- 536 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sokrat İle Meraklı Eşek Arısı-10
Sokrat: Merhaba Meraklı Eşek Arısı! Nasılsın? Diyorum ki bugün konumuz…
Meraklı Eşek Arısı: Merhaba Sokrat! Teşekkür ederim, iyiyim. Sözünü kestiğim için kusura bakma. Mecbur kaldım. Çünkü oldukça kurnazsın. Dikkat ettim de ne yapıp ediyorsun konuyu bana getiriyorsun. Üstelik de sanki bunu seçen benmişim gibi bir hava yaratıyorsun. Ben kendimi tanıyorum, benim tanımadığım sensin. O nedenle de esas konumuz sen olmalısın.
Sokrat: Bana hak etmediğim sıfatları yükleme! Hele “kurnaz” hiç deme.
Meraklı Eşek Arısı: Öyleyse “Şeytan gibi bir adamsın! Diyeyim.
Sokrat: Benim şeytanla işim olmaz; ama sanırım onun benimle işi var. Belki de ortaklık teklif etmeyi düşünüyordur!
Meraklı Eşek Arısı: Doğrusu iyi bir ikili oluştururdunuz…
Sokrat: Bir kadın kendisini aldatan erkeğe diyor ki: “Şeytana kalbini sattığını söylüyorlar. İnanmıyorum. O kalp şeytanın parasıyla bile beş para etmez.” Zavallı şeytan! Acaba sen bu kadar çok suçlanmayı hak ettin mi? “Vur abalıya!” değil, artık neredeyse “Vur şeytana!” denmeye başlanacak.
Meraklı Eşek Arısı: Şeytanla dost olduğun ona acımandan da belli.
Sokrat: Öyle insanlar tanıdım ki; içlerinde şeytanı utandıranlar da, melekleri kıskandıranlar da vardı.
Meraklı Eşek Arısı: Sen galiba birinci gruptakilerdensin!
Sokrat: Bugün oldukça hırçınsın. Ayrıca kaba ve saldırgansın… Neden? Ben karşımdaki kişiyle konuşurken hep şu ilkeyi gözettim: Sohbet ettiğin insana ne verdiğine değil, ondan ne aldığına bak. Eğer hep sen veriyorsan bu ilişkide bir anormallik var demektir.
Meraklı Eşek Arısı: Hep alıyorsan, o zaman anormallik yok mudur?
Sokrat: Vardır elbet. Ayrıca ben, nankör insandan önce, onu nankör yapanı suçlarım. Bu da çoğunlukla kendimdir. Ve de bilirim ki müptezel insanın, kişiliği de müphemdir.
Meraklı Eşek Arısı: Teşekkür ederim. Ne kadar güzel ne kadar büyük sözler bunlar böyle! Desene nankör de olduk müptezel de!
Sokrat: Söylediklerimden sana bu sıfatları yüklediğim anlamı çıkmaz. “Büyük söz söylemeyi değil, söylediklerinle insanları büyütmeyi amaçlamalısın.” Diyen birisi olarak sana karşı bu düşünceler içinde olmam mümkün değildir. Kuruntu yapıyorsun bence. Şimdi buna da kızarsın ve “Vay efendim bana kuruntulu, dedi” diye hırçınlaşırsın.
Meraklı Eşek Arısı: Karşılıklı atışmalarla geçti değerli zamanımız. Belki de ben yanlış anladım.
Sokrat: Sana karşı olan duygularım oldukça değişmişti Meraklı Eşek Arısı. Hatta sana ısındığımı bile söyleyebilirdim. Ama bu davranışlarından sonra anladım ki seninle aramdaki mesafeyi kapatmamaya yani sana karşı hep mesafeli durmaya mecburum. Belki sen de kendini tam olarak tanımıyor olabilirsin. Bir insanın kendini tanıması çok kolay değildir, ama gene de kişi bu konuda gayret göstermelidir. Çünkü “Bir insanın kendini tanıma uğraşı ömür boyu devam eder. “(s)
Meraklı Eşek Arısı: Tamam Sokrat, uzatma artık! Özür dilerim, yanlış anlamışım.
Sokrat: Şimdi oldu. Gelelim bana, sor bakalım benimle ilgili ne soracaksan!
Meraklı Eşek Arısı: Bir filozof seni, yaşayan bir insan olarak değil de salt akıl olarak ölen, ölüm korkusundan haberi dahi olmayan ve yaşamdan tamamen kopmuş bir “canavar” olarak nitelendirmektedir.
Sokrat: Bu filozofun kim olduğunu da söyleseydin!
Meraklı Eşek Arısı: Kim olduğunu bilmediğini sanmıyorum. Biliyorsun, buna rağmen gene de soruyorsun.
Sokrat: Nietzsche.
