ne alırdı sevdiğine, hadi dalma dedi Tuğba kuaföre geç kalmayalım.
Tuğba uzun ve ince mankenleri kıskandıracak güzellikteydi hiç bir erkek ona karşı koyamazdı çok kişileri reddetmişti, uzun siyah saçları vardı.
Muratsa ünlü ve başarılı bir avukattı ailesinin tek çocuğuydu doğum günü evde olacaktı.
Gece olunca iki arkadaş partide güzellikleriyle büyülemişlerdi murat meleği çok sevmişti kısacık sürede ısınmıştı Tuğba iki sevdiğinin anlaşmasından çok mutlu olmuştu.
Tam o sırada bir gürültü oldu hepsinin bakışları o yöne çevrildi kerimin nişanlısı efsundu gürültü yapan alkolü yine fazla kaçırmış ve taşkınlık sergilemişti kerim bu kadına zor tahammül etmesine rağmen ailesine karşı gelemiyordu yaz sonu evleneceklerdi.
Kerim muratla aynı fakülteyi bitirmiş babasının şirketinde çalışıyordu.
Kaderde nasılda örmüştü ağlarını şimdi hepsi bu tentenenin içİndeydiler, murat hemen tanıştırmak istedi yakın arkadaşııyla hem nişanlısını hem meleği , melek ruh olmuştu sanki sessiz ve kalakalmıştı ama tuğba yardımcı olmuştu rahat ve konuşkan bir kızdı bu Tuğba kendine güvenli aynı zamanda gözleri parlayan hayata aşka inananlardandı meleğin kulağına fısıldadı kendine gel çakacaklar birbirinizi tanıdığınızı.
Melek toparladı kendini efsunu süzdü bir anda çok güzel sayılmaz dedi içinden bir makyaj abidesiydi kız aynı zamanda zamane rüküşleriyle yarışır gibi giyinmişti, bunun için mi beni terk etti dedi kadın burun kıvırarak, sanki rahatlamıştı.
Keremse tam tersi meleği görünce nutku tutulmuştu ne kadarda güzelleşmişti bir anda delice çarptı kalbi eski günler canlandı gözünün önünde.
Bu yaşam böyle bir trendi ve her vagon doluydu.
Asya her zamanki gibi dalgındı bugün baranın gösterisi vardı saate baktı bir saate kadar orada olmalıydı küçük baran şirin baba olacaktı şirinler oyunununu sergileyeceklerdi,eve uğrayacak vede giyinecekti şık olmalıydı ama asya sadeliğin altına gizlenmeyi tercih etmişti renkler, kokular ve ensesinde topladığı saçları sadeliğin vermiş olduğu güzelliği yansıtıyordu o çok güzel bir kadındı ama farklılığı diğerlerine göre sade oluşu bu güzelliğini belkide yeterince sergilemiyordu.
Sahnenin yakınlarındaki koltuklardan birinde oturdu Baran perdeyi aralayıp annesine öpücükler gönderiyor bir yandan babasını soruyordu Asya gelecek dedi kafasını sallayarak,o sırada Demir Melekle ona doğru geliyordu.
İçi yanıyordu Asyanın hani ona aşıktı her şey sonsuza kadardı ne oldu demir ona ihanet etmişti ve hiçbir şey olmamış gibi yaşamına arada bir giriyordu , sadece birkaç kez af dilemişti,ayrılığı mahkeme emrini bile kabul etmişti,en son ne demişti ona hayırlısı olsun ikimiz içinde dedi.
Çok kızgındı Asya ama aynı zamanda ona sevgisi tescil almıştı bile içinde bir yerlerde mühür varsa bile sahibi Demirdi,iç geçirdi kadın.
Demirse olan rahatlığıyla yanına oturmuştu bile merhaba dedi şirin babayı çok mu beklettim.
Asya sahte bir gülümseme takınarak bak karşında ona sor, baran bir anda fırladı babasına.
Adam işte o an heyecanla doldu baran onun herşeyiydi onun için dünyaları yapardı ama yakmıştı aslında.
Halayı öpmek yok mu dedi melek,hım kıskandım ama..
öpmez miyim be şirin baba halacığım.
Öğretmeni çağırınca baran sahnedeki yerini aldı , ama Asya göz ucuyla bu aynı yastığa baş koyduğu eşini süzüyordu ne kadarda yakışıklı dedi içinden bir ses ona sarıl ve barış diyordu, ama Asya affı silmişti bu romanda.
