- 25966 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ESKİ KELİMELER
Hazırlayan & Kaynak kişi: Celaleddin ÇINAR(HAZİRAN 2004 YOZGAT)
ANADOLUDA KULLANILAN ÖZ TÜRKÇE KELİMELER
aba: çeket, abla, yağmurdan korunmak için koyun yününden çoban giysisi.
aboo: hayret etmek, şaşırmak.
abuu: çok, aşırılığı derece acıma ifade etmek için ünlem sözü.
acer: yeni
aga : baba
ağartı: süt mamülleri.
ağıl: etrafı çalılarla örülen koyun ve keçilerin barınma yeri
ağızbağ: çuval için ip
ağu-ağı : zehir
ahbın: hayvan gübresi
ahır: hayvanların barındığı yer.
ala ağız : geveze
alaçık: çobanların evleri.
alaf: ateş yalımı gibi sıcaklık
alayı : hepsi
alayı: hepsi
ale : dur
alen : dur
aleyçik : bahçe kulubesi
alık : eşek palanı
alkış vermek: biri için dua etmek
ambar: ağaçtan yapılan buğday gibi kuru bakliyat konulan yer.
amel: ishal
araya gitti : boşa gitti
ark : su yolu
asbap : çamaşır
asbap : elbise
asifinik: naftalin
asik : eksik
aş: yemek .çorba
aşşa : aşağısı
atlas : kumaş, değerli saten
avlu : ev önündeki çevrili alan
avrat: kadın
ayrıksı : yabancı gibi azık : yiyecek
azık: yol yemeği
baa : gerçekten mi?
babal : vebal
balçık:çamur
başa kakmak :iyiliği söylemek
batasıca : bir çeşit beddua
bayahdan: demin
bayak :biraz önce
baytar : veteriner
bazlama : ince ekmek
bazlama : saç üzerinde yapılan yufkadan biraz kalın ekmek
bazlama :yağlı veya yavan biraz kalın açıkmış katmer ekmek
bek: pek, çok
belik :örülmüş saç
belleki: örneğin
bellemek :öğrenmek
beniz :yüz, çehre, yüz rengi
beriki :yakındaki
berk :sıkı, sert
besleme :yetiştirilen kimsesiz çocuk
bezmek: usanmak
bıçkı : testere
bıldır :geçen sene
bibi : hala
bibi :hala (babanın bacısı)
bir demlik: temelli, kalıcı
bire :erkeklere hitap
bohça: bezden yapılmış içine çeyiz eşyası sarmaya yarayan çıkın
bor :nadaslı (kessekli) tarla
boran :fırtına
bosdan :bahçe, salatalık
boydan :uzun kadın elbisesi
boyraz: yel, poyraz yeli
boyunduruk: öküzleri koşmaya yarayan ağaçtan aygıt.
bön :saf, aptal
börk :başlık, şapka
bulambaç :pekmezle un karışımı hafif koyu yiyecek
bundan keri :bundan sonra
buyurcu :davet eden
büküm :4 adet katlanmış yufka (1büküm)
büvelek :büyük baş hayvanları rahatsız eden sinek
cahal :cahil, bilgisiz
cangama :gürültü, kavga
cavlak : boynu tüysüz tavuk
cavlak : dazlak tüysüz
cazı :kötü huylu yaşlı kadın
ceç :buğday,ürün yığını
cenderme : jandarma
cerek :ince uzun düzgün ağaç
cerek: uzun çıta
cerge : römoka takılarak sap saman taşımaya yarayan ağaç
cılbanmak: soyunmak
cılga : patikayol
cılk : içi çürümüş yumurta
cıncık :cam, cam parçası
cıngıl: üzüm cıngılı
cırcır: fermuar
cıvık : fazla katı olmayan
cibik çalmak: alkış
cingan : çingene
culuk : hindi
cücük : civciv
ç
çalgı: ahır süpürgesi
çalık : toprakta yetişen bir bitki
çalkama : ayran
çantı : tavan
çardak: üzeri örtülü ahşaptan yapılmış yüksekce dinlenme yeri.
