- 2752 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HASANOĞLAN KÖY ENSTİTÜSÜ’NÜN KURULUŞU (+)
İlk barınaklar 15 Temmuz 1941 (Fotoğraf:Mustafa Güneri)
1936 yılında deneme ağırlıklı açılan köy enstitüleri 17 Nisan 1940 yılında yasallaştırıldı. Böylece eğitimde reform hareketi başlamış oldu.Saffet Arıkan’dan sonra Milli Eğitim Bakanlığına, 1938-46 yıllarında Hasan Ali Yücel gelmişti. Her iki bakan döneminde de görevini sürdüren İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç (03.08.1935-21.08.1946); aşama aşama eğitimdeki planlarını ve atılımlarını başarı ile uyguluyor ve köy enstitüleri tüm özgünlüğü ile Türk eğitimcilerinin ürünü olarak, dünya eğitim tarihinde yerini almaya hazırlanıyordu. Köy çocuklarının yaratıcılık ve özgün eğitim destanı büyüyor ve yayılıyor. Anadolu’yu bölge bölge eğitimle aydınlatmayı sürdürüyordu. Bu hız sürerken; köy enstitülerinin on beşincisinin Ankara’da kurulması düşünülüyordu. Bunun için görevlendirilen ilköğretim müfettişleri en uygun yer olarak Hasanoğlan köyünü saptadılar. Ankara’ya 34 kilometre uzaklıkta olan bu köy, Ankara-Kayseri demiryolu üzerinde oluşu nedeniyle de oldukça uygun bir konumdaydı. Başkente yakın olması ve diğer köy enstitülerinden daha büyük olarak düşünülmesi dikkat çekiciydi. Bölgenin öncelikle bir haritası yaptırıldı ve yerleşim için proje yarışması düzenlendi. Sunulan on dört projeden; Yüksek Mimar Kemal Ahmet Arun, Orhan Safa ile Ahmet Kuruyağız’ın ortak hazırladığı proje birincilik alarak uygulamaya geçilmesine karar verildi.
Proje oldukça kapsamlı düşünülmüş, geniş ve çağdaş bir köy yerleşimi gibi oluşturulmuştu. İş atölyeleri, derslikler, yatakhaneler, spor alanları, yüzme havuzu, hamam ve çamaşırlık, fırın, öğretmen konutları, garaj ve depolar, ahır ve kümes gibi uygulama alanları vardı. Uygulama okulu ve bunlara ek olarak bir hastane binası da düşünülmüştü. Uygulamalı ziraat alanları olarak bağ, sebze ve meyve bahçeleri ile geniş tahıl ekim alanlarına da yer verilmişti. Açıkhava Tiyatrosu, müzik dersliği inceden inceye planlanmış, öğrenciler kendi peteğini oluşturan arılar gibi ve de karıncalar gibi çalışarak, malzemeleri omuzlarında, sırtlarında taşıyarak bu yapıları heyecan ve coşku ile oluşturacaklardı.
1941 yılında Hasanoğlan Köy Enstitüsü oluşumu böylece başlatılmış oldu. Henüz öğrencileri yoktu. O yıllarda Balkanlardaki savaş tehlikesi nedeniyle, Kepirtepe Köy Enstitüsü’nün Anadolu’ya taşınması zorunluluğu vardı. Ancak Anadolu’da onlar için hazır bina yoktu. Enstitü için seçilen Hasanoğlan halkı; araç-gereçler için depo, öğretmen ve öğrenciler için yer sağlama sözü verdi. Böylece Kepirtepe öğrencilerinin ilk kafilesi 18 Nisan 1941 yılında , Hasanoğlan’da tren istasyonu olmadığı için Lalabel istasyonuna indiler. Lalabel’den yürüyerek Hasanoğlan’a geldiler. İlk barınma yerleri Hasanoğlan Camisi’ydi. Kepirtepe öğrencileri, arka arkaya beş kafile halinde geldiler. Köyün şırahanesi mutfak olarak kullanılan kuruluş öyküsü, oldukça ders alınacak yönler taşır. Henüz okul binası yoktur. Okula ilk gelen bu Kepirtepe’li öğrenciler, köyde kurulan çadırlarda ve köy camisinde barındılar. Çadırlarda banyo yaptılar, çadırlarda kitap okudular, çamaşırlarını meydanlarda yıkadılar. Bu öğrencilerin 22’si kız, 244 tanesi de erkek öğrenciydi.
Planlamada her köy enstitüsünden 10 eğitmen, 20 öğrenci ve 2 öğretmen görevlendirilecekti. Öyle de oldu. Binalar oluşmadan önce; öğrenciler bir yandan bina yerleri için hazırlık yaparken, bir yandan da buldukları ağaç gölgelerinde ders yapmaya çalışıyorlardı.
Hasanoğlan Köy Enstitüsü önceden kurulmuş olan on dört enstitünün yardımları ile oluşacaktı, Hasanoğlan Köy Enstitüsü, enstitülerin on beşincisi olacaktı. Bu nedenle Hasanoğlan Köy Enstitüsü tüm Türkiye’nin emeği ile, on dört köy enstitüsü öğrencilerince oluşturulması nedeniyle, tüm Türkiye öğrencilerinin, tüm Türk halkının ürünüdür diyebiliriz.
