- 806 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AYRILIK YAMALI ELBİSE 7. .BÖLÜM
7. bölüm
camlar evlerin içinde,kapılar kenarda bir duvar.
Bir halata takılmış koca bir anahtar,
iğne deliğinde mutluluk
hazneyi doldurmuş sevgiler
yarayı bileyen mor keskin bir acı.
Can nefesi bırakmış yağmuru unutmuş yanmış.
Adımlar geride ileriyi geçmiş aslında .
Göçebe olmuş sırlar..kanamaz kalp tarihi görünce..!
ey gönül ıslanma bu kadar,
sonra nasıl kapanır yaraların,
gözlerin görür mü yari ellerin anahtarı kaybettiyse açar mı kapıyı.
.sırlar diz boyu güler mi yüzün. ?
Ey gönül sevda sana gelmiş af diliyor , sen affet onu
bir daha bir gönlün olacağı da meçhul böylesine yanacağında.
Sen sev onu , affın arkasından git, tut ellerini .
EY gönül küsme figanı eski baharlara yolcu eyle.
Unutma o senin sonbaharın..çöz kızgınlığın bağını.
Umudu sar yarana bülbüller şakısın sevdanda.
Sen sev onu.!
Düşündü Asya parmaklarını tuşlardan çekerken bu kaçıncı aldatıştı , bir bahar daha ona ihaneti esir etmişti..evet o gece sarhoş olduğu için itiraf etmişti,o günden bu yana sessizlik hakimdi aralarında ve artık biliyordu ki bitmişti her şey ipekle görüşmüyorlardı.
Kendisi nefret etmişti arkadaşından iğrenmişti önce yalan gibi gelmişti ona sonra bu gerçeği onun dudaklarından dökülen cümlelerde öğrenmişti , evet utanmadan karşısına geçmiş onu sevdiğini söylemişti.
O gün silmişti onu çünkü o arsızlığını fesatlığını dile getirmişti ahlaKsızlığı diz boyu olan insanlar ne anlardı sevgiden aşktan ,gerçek aşk yaradan dan gelirdi, onlar bir kere olsun Allah demişler miydi ellerini açarak yürekleri saflığın suyunu içmiş miydi,gözleri hüznün rengini biliyor muydu.
Namusun arka cepte değilde benlikte tüm her şey de olduğunu biliyorlar mıydı,ruhları bedenleri bu kadar çabuk mu kirlenmişti yıkanmaları mümkün olmayan yola bu kadar çabuk mu girmişlerdi.
Mazi onlar için neydi dünya sarhoşluğunu mu sevmişlerdi gözlerini yalana açmak çok mu zevk vermişti onlara unutmuşlar mıydı her şeyi yoksa pinokyo yu hiç okumamışlar mıydı.
İlahi duyguları çoktan unutup omiriliğin gölgesinde hırsızlık mı yapmıştı ruhları, sessizce girmişler miydi arzular sokağına günah bu kadar sıcak mıydı onlara.
Asya düşüncelerine soluk aldırmıyordu kimdi katil olan suçu işleyen piç bir duygu muydu mahir olacak olan zaman mı , akrep mi , yelkovan mı karar verecekti ya da süresi geçmiş bir davamı olacaktı.
Aşk miladın ötesinde mi kalacaktı,gebe olan kimdi ya da üçü de doğuracaklar mıydı.
Telefonu çaldı Asya nın tam bu sağanakta giderken arayan Melekti demirin tek kız kardeşi Paris te yaşayan bir iç mimardı mesleğinde çoğu mimarı gölgelemişti küçük yaşında ,uzun bir zamandır büyük bir şirketten davet alıyordu ve en sonunda karar vermişti, lakin abisinden tüm olanları öğrenmiş dehşete düşmüştü o Asya nın biricik dostuydu ve Asya ona gerçek bir ablaydı ayrıca ikisinin aşkına şahitti baransa onun biricik yeğeniydi.
Bir süre kendisine gelememişti ama bu olayda istanbul a bir an önce gelmesine vesile olmuştu melek bu konuda duyarsız kalamayacaktı.
Abisinin son görüşmedeki gözyaşları pişmanlığı bir hayli üzmüştü onu sonuçta abisiydi ve bu yaşam günahlara da gebe olabilirdi ama tövbe ettiyse af da olmalıydı.
Ama Asyayı kırmadan baskı yapmadan tatlı tatlı halledecekti onların barışmalarına vesile olacaktı buna kendi kendine söz verdi.
Asya; ne zaman geliyorsun meleğim ? dedi .
akşam 8 yemekteyim abim karşılayacak Asyacım dedi kapatırken.
Asya her zamanki gibi eteklerini tutuşturmuştu çok severdi zaten Meleği oldum olası gerçek bir kız kardeşti ona ama demir evde kalmıyordu artık konuşup anlaşmışlardı af dilemişti lakin unutmak o kadar kolay değildi, kararlıydı ayrılacaktı kocasından.
Melek tamda yağmurlar düşerken inmişti istanbul a..,özlemişim dedi seni anıları boğazı denizin kokusunu taksimi,Beyoğlu nu,,kumpir yemeyi,hamsi tava yemeyi, buranın ülkemin taşını toprağını her karışının tadı başka dedi , genç kadın.
İlk ayrıldığı gün canlandı gözünün önünde ne kadar çok aşıktı kereme sırf bu yüzden gelen teklife evet dememiş miydi, buna rağmen unutamadı onu evet kalbi halen bu adamla doluydu okulu beraber bitirmişlerdi, hepsi farklı yerlere gitmişlerdi çünkü meleğin okulda çok güzel bir arkadaş gurubu vardı.
Tuğba onu aradığında hiç düşünmeden gelmeyi kabul etmişti aynı şirkette de çalışacaklardı, çok güzel dedi tıpkı eski günler gibi.
Demirin sesiyle kendine geldi melek,
abiciğim dedi mutlulukla.
Canım benim ne kadarda güzelsin , Paris güzelim benim.
Melek 30 yaşlarında ince uzun ve yaşını hiç göstermeyen kumral güzeli bir bayandı.
Hoş bulduk demir bey hoş bulduk.!
Kızgınlık okunuyordu bu sözlerinde, demirse her şeye hazırlıklıydı.
Baran bir anda boynuna atıldı teyzesinin , Asyanın gözleri doldu çünkü onun yokluğunda hayatları darma duman olmuştu.
Artık yıldızlar ve siyah geceler ..yarenlik ediyordu kadına demirle ayrı yaşıyorlardı,ama melek bir kaç gün kaldıktan sonra aileden boğaz manzaralı küçük yalı dairesine taşınacaktı.
Günler günleri kovalıyor, aylar duırmak sızın gülümsüyordu,güneş en tepede acımasızca yakmaya devam ediyordu.
Ama acı vardı yara kanıyordu.
Yürek hiç durmadan yanıyordu.
Küçük baran bile gülmeyi unutmuştu, babasını özlüyordu.
Asya odasında , yatağında , yolda ,iş yerinde rüyalarında yürürken ki adımlarında bile acı çekiyordu.
Çünkü o demiri hala çok seviyordu.
Mutluluk aslında doğru rotada yol alıyordu.
Hatice Nilüfer Dirilen
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.