çarık :deriden dikilmiş ayakkabı türü (eskiden)
çarkıt: kırık,bozuk
çaşır:dağda yetişen bir tür ot
çebiş:bir yasındaki keçi
çerçi :satıcı, gezerek satan
çevirme :sac üstünde pişirilen kalıca açılmış yufka
çığrışmak :ağlamak (topluca)
çıkı: bohça
çıngı: kıvılcım
çıvgın: kışın karla karış tipi şeklinde esen rüzgar
çifte :iki namlulu tüfek
çimmek : banyo yapmak
çipri : küçük kıyılmış odun
çit : çalılarla örülmüş bahçe dış korumalığı
çot :kötürüm, eli ayağı tutmayan
çot: sakat
çöğdürmek: işemek
çömçe : kepçe
çörtük : dağ armudu
çuha :kumaş, dokuma
çul : minder
çuval :içerisine tahık koymak için büyükçe torba
dadanmak: alışkanlık haline getirmek
dalamak :ısırmak (köpekler için)
danitlemek : bakmak
darı : mısır
davar : koyun sürüsü
davar :koyun ve keçi sürüsü
dehe:orada,ilerde
dek/dölek dur: akıllı
deşirici :dilenci
devre :yanlış, başka türlü
deynek :sopa
deze :teyze
dımıtmak : hareketsiz hale getirmek
dışlık :rahat, huzur
dıvrak: kullanışlı,ufak
dikme : kavak fidanı
dil: anahtar
dilli: konuşgan
dinelmek : ayakta durmak
dinelmek: sorutmak, ayakta durmak
dirgen: ot toplamada kullanılan parmaklı demir alet
dolukmak: gözleri yaşla dolmak
domur domur:yumru yumru
donuz:domuz
dölek: düzgün
dölek: düzlük,düz
döş. göğüs
dulda: korunaklı yer siper kuytu
dulda: rüzgar esmeyen yer
duluk: evin yan tarafı yeri
duluk: yanak
düğürcük: bir çeşit çorba,bulgurun ince hali
dümbük : pezevenk
dümbül: kuru kalabalık,çokuntu(başına dümbülü toplamış...)
dürüm: 4 adet dürülmüş yufka ekmek
düve : dişi dana
düven : eskiden kullanılan hasat aleti
ebe : nine
ede: baba veya yaşlı kişiler, davulcu
eke: anaç,olgun,kurnaz
ekelenmek: övünmek,havaya girmek
ellaham: herhalde
ellam: sanırım
ellik : eldiven
emaaçer: adamakıllı
eneme: kısırlaştırmak.
enik: kedi ve köpek yavrusu
entere : uzun bayan elbisesi
ergen: genç.
eringeç: iş yapmaya isteksiz olan
erinmek: üşenmek
erişte: bir tür hamurlu çorba
ertelik: sahur
eserekli: sinirli, asabi
essah: gerçek
eşgi : ekşi
eşmek : kazmak
etlik: besili sığır
evelik: geniş yapraklı bir tür ot
evlek: tarlanın bölümlere ayrılmış herbir parçası
evmek: acele etmek
evrağaç : tandırda pişen ekmeği çevirmeye yarayan ağaç sopa
evrağaç: ekmeği döndermede (evirmek) kullanılan tahta
eyağa: kaburga
eylenmek: durmak
fer: derman
ferik : civcivin büyümüş hali
ferik: taze, körpe, olgunlaşmamış
ferman: derman
fırlanmak: dolanmak,dönmek
fingirdemek: oynaşmak
firek: eski büyük anahtar
fistan: kadın elbisesi, entari
fol: tavuğun altına konan sahte yumurta
gabarcık: balon
gada: dert, bela
galıç : orak
gapsalık: küçük bahçe kapısı
garaçor: kağnıların ön kısmına kurulan düzenek
garez: kin.
garık: bahçelerin parsellenmiş herbir bölümü
gasnak: kalburun çemberi
gatıhlaş: bir yemek
gatık: ayran
gavır: kafir
gayda: düzen, oyun,(tam gaydasına getirdi)
gayıt: düğün için düzen yapmak,alış veriş
gebeş : çirkin
gece oktu : gece vakti
geçgere : ikikişinin kollarından tutarak yük taşıdığı araç
gene : kene
gerek:lazım,ihtiyacı olmak
gever : küçük sulama yolu
gever: tarla sulamak için yapılmış küçük ark
gıbal: kabaca görüntü
gıcır : yeni
gımılgımıl: yavaş yavaş
gıran: öldürücü salgın hastalık
gırmızı:salça,kırmızı,al
gıvı : koyun pisliği
gıyak: düzgün, bakımlı, gösterişli
gızan: çiftleşme dönemine girmiş dişi köpek yada kedi
gızınmak ateşte ısınmak
gicimik:hayvanlarda kaşınma hastalık
gicişmek : kaşınmak
gicişmek: kaşınmak
gilik : ottası delik tandır ekmeği
gocuk : kaban
golan: yünden örülerek yapılan ip.