Bina yapımlarına yardımcı olmak için gelen ilk kafile Kayseri Pazarören Köy Enstitüsü, 8 Temmuz 1941 de Hasanoğlan’a geldiler. Bunların ardından Kars Cılavuz ve Samsun Ladik Köy Enstitüsü öğrencileri geldiler. Bu arada Kepirtepe’den gelen öğrenciler hazırlıklar yapmış, taşlar ve kumlar öbek öbek yığılmış, kireç söndürülmüş inşaat için bekleniyordu. Beklenen gün geldi. Hasanoğlan Köy Enstitüsü için ilk kazma Pazarören ekibi tarafından 10 Temmuz 1941 de vuruldu. Kazıkları çakılmış, ipleri gerilmiş olan bu bina bir işlik olacaktı. Her taraf taş, kum, tuğla, kereste ile doluydu. Yoğun bir inşaat dönemi yaşanacak, öğrenciler heyacan ve coşku ile bir yarış havası içinde binaları oluşturacaklardı.
Ülkenin bu isimsiz, ama oldukça büyük işler başaran bu “bebeleri”(Hasanoğlan halkı coçuklara böyle demektedir); yirmi günde birer bina yaparak teslim edip gittiler. Bir yarıştır başlamıştı. Geceleri de çalışan ekipler vardı. Amaçları aldıkları işi bir an önce bitirmekti. Çünkü deniz seviyesinden 1200 metre yükseklik , inşaat mevsimini kısa tutmak zorunda bırakıyordu. Ayrıca yirmiye yakın binanın yapılması gerekiyordu. İşi bitiren ilk ekip 10 Ağustos 1941 de Hasanoğlan’dan ayrıldı. Armağanları bakanlıkça onlara verilen bir yurt gezsiydi. Bunlar ülkenin ilk inşaat ekipleri, ilk inşaat usta adaylarıydı. Bunlar ülkenin ilk mimarlarıydı, ülkenin ilk yaratıcı ve de üretken eğitimcileriydi
Bu köy çocukları; işlerinin ustası, kültür donanımlı, binlerce köyün aydınlatıcısı, cumhuriyet öncüleri olarak yetişeceklerdi. Yarış bu doğrultuda başlamıştı. Yaratacaklar, üretecekler ve yeşerteceklerdi onlar. Onlardaki bu toprak sevgisi, vatan sevgisi ve de insan sevgisi; bilim sevgisi ile de kaynaşınca, yeşerdi bozkırlar, oluşturuldu yapılar. Bilimle, dağ taş aşırdılar getirdiler suyu, susuzluklarını giderdiler. Çalışma aralarında türküler söylediler, saz çaldılar,
halk oyunları oynadılar, kaynaştılar, mertçe omuz omuza verdiler yeniden çalışmaya koyuldular. Türk Ulusu için çıkış yolu, karanlıktan aydınlığa, yokluktan varlığa çıkış yolu buydu. Bu yolu bulmak ve de yaratmak, Atatürkçü düşünce yöntemleri ile olurdu ancak. Onlar da öyle yaptılar. Yokluk, zorluk demediler, direndiler, çareler ürettiler, başardılar. Kısaca Köy Enstitüleri’nce gerçekleştirilen yardımlaşma ve dayanışma çok olumlu sonuçlat vermişti. Dayanışmanın, imecenin zaferiydi bu.
Yardıma gelen ikinci ekipler Kastamonu Gölköy, Malatya Akçadağ, Adana Düziçi köy enstitüleri oldu.
Gölköy Köy Enstitüsü ekibi, bina yapmakla yetinmedi, yönetim binası önüne tarihimizdeki on altı Türk Devleti’ni simgeleyen, on altı çam ağacı da diktiler. Bugün bu ağaçlar altmış sekiz yaşındadır. Sağ olun Gölköy’lüler, ellerinize sağlık. İyi ki diktiniz. Bizler hala gölgelerinde oturup serinliyoruz. Serinliyoruz da; iki tanesini bu günlere getiremedik, yerlerinde yoklar, onlara sizler gibi bakamadık, kuruttuk.
Üçüncü ekipte Trabzon Beşikdüzü, İsparta Gönen, Antalya Aksu ve Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü öğrencileri yer aldı.
Dördüncü ekip olarak; Balıkesir Savaştepe, İzmir Kızılçullu, Adapazarı Arifiye ekipleri heyacanla gelip Hasanoğlanda çadırlarda yerlerini aldılar. İlk ekiplere göre işleri daha zordu. Bu kez altı yatakhane, üstü derslik olan bodrumlu binalar yapacaklardı. Yoğun bir toprak harfiyatı gerekiyordu. Ankara’dan hurdacılardan sağlanan eski iki vagonet işlerine çok yaradı. Bu ekipler yirmi bir bina oluşturdular. Elektrik tesisatları yapıldı, Köydeki kaynaktan su getirildi. Bu çalışmaların sonunda görüldü ki, bu öğrenciler bu denli kısa bir sürede orta büyüklükte bir köyü oluşturabileceklerdi. Oluşturdular da.
Bu hızdan, bu güçten, bu donanımdan korktular ve kapattılar. Aslında kapatılan salt bu okullar değildi. Ülkenin aydınlık geleceği kapatılmıştı. Yaratıcı beyinler, üreten eğitimcilerin kuracağı “Çağdaş Türkiye” umutları söndürülmüştü.
Mehmet ERBİL
www.mehmet-erbil.tr.gg
(+) Mustafa Güneri’nin Müdür Vekili iken Milli Eğitim Bakanlığına yazdığı kurluş raporu bilgilerinden yararlanılarak yazılmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.