- 1444 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Mektup8/ Sonu Fransızdı Bu Filmin
-hikaye bazen
yanlış başlar...
Sevgilim,
Ayrılığımız üzerine geçen günlerden bilmem kaçıncı yüzyıl ağırlığında acılarım... Katarları anı yüklü bir tren geçiyor gözümün önünden... Kısacık süren beraberlik, diyorlar... Sen bile şaşırmıştın ya ayrılırken o son kahveleri yudumladığımız kafede, sanki yıllar geçti demiştin... Bazı aşklar anları katlayarak çoğaltırken, bazıları boşa zamanlar tüketir yıllarca... Erkendi, yahut geç... Gittikçe kalan... Çabuk geçtikçe birlikteyken zaman, zaman geçse de bir türlü geçmeyen ayrılıktayken ...mevhumu yok... er-geç bir aşktı işte! Geriye...
Kimdi giden kim di kalan?
’o trende geçti, yine geç kaldık’ diyen bir şarkı duyulur..
Dün ve önceki gece buluştuk ...İyi ki rüyalar var. Seni görememek ,güneşli bir günde penceresi olmayan bir odada gökyüzünü hayal etmek gibi... Ve gözlerini kapatmayı arzuladığın saatlerin daha fazla olması hali... Uykumda bile seninle buluşuyor olmak beni nasıl yaşamla barıştırıyor bilemezsin... Geceleri daha çok sevip, gündüzlere küsmek bir de... Güneş uykumda doğup uyandığımda batıyor... Rüya başladığında hayat başlıyor sanki... İkimiz için, yeni senaryolarıyla...
Rüya... Büyük bir evdeydik... Yanımızda kimler vardı , hatırlamıyorum... Eski , postmodern tarzda bir ev, hayallerimdeki gibiydi... Ahşap kokusunu bile hissettim; senin kokunla karışıp nefesimi kesiyordu... Sabah birlikte uyandık, güneş ve ahşapların parlaklığı gözlerimi kamaştırırken kısık gözlerinle aydınlandım, günaydın... Canım karnıbahar istedi dedin, ben de kahvaltıda karnıbahar mı olur, dedim; gülüşmeye başladık sonra... Karnıbahar gül müş meğer... Yine de ben karın altında büyüyen bir güle, baharı müjdeleyen bir güneşe gülümsedim, rüya benim nasılsa... ve kalktım, mutfaktayım, mutluluktayım yine... karnıbahar çiziyorum ikimiz için kahvaltıda... Sadece beyazı kullandım bu kez, resmimizde, belirleyicim siyah olsada!
Dün gece de geldin , mekanı hatırlamıyorum, rüya odası diyelim buna... Sigarayı bırakmamı söyledin. Sonrası yok. Yemek ve sigara noktalarında buluşmak beni pek şaşırtmadı. Hangi noktalarda buluşursak buluşalım, yeter ki göreyim seni...
Keşke seni öperken uyanmadığım bir rüyaya gelsen.. Seninle olmak nasıl bir gerçekti ki? Lütfen hatırlat! Gerçeklerden vakit buldukça seni göreceğim, ya da senden uzaklaştıkça gerçekleri... Ama şimdi değil, erken daha... hemen gitme olur mu?
...
Gerçek... Dış mekan Taksim. İlk buluşmamız. Ben önce kardeşim ve kız arkadaşımın yanına uğruyorum, Nevizadeye... bu arada mesajlaşıyoruz sürekli... Senin her kelimen heyecanımı daha da tetikliyor... Kızlar beni sakinleştirmeye çalışıyorlar, bir bira içiyorum, sigara da, ama sen rahatsız olursun diye fazla içmiyorum yine de, sakin olsam sadece kendim kokmak istiyorum aslında, ama elimde değil... Bu heyecan sahne önce si heyecanı gibi, hem çok güzel, hem ölümcül! Yaklaşık bir haftadır epey bir mesaj trafiğinden sonra seni tanıyor gibiyim, zaten enteresan bir şekilde aynı anda aynı şeyleri söyleme halimiz, sevdiğimiz filmlerden bahsederken aaa bende demelerin çokluğu, birbirimize bir anda bu kadar yakın hissettiren ortaklıklar ve aynı zamanda meraklandıran farklılıklar... ve ben ufak bir soğuk algınlığı gerekçesiyle buluşmayı ne kadar ertelesem de kaçış yok... Aylardan Ekim ... aşk filizleri açıyor sarı yaprakların arasında; inanmak zor gibi, kabul etmekte.. Kalp atışlarımın sesi başka tüm sesleri bastırıyor ve hala duyar gibiyim yazdıkça avuçlarımın içindeki terli utancı... Heyecanlıyız, çok. Sonunda Galatasaray Lisesi’ nin önüne gelmeyi başardım; seni gördüm ve rahatladım birden, sanki yabancı bir ülkede lisanın bilmediğim insan kalabalığının arasında, aynı dili konuştuğum birine sarılır gibiydim... ’-çok güzelsin, çok şıksın’ dedin... Bende ’senin için’, dedim. Aslında çoğunlukla şık