goö: mavi, gök yüzü
goşamlamak: avuçlamak
goya: herhalde (goya bizi tehdit edyor)
goyurmak: bırakmak
goyurmak: serbest bırakmak
gozer : büyük delikli elek
göcek: ekinin yeşil ve küçük hali
göğ: mavi
göp: kağnıların arka tarafı
göresi gelmek:özlemek
görümce: kocanın kız kardeşi.
göze : su kaynağı
gözel: güzel.
gubür : süprüntü,çöp
gubür küreği : çöp küreği
gulunç: kürek kemikleri arası
gumpür: patates
gunnacı: hamile
gunnamak: doğurmak
gurk : kuluçkaya yatmış tavuk
gursak: boğaz.
gübür: süprüntü
gütmek: hayvanları otlatmak
güyüm: ıbrıktan büyükçe su kabı.
güz: sonbahar
habe : heybe
hacet: araç, gereç
hamut atların boynuna takılarak arabayı çekmesini sağlayan alet
hapan: un çuvalı
haral : büyük çuval
hasım: düşman
haşeri: yaramaz, ele avuca sığmaz
havas: heves, istek
hayma : kışın hayvanlara yedirilen ot yığını
hedik : kaynamış buğday
hel : yırtıcı kuş
hela : tuvalet
helik: dolgu taşı
helke: su veya süt taşımak için kova.
herg : sürülmüş tarla
hergele : eğitilmemiş at sürüsü
hergele: başıboş kendi başına
heye: evet
hezen: tavana dik kolonların da tuttuğu ana ağaç kolon
hırlama: köpeğin saldırı öncesi sesi.
hısta: pay, hak
hıyar : salatalık
hıyar salatası : cacık
hodul: kalın, kaba.
hol : kuluçkaya konulan yumurta
hor: düşmanca olumsuz karşılama
horanta: ev halkı
hoşbeş: sohbet
hule : ocak havalandırma deliği
hürük : tam olgunlaşmamış buğday başağının ateşte pişirilmesi
ıcık: azıcık, biraz
ıradiyo: radyo.
ırbık: ibrik
ırgalanmak: sallanmak
ırgat: işçi
ısmarıç: sipariş
ıstar: kilim tezgahı
ıvır zıvır : küçük önemsiz seyler eşya.
içlik: gömlek
iğdiş: hadım edilen (kısırlaştırılan)
ilaan: leğen
ilaançe: leğencik
ilançe : büyük bakır tabak
ilkindi : ikindi
ipdi: önce
iskemle: sandalye:
işlik : gömlek
işmar: işaret, kaş göz etmek
it : köpek
ivedi : hızlı
kadın
kakınç: yüze söylenen iyilik
kalak : tezek istifi
kalan: artık
kalık: kalmış, zamanı geçmiş
kancık: dişi.
kanırmak:
karsambaç: kar ile karışık
kasefet: gam, keder
kavlak: kavlayan, kabuğu soyulan dazlak
keh: köşe
kele: bayanlara hitap
kele: ya veya hey anlamanda
keleş: güzel
keli : iki tarla arasındaki sınır
kemçik: kuru zayıf eğri çene
kemirtlek: gırtlak
kenef : tuvalet
kepmek çökmek, göçmek
kerme : tezek
kertmek: hafif çizip iz bırakmak
kes : otttan yapılan saman
kesean : tarla faresi
kesek : toprak kütlesi
keven : dikenli bir bitki
kevgir : süzgeç
kılavlamak: bilemek
kırklık : koyun kıkma makası
kırklık: makas
kırmızı: domates
kısır: yavrusuz insan veya hayvan
kısmık: cimri
kız
kirkit : halı kilim dokuma aracı
kişiflemek: gözetlemek
kişiflemek: gözetlemek, röntgencilik
koğu: dedi kodu
kokulu yağ: kolonya
kombe: yayla çöreği
konez : fino köpeği
kopmak: koşmak
kosguluç : ucu sivri ağaç
koynek : atlet
koyurmak: bırakmak
kömbe : içi patatesli fırın ekmeği
kömüş : manda
kösüre : bileme taşı
köynek: gömlek, atlet
köztavası : küçük çöp küreği,sobanın külünü boşaltmak için kullanılan kürek
kurun : su yalağı
külek : ağaçtan yapılan silindir kap
külüstür: çok eski.
