KELİMELERLE KURGU( BURUK TATİL)
KELİMELERLE KURGU YAPMAK
Karanlık,Düğme,Krema,Dosya,Deniz,Hayal,Şal,Tabak,İlke,Felsefe,Kırmızı,Kapı kolu,Salıncak,Kule.
Deniz kenarında geçirdiğimiz o tatili unutmak mümkün değildi. Babam’ın bizi bırakıp gittiği tatil yeri elbette ki çok güzeldi.Fakat babamsız hiçbir anlamı yoktu.
Geceleri karanlıkta seyrettiğim deniz içimi ürpertirken ,babamın yokluğunu daha çok hissediyordum.Balkona çıktığımda denize bakmamaya çalışıyor hemen içeri kaçıyordum.İçeride nefes almak çok zordu.Çünkü ev tıkış tıkış eski eşyalarla dolu ve küçüktü.Evdeki koku sabah olur olmaz kendimi dışarı atmama sebep oluyordu.
Gündüz insanı ferahlatan deniz , gece insanı içine alıp yutacak bir umman nasıl olabiliyordu.Babamın olmayışı , bende büyük bir güven bunalımı yaşatıyordu.
Babam bize bu evi nereden bulduysa ,kitaplıklarında kitaplar ,dosyalar bile vardı.Kapının arkasına rastgele çakılan çivilerde bir şal,kırmızı bir süveter ve son anda çıkarılıp bırakılmış pis bir atlet vardı.Belli ki bahçede çalışmış ve son anda üzerini değişip gitmişti evin sahibi.
Çivide birbirinden farklı düğmeler dikilmiş bir de hırka vardı.Olabildiğince özensiz birinin olmalıydı.Belki de çalışırken giyilen bir hırkaydı.
Babamın bize verdiği değeri ,bu evde görebiliyorduk.Evdeki tabaklardan ,bardaklardan her şeyden iğrenmiştim.Burası benim için ağzıma bir şey götüremediğim bir yerdi.Kapı kolları kırk yıldır silinmemiş gibi yapış yapıştı.
Babam ucuz olsun diye ,bizi birinin ara