Meraklı Eşek Arısı: Evet Nietzsche. Bu görüşe katılıyor musun?
Sokrat: Nietzsche, benden önceki felsefi görüşü değerli bulurken benim dönemimi ve benden sonraki dönemi pek önemsemez. Akla önem vermem, öteki dünya görüşünü kabul etmem, tutkularımı arka plana itmem onun eleştirdiği başlıca konulardır. Ona göre ben, mutsuz ve hayattan nefret eden bir adamım. Benim felsefi duruşum felsefeyi aklın zorbalığına hapsetmiş.
Meraklı Eşek Arısı: Nietzsche, akla karşı mı?
Sokrat: Öyle görünüyor, ama değil. Asıl karşı olduğu benim düşüncelerim. Tabii bu arada akıl da payına düşeni ister istemez alıyor ve bu yanlış anlama ortaya çıkıyor. Nietzsche’den sonra da bazı düşünürler onun etkisi altında kalarak aklı suçlamışlar ve sonunda 20. yüzyıl büyük ölçüde insanlığın akla isyan ettiği ve bunun sonucunda çok büyük acıların yaşandığı bir yüzyıl olarak karşımıza çıkmıştır.
Meraklı Eşek Arısı: Bunları bir suçlama olarak mı kabul ediyorsun?
Sokrat: Evet, üstelik sadece bu kadar da değil. Ben insanlığı doğanın gerçeklerinden kopararak ona yalancı bir iyimserlik, yalancı bir yaşam vermek istemişim. Beni bu şekilde suçlayan bu düşünürün kendisi de “üstün insan” hayalinin peşine düşmüştür.
Meraklı Eşek Arısı: Üstün insan ne demek?
Sokrat: Ona göre insanlar eşit değildir ve eksikli yani tamamlanmamış bir varlıktır. Yanılgılardan ve yücelttiği yanılsamalardan kurtulduğunda insan eksikli varlığını aşabilecek, kendisini tamamlayabilecektir. Nietzsche diyor ki: “İnsan hep kendini aşmaya çalışırsa, alt ederse üst-insan olma yolunda da ilerleyecektir. İnsanoğlu sadece kendini korumak ve yaşamak istemez, aksine asıl isteği daha da güçlü olmaktır. İnsanların çoğunluğu bir sürü gibidir, insanlığın ilerlemesi ancak güçlü insanların egemenliğinde mümkün olacaktır.”
Meraklı Eşek Arısı: İlginç görüşleri olan bir filozofmuş.
Sokrat: Evet öyle. Tanrıyı öldürmüş, umudu işkenceyi uzattığı için kötülüklerin en kötüsü olarak kabul etmiş, aykırı düşüncelere sahip bir filozof.
Meraklı Eşek Arısı: Sana sormayı düşündüğüm sorulardan biri de tam bu konu ile ilgiliydi. Diyecektim ki: Umut, Nietzsche’nin dediği gibi “İnsanların çektiği eziyeti uzattığı için kötülüklerin en kötüsü” müdür, yoksa çekilen eziyetleri azaltan bir teselli midir?
Sokrat: Bir üstada “Sana göre dünyada biricik devamlı olan şey nedir? Diye sormuşlar. O da “Umuttur, zira bizi en son bırakan budur.” Diye cevaplamış. “Peki, öyleyse en kolay olan şey nedir? diye sorulunca da “Başkasına nasihat vermek” demiş. Umut istemek, beklemektir, duygusal bir inançtır. Yaşam gücünü artırır.
Meraklı Eşek Arısı: Ben kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım Nietzsche’nin felsefesini tam olarak anlayabileceğimi sanmıyorum. Zor bir düşünür olmalı…
Sokrat: Evet öyledir.Hayatı acılarla ve hastalıklarla doludur. Ömrünün son zamanlarında ise sık sık hallüsinasyonlar görmeye başlamıştır. Hastalığının nedeni beynindeki bir rahatsızlık olduğu için bazen tutarsız düşünceler de ortaya koyabilmiştir. Kırbaçlanmakta olan bir atı kurtarmak için onun boynuna sarıldığı söylenen, bu yönüyle de duygusal tarafını gördüğümüz bir düşünür… Söylemleriyle eylemleri arasında büyük çelişkiler de vardı. Çünkü söylemlerini kendisine pek uygulayamıyordu. Yalnızca anlaşılması zor olan filozof Nietzsche değildir. Bunlardan felsefe tarihinde çok var. Mesela Kant da anlaşılması çok zor bir filozoftur. Hatta felsefe ile çok yakından ilgilenen bazı kişiler bile Kant’ı anlamakta çok zorlandıklarını itiraf etmişlerdir.
Meraklı Eşek Arısı: Kant’ın ilginç kişilik özellikleri de varmış.