künde : hergün
lavaş : tandırda pişen ince ekmek
lepir lepir: çürümüş dökülmek üzere olan
lo : yuvarlak taş veya beton ile yapılan ağır silindir
loda : samanı kışın açık arazide saklamak üzeri kapatılan saman yığını
ma: tavan
maarim: meğerse
made: ondan başka
madem: öyle ise
mağbeyn: salon
makat : divan
malamat: kepaze, rezil
manak : yufkanın katlanmış hali (kaşık gibi)
mancınık: tahtadan, avlu kapılarının açılmaması için arkasına konulan ağaç.
marga: at arabasını çekmek için atların bağlandığı araç
masat: bileme taşı
mayışmak: gevşemek
mazı: tekerleri bağlayan ağaç
mecal: güç, derman
melefe: ince bez yorganın iç yüzü
menik: halı ve kilim ipi (sarılmış hali)
meses: öküz sopası
meses: ucu çivili öküz sopası
meşrep : su tası
meymenetsiz: işe yaramaz
mıh: çivi (sanırım farsça)
mil : su dbinde toplanan ince kum yığını
muhaat olmak: korumak,sahip olmak
muhanet : kimseyle paylaşmayan
mukayet: sahip olmak, bırakmamak
namazla : seccade
neader: ne kadar
neçe: nice
nic’oluk: ne olmuş, nasıl olmuş
nizah: kavga dövüş
nizah: kavga,münakaşa
nodul: hayvanlara hız vermek için ucunda çivi çakılı sopa
noorek: ne yapalım
nörüyon : ne yapıyorsun
okenmek : taklıt etme
okumak: çağırmak,davet etmek
okuntu: davetiye
oluk: 1-olmuş, 2-damlardan yağmur suyı akan boru
omaç: yemek çeşidi
oncaaz: o kadarcık
onulmaz: yapılmaz, tamir olmaz
ödlek: korkak
ökbeleşmek: inatlaşmak
öksüz oğlan çiçeği : kardelen
ören: eski yıkılmış duvar
örk : hayvan otlatmak için kullanılan ip veya zincir
örme: kıldan örülmüş kalın ip
öşür : vergi
ötean: önceki gün
ötürük: ishal
ötüüz: öte yüz (dağın arkası)
öyke: sinir
öz: çayırlık yer
papah: şapka
pece: baca peşkir: havlu
peşgır : havlu
pırtı: kumaş
pinelik: kümes
pus: duman
pürçüklü : havuç
rapata: bezden yapılmış tandıra ekmek yapıştırma aleti
sağmak: süt çıkarmak
sako: kalın palto
sal: ölü taşıma aracı
sarı erik : kayısı
sası: kötü, otsu koku savış: geç (buradan geç)
savuşmak
sayrı: hasta
sazak: soğuk esen rüzgar
sedir : divan
seki: basamak halindeki
seki: oturma icin yerden yüksek yer
seklem: buğday çuvalı
sekmen : merdiven,basamak
sere serpe: yere serilmiş vaziyette
serpenek : çatı saçağı
seyip: serbest bırakılmış
seyirsiz: terbiyesiz, cahil
sınamak: denemek
sındı : makas
sınıkçı : kırık-çıkıkları tedavi eden kişi
sırım: deriden yapılmış çarık bağı
sırımak yorgan dikmek
sıtgı: yürekten, gönülden
sıyırgı: kar kürüme aracı
sin: mezar
sini : yuvarlak tepsi
sinirmek: yediğini hazmetmek
sofa : koridor
soğukkuyu : lastik ayakkabı
sohranmak: homurdanmak
soku dibek
soku: buğday döverek, yarma yapmak için içi oyulmuş taş
sokum: lokma
soluk: nefes
sorutmak: ayakta durmak
soyak: cins, soy
soyka: ölen kişinin eşyaları
soykana kala: beddua (öl de dağıtılsın)
suçukmak: suçlu gibi suçlu duruma düşmek
sumsuk: yumruk
susa: yapılmış yol
süaanpe : yassı taş
sürek: sığır sürüsü