olduğumu bilmeme rağmen, içimden sadece senin için demek geldi; ben bile bunu söylediğime inanamadım... Ama yine de söylediğim en masum yalanlar! Gülümseyişine müebbet yediğim ilk an... ’B-ilseydim ben de daha şık bir şeyler giyerdim’... ’-spor şıklık gayet doğru bir seçim, zaten taksimde genellikle salaş giyinirim,’ hala özel olduğunu sıralayan cümleler, hiçbiri bilinçli değil... Saklamak istesem de mümkünü yok artık, sende bendeki herşeyi açığa çıkaran birşeyler var; açık sözlülüğün, duygularını kolayca ifade etmen, sıradan olmayışın, biraz eski biraz yeni romantiklğin ne kadar sen sığdırabilirim tahmin bile edemezsin, ilk buluşmamıza... Sıradan cümleler değil, hepsi anlamlı geliyor... ayaklarım yere basmıyor, yüksek numaralı bir gözlükle merdivenleri çıkar gibiyim düz yolda... kolların omuzlarıma dokunup beni kalabalığın içinden çekip alıyor ara ara, tepki vermiyorum, normal şartlarda bu beni rahatsız edebilirdi ilk buluşma için, ama bu kez öyle değil, bu kollar etrafımı sarıp saracak , o kadar. İçimde o kadar net ti ki herşey, bulandırmayacaktım bu suyu... Herşeyin başı su, felsefeninde... (Kaybedenler Klübünden) Duru dupduru bir suydu oysa içimde olan, çamurlansa da dışımda hikayem!
Arka sokaklardan birinde senin herzaman gittiğin mekanlardan biri olan x pubtayız... Sen bira söyledin, bende aynısından... mayasız olan daha iyiymiş sağlık için , malt bira daha öncede içmiştim ama bu bilgileri senden duydum ilk kez... Evet bende bundan sonra böyle tercih edeceğim... Sen karşımdasın... O an bir uçan balonun içinden , kuş bakışı bakıyorum sana... o kadar çok şey anlatıyorsun ki, hepsi birbirine giriyor, sesler, görüntüler ara ara alçalıyorum duyuyorum, görüyorum, ve birden yükseliyorum bulutların arasındayım... Sesi kısık gözleri yeni ay bir adam var yeryüzünde, benim ellerime dokundu ve bulutların arasında sarhoş bir kadın kahkahası düştü yeryüzüne... Senin üstüne... Kolumda yavaşça parmakların gezindi... Sonra bir anda dudaklarının soğuk sıcaklığındaydım, yeryüzünde, sen ve ben... Yukarıdan resmimizi çektim önce, gökyüzü aşağıya inmişti sonra, selam veriyordu bulutlar ve yıldızlar... Sonra ben evet dedim, dünyaya dönmeliyim. Wc ye gittim. Geri geldiğimde daha sakin olmayı ve muhabbet edebilmeyi umut ederek... Biraz daha duymaya başladım seni... Utangaçlığım yavaşça masanın altında buluşan ellerimden uzaklaşıp, beni rahat bırakmaya başladı... Daha önce yaptığın iş, hayatın, ailen... Daha önce evlendim dedi... Orada ben çocuğun var mı dedim, evet konuşuyoruz artık...Sende espiri yaptın, yedi tane diye, güldük, yokmuş çocuğun, niye böyle bir soru sordum bende anlamadım, bir an içgüdülerimin beni yönettiğini farkettim. Daha önce geçirdiğin bir rahatsızlıktan bahsederken, arkana bakmadan göremeyeceğim bir noktada olan bir kızı örnek göstererek şu arka masadaki kız kadar zayıflamıştım dedin, o esnada yine içgüdülerim düşünmeden tepki vermeme yol açtı ve o kızı nasıl gördün? yani nasıl dikkat ettin çok zayıf olmasına? ona arkan dönük, ayrıca o kadar da zayıf değil, ben ondan daha inceyim gibi konuyla hiç alakası olmayan bir şekilde konuşarak kıskanç bir tavır sergiledim, neyseki şımarık bir gülümseme, ciddiyeti ortadan kaldıran tavrımla sempatik olmayı başardığımdan asla kıskanç iticiliğine bürünmezdim. Sonra sen bana güldün ve hoşuna gittiğini belli eden birşeyler söyledin... bu kadar espirili olup bu kadar kendisini ciddiye aldırtan bir kişiliğin olması çok hoşuma gitmişti. Ben de öyleydim çünkü; hem ciddiyeti hem de neşeyi doğru notalarda basmak benim için çok önemliydi, ve sen benim için İstanbul metroköyünde bir mucizeydin. O mekandan el le kalktık, bu ilkti benim için. Kendini kolay bırakamayan biri olduğumdan birbirimize bu kadar kolay akmamız beni büyülüyordu... bize uyumlu ellerimize aşık oluyordum... Benim seninle hikayemde o kadar çok ilkim olacaktı ki, belki sen bile bilmeyecektin...
