- 1301 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
Cehennet
Bazen en içten kahkahalarımda bile hüznüm belli ettiriyor kendini. Buradayım, diyor ve seni asla bırakmayacağım! Bütün sözleri o kadar çok seni andırıyor ki... Ve anladım; sen benim en büyük hüznümmüşsün meğer. Beni en çok acıtan artık aldatılmışlığım değil, senin gidişin... Demek en büyük acım dediklerimiz bile başka bir acının yanında bir atomun nötronu kadar değersiz kalabiliyormuş. Ne yani şimdi senin acını unutabilmem için daha büyük bir acı mı yaşamam gerekecek? Bu hayatta yaşayabileceğim en büyük acının ne olduğunu öğretip de gitseydin bari! Bunları duysan çok kızardın bana ve yine o.meşhur sözlerinden birini söyleyerek sustururdun beni: "Acı öğretilmez, öğrenilir."
Gittin... Bütün yaşadıklarımızı özetleyen kelime gitmek olmayacaktı hüznüm. Hatırlıyor musun gondola bindiğimiz o günü? Bana "yükseklik korkunu yenmelisin, yoksa hep alçaklarla yaşamak zorunda kalırsın!" dedikten sonra elimi sımsıkı tutup binmiştik. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki, düşmeye alışkın olmama rağmen daha önce bu kadar yükselmemiştim ve oradan düşsem bir daha asla kalkamazdım. "Ya yaşam ya ölüm, ikisinin arasında kalmaksa bir hiçtir ve sen bir hiç olarak kalacağına bu kadar yüksekten düşüp öl daha iyidir. Zirvelerin nasıl bir şey olduğunu bilmeli insan; çünkü yaşam zirvelerde saklıdır." Bu sözlerini anlamak o zaman çok zordu, oysa şimdi öyle iyi anlıyorum ki... Ben zirvedeyim artık, acının zirvesinde. Ve yanımda yoksun sen, bana güç verecek o ellerin yok o gondolda.
Masum bir çocuktan farkım olmadığını söyleyip dururdun. Çocuksu bir hayal dünyam olduğunu ve o dünyamda kırmak kelimesinin sadece evin içinde top oynarken, annemin en değerli vazosunu kırmaktan öte bir şey olmadığını... Sanırım o vazo senin yüreğin oldu hüznüm. Yüreğin, umutların, yaşamın ve en önemlisi yaşama sevincin... Kırdım değil mi hepsini? O top o kadar ağır mıydı gerçekten? O top o kadar ağır mıydı bilmem; ama senin yüreğin o kadar hafif değildi. Ve ben o yüreği taşıyacak kadar güçlü değilmişim, affet beni!
[Sümeyya ERCAN]