süsmek: hayvanın kafası ile itmesi
sütlü : sütlaç
süve: pervaz
şahbaz : çalışkan, iş bilir
şalvar: geniş pantolon türü giyecek
şamar: tokat şarmıta: utanmaz, edepsiz
şavkı: yansıması
şelek: insan yükü
şelek: sırtta odun yükü
şemsi gamer : ayçiçeği
şemşamer: çekirdek,ayçiçeği
şıllık: 1 evlerin çatısına dökülen çamur 2 ahlaksız şımarık kız
şıvgın: yeni sürmüş filiz
şikir: surat
şindi: şimdi
şipşipi : terlik
şire: tatlı
şişirtmeç : balon
şor: laf, söz
şörük: salya
tabaka : tütün koymak için kap
talan: yağmalamak, hırsızlamak
tamah : muhanet
taman: hani
tamaşa: seyretmek
taptan düşmek: güçsüz,dermansız kalmak
tavatır: zorlu
teke : erkek keçi
tekne : römork
temelli: devamlı
terki: ata binenin arkasına oturmak
terlik : bere
teşt : leğen
tezzek : hayvan dışkısından yakacak
tığ:mil,yakışıklı
tılısım: büyü.
tike : krutulmuş kuşbaşı et
tohmalamak: cok yiyerek tam bir rahatsızlık hali
toklu : bir yaşındaki kuzu
toklu: bir yaşındaki kuzu
tomar: topluca, hepsi
tosba: kaplumbağa.
tuman bol ve geniş olarak dikilmiş bayan pantolonu
tummak: suya dalmak
tünek: tavuk sığınağı.
tütün : duman
uflah : büyük bıçak
ummak: bir şeyler beklemek
ura : hamur açarken kullanılan un
urgan : kalın sağlam örgülü ip,halat
urum : rum
uruplağa: çeyrek şinik
usluplu: görgü bilen, adabınca
uşak: çocuk, çocuklar
uylamak: ısrar etmek
uyluk: diz kapakla kalça arası
uyuk: uymuş
uyuz: kaşıntı hastalığı
üryan: çıplak
ütmek: 1yenmek 2 yakmak
verep: meyil
vetsiz: luzumsuzca davranışta bulunmak
yaba: saman atma aracı
yaban: yabancı, yabani
yadırgı: yabancı, el
yafıdı : yahudi
yağlık: eşarp dülbent
yal: köpek yiyeceği
yalak: 1 su çukuru,2 köpek yal kabı
yalım: alev, ateş
yapağı: baharda kesilen koyun tüyü.
yapma: tezek
yastı : tatsı
yazı: arazi, tarla, toprak, ova
yazmak: sermek
yazzık: günah, acımak
yeğni: hafif
yekinmek: ayağa kalmaya davranmak
yel : rüzgar
yılışmak: sırıtmak,gülümsemek
yırak: uzak
yitik: kayıp eşya
yitmek: kaybolmak
yoz: koyunun kısır ve erkekleri
yuka yürek: ince, duygulu
yular: eşşeği çekmek için başına bağlanan ip.
yumak : yıkamak
yumuş : buyruk,emir
yüklük: yorga, yatak yığılan yer
yüzü suyu: hatırı
zaar : köpek
zahmeri: ocak ayı
zahra: kışlık yiyecek,tahıl
zatı: zaten
zavar: ö?ğütülmüş hayvan yemi
zerze : kapıyı kilitlemeye yarayan zincir veya demir
zevle : öküzlerin boynuna takılarak kağnıyı çekmeye yarayan demir çubuk
zevzek: gevezelik eden boş konuşan
zıbın: çocuk elbisesi
zıpcık : söğüt dallarının yeni oluşan filizleri ince dalları
zıvana: kağnı aksında bir parça
zikke : demirden yapılmış büyük kazık
zimel : parmak kalınlığında sağlam örgülü ip ,halat
zitil : ağaç kkünde oluşan filizler
zobu: kısa boylu şişman kişi
zorlu: sıkı, çok iyi
zorsınmak: zor symak, zoruna gitmek
zumzuk: yumruk
Hazırlayan & Kaynak kişi:Celaleddin ÇINAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.