Oradan el le çıkıp başka bir yere gidiyoruz, büyük bir eğlence merkezi, asında ben istiyorum oraya gitmeyi... Sende hemen rezervasyon yapıyorsun, zaten seninde çok sevdiğin bir yermiş... Her zaman olmamakla birlikte, eğlenmeyi dozunda seviyorsun benim gibi ve de kaliteyi önde tutuyorsun hayatının her alanında... Orası henüz açılmadığından yakınlarında bir yerde bir şeyler yemeyi teklif ediyorsun, senin iştahın da hoşuma gidiyor zaten ilk tanıştığımızda bu yönünü farketmiştim, ben de hayatı iştahla yaşayan heyecanıma benzetmiştim. Ton balıklı salata istedim çok kötüydü, yemek için biraz zorladım kendimi, ama bıraktım sonra... Seninle gideceğimiz yerlerde aksilikler hep olacaktı bundan sonrasında da... O masada hatırlamak istediğim tek şey, koluma dokunduğunda tenin çok güzel, eyvah ben buna tutulabilirim, hissediyorum, ... Muhteşem bir koku duyuyorum ve seni ilk gördüğümde de bunu almıştım...’ ’Ben de...’ Eğleniyoruz, çok uyumluyuz...ben dans ediyorum sen eşlik etmiyorsun önce, hemen eğlenceye adapten yokmuş, ama ben rahat olmalıymışım, şımarık bir kedi kadar tatlı ve o hep benim yanımda her zaman beni korurmuş... Nitekim de absürt bir bar kazası biri kafama buz atıyor, kim olduğunu göremiyoruz, ben boş ver diyorum, dans edelim... Sinirleniyorsun ama kontrollü birisin, bu hoşuma gidiyor... Kızın biri sürekli bize doğru bakıyor, yalnız başına bir masada, bende ona gülümsüyorum, o anda bizim yanımıza gelip tanışıyor burada sizinle durabilir miyim diye... birlikte dans ediyoruz, benim kulağıma seninle ilgili çok güzel şeyler söylüyor bizi uzun yıllardır birlikte muhteşem uyumlu bir çift olarak görüyor, senin kulağına da benim le ilgili bu kadar içten saf ve güzel gülen bir kız görmedim, o artık benim prensesim diye şaka yapıyor, ve sen dizlerimin önüne eğilip, ömrün boyunca benim prensesim olacağına söz verir misin diye hayatımın en harika film repliğini yapıyorsun! bana da böyle adam gibi bir adam zor bulunur falan diyor... Çatlak ve çılgın bir kız, aslında bizim o gün ilk buluşmamız olduğunundan habersiz... O gece oradan el ele çıktık... Yürüyelim mi dedin, tamam dedim ama aslında ayaklarım çok ağrıyordu, saatlerdir topuklularla sıçradığım yetmezmiş gibi, daha öncesinde de bir dünya yol yürümüştüm... Ama olsun, senin ellerini tutup yürümek tüm ağrılara değer gibiydi... Taksi çağırabileceğimiz merkezi bir yere gelene kadar yolda bana en özel şeylerini anlattın... ve can kulağıyla canım yana yana dinledim, alkol çok almadığım için ayık bir durumdaydım sen de o kadar fazla içmene rağmen gayet konrtrollü, ama daha da duygusal rahat ve içtendi konuşmaların... Anlattıkların beni hem üzmüş hemde bana bunları anlattığın için kendimi çok özel hissettirmişti... Özellikle annenle ilgili anlattıkların, içim burkulmuştu.... Hala konuşmak isteyen bir halin vardı ama ben taksi beklediğimiz yerde oturmuştum yorgunluktan taşın üstünde senin anlattıklarını hala dinlemeye çabalıyordum, gözlerimse iniş izni istemeye başlamıştı artık. Taksi çağırdın, ve beni eve bıraktın. Annem merak etmişti muhakkak ama her şey önemsizdi... Kapıda yeniden tanıştığımıza memnun olduk, ve geriye baktık aynı anda... Ve hep geriye bakacağımı bilmeden, başladı en güzel hikayem...
çok kaçtım biliyorum, abarttım!
sonra bekledim,
geldin,sessizligi ...
konusurken anlattıklarını
seni...
beni...
düsünmeyi...
tam actim kilitlerini kapılarımın
bıraktım, korkuları
sarıldım, güvenmeyi...
ve sevgi beklemezdi
bizi...
sirf yanlis zamanda aşk geldi diye
suclayamazdim seni...
tuttum, kendimden bir suclu yarattim!
S o n u Franzsızdı bu filmin...
hikaye bazen
yarım kalır... -