Ayrılıktı kitabın adı öyle devam edecekti.
Demir telefonun çalmasıyla yerinden kalKtı izin alarak melekle Asya birbirlerine baktılar hüzünle,sanki bir yerde bir yara dahada açılmaya çalışılıyordu.
İpek telefonun diğer ucunda sinirden kendini yiyiyor,
bu gece benimle olmalıydın çocuk benden dahamı değerli dedi.?
Demir sert çıktı herkesten de senden de değerli
yumuşattı sesini kadın adamı kaybetmekten korkuyordu.
tamam Demir sabah kalvaltı da buluşuruz canım,yumuşadı adam tamam görüşürüz.
İpek sabahın 8 inde kuaförden çıkıyordu saçlar yapılmış makyaj son moda sanki bir film yıldızı gibi salınıyordu kapıyı çaldı kalvalıtı yı demir hazırlayacaktı ona.
Bu kadın sadece gösterişli güzelliğiyle bağlıyordu bu adamı ve biliyor ki eşi olacaktı Demir.
Ah canım dedi içeri girerken nelerde hazırlamışsın, gerçekten içeriden nefis kokular geliyordu çok zevkli ve becerikli bir adamdı bu Demir sadece içinden gelmesi gerekiyordu.
Asya ya ne kadar aşık olursa olsun ömrünü kendini ona affettirmekle geçiremezdi zaten affetmeyecekti buda kesinleşmişti öyleyse ipeği harcamamalıydı onunla devam edecekti
kendisine aşık ve sadık hiç sıkılmayacağı bir güzelliğe sahip neşeli bir kadındı.
Canım bu böylemi sürecek aynı evde yaşamalıyız , senden ayrı olmak istemiyorum.
tamam dedi adam mahkeme bitsin taşınırsın buraya bende böyle yalnızlığa alışkın değilm dedi adam o sırada ayağa kalktı cebinden çıkardığı kutuyu verdi kadına ipek hiç böyle bulutların
üzerine çıkmamıştı tek taş bir pırlanta almıştı adam ona parmağına takarken ona söz veriyordu beraberiz artık bu yüzük bunun temsili dedi, ipek ağlamamak için zor tutuyordu kendini sarıldı adama.
Herkes bir yerlere bir şeylere koşturmaya dursun Asya her gün aynı sokaklardan geçiyor aynı yüzlere selam veriyor aynı martılara gülümsüyor aynı şarkıda ağlıyordu.
Ve yazmaya devam ediyordu ama yazının sonu dedi kendi kendine nasıl belirecekti.
Bugün her zamankinden daha hüzünlü ve özlem doluydu işten izin aldı kendini kalabalığın içindeki yalnızlığa attı, bir maske vardı yüzünde altında isimsiz gözyaşları dökülen hüzünler pazartesiyle başlayıp cumayla bitiyordu.
Bu özlem dağ olmuştu yüreğinde sevgi altın kafeste durmaya devam ediyordu.
Ayakları aşka basıyordu sanki tekrardan ayrılık yapışıyordu topuklarına.
İstanbul görüyor muydu yalnızlığını
hangi martı tutardı elinden,şu yaşlı boyacı boyar mıydı acıyı içmiş ayakkabılarını.
İkindi ertesi gelen rüzgar tarar mıydı saçlarını
simitçi çocuk onunda gözleri hüzündü
ama dedi kadın benimki istanbul kadar.
Adımları sürükledi Galataya,,balıkçılar gördü acıyı
tütün kokuyordu Karaköy içinde siyahından bir özlem
gemiler döndü seferden bir tekne kadardı aşk
küçük çocuğun gölgesinde en öne geçti ayrılık.
İstanbul gördü kadını elleri yoktu ki tutsun
kulakları sağırdı aşkı duysun
sitem köprü altı olmuş pembe bir bulut yok olmuş
sen ben yok kadın ve içilmiş acı bir mey
girilmemiş eski bir meyhane
içen gözyaşı olmuş gülen tepsiyi tutanmış.
Dur ey hayat orada bu kadın gülecek, ama önce tıpkı istanbul gibi ağlayacak.
Bu şehir ağlatır adamı kadını ve çocuğu.!
Asya bekler... sonbaharı bu kentte.!
Hatice Nilüfer Dirilen
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.