Sokrat: Evet öyle, Kant muntazam bir hayatı olan, düzenli, plânlı ve son derece dakik bir insan. Öyle ki Kant dışarı çıktığında mahallede oturanlar ve esnaf saatlerini ayarlarlarmış. Çünkü her gün hiç aksatmadan aynı yerden ve aynı saatte geçermiş. Galiba ömrünün kırk yıllık bölümünde bu dakikliğini sadece bir-iki kere ihlal etmiş. Zamanını nasıl değerlendireceğini çok iyi planlar ve en ufak bir anını bile ziyan etmezmiş.
Meraklı Eşek Arısı: Nietzsche’nin seninle ilgili eleştiri ve suçlamalarına cevap vermeyi düşünüyor musun? Bu eleştiri ve suçlamaları doğru mu yanlış mı?
Sokrat: Hayır cevap vermeyeceğim. Felsefede doğru ve yanlıştan ziyade o düşüncenin tutarlı olup olmadığına bakılır. Tutarsızsa felsefi açıdan o görüşün bir önemi yoktur.
Meraklı Eşek Arısı: Nietzsche’ye cevap vermemenin nedeni bu mu?
Sokrat: Nietzsche önemli görüşleri olan bir filozof. Benim düşüncelerimi aynen benimsemesi ya da doğru kabul etmesi gerekmez. Beni eleştirebilir, görüşlerini özgürce söyleyebilir. Bu onun en doğal hakkı. O nasıl ki benim görüşlerime katılmak zorunda değilse aynı şekilde benim için de böyle bir zorunluluk yoktur. O nedenle görüşlerine saygı duymaktan başka yapabileceğim bir şey yok.
Meraklı Eşek Arısı: Bu açıklamandan,“Görüşlerinize katılmıyorum ama görüşlerinizi söyleme hakkınızı ölünceye kadar savunacağım.” diyen Voltaire’in sözünü benimsediğin sonucunu çıkardım. Biraz derinlere mi daldık dersin?
Sokrat: Olsun, derinlere dalmanın bir zararı dokunmaz. O nedenle, derinliğini göremediğin suya uzak, derinliğini göremediğin düşünceye ise yakın dur. Ağacın gücü kökünde, bilgenin ise düşüncesindedir. Kök de düşünce de derinliklere doğru indikçe daha da güçlenir.
Meraklı Eşek Arısı: Nereden başladık nereye geldik? Farkında olmadan derin mevzularda kendimizi bulduk, düşünceden düşünceye atladık.
Sokrat: Bir düşünce bir başka düşünceyi çağrıştırır; o da bir başkasını. İşte düşüncelerin bu birbirlerinden haberdar oluşlarını çok seviyorum.
Meraklı Eşek Arısı: Bazen düşündüklerimi anlatmakta zorlanıyorum. Daha doğrusu onları ifade edebilecek kelimeler bulamıyorum.
Sokrat: Düşündüklerini anlatacak kelime bulamıyorsan, sakın düşünmekten vazgeçme. Çünkü düşüncenin zirvesindesin ya da zirveye çok yakınsın demektir.
Meraklı Eşek Arısı: Ben mi? Zirvedeyim ya da zirveye çok yakınım öyle mi? Ben gülerim buna!
Sokrat: İster gül ister ağla, beni ilgilendirmez. Ama bazı düşüncelerini değiştir. Düşüncelerini değiştirmediğin müddetçe üzüntülerini, acılarını sonlandıramazsın.
Meraklı Eşek Arısı: Bu dediğini nasıl yapacağım? Başkalarının düşünceleriyle mi? Çünkü bana ait olanlarla başarabildiğim sadece bu kadar.
Sokrat: Tabii ki hayır! Çünkü başkalarının düşünceleriyle hareket eden insanın kişiliği gelişemez. Tabii başkalarının düşüncelerinin ne olduğunu da bilmeliyiz ve bunlardan faydalanmalıyız. Ancak davranışlarımıza yön veren kendi düşüncelerimiz olmalıdır. Öğrencilerime sık sık söylediğim bir söz vardı: Kendini tanı. Yeteneklerinin ne olduğunu bil.(s)
Meraklı Eşek Arısı: Bir insanın kendini tanıması bu kadar önemli mi? Kendinden sıkılıp da başkası olan o kadar çok insan var ki…
Sokrat: Kendin olmayı beceremezken başkası nasıl olacaksın? Yalnız kaldığında kendine de ki: “Maskeni çıkarabilirsin, çünkü şu an kendinle baş başasın.” Bugün de buraya kadar. Hoşça kal. Kötü başladık ama…
Meraklı Eşek Arısı: İyi bitirdik. Güle güle Sokrat!
● ● ●
YORUMLAR
Ömer Faruk Hüsmüllü
Selam, sevgi ve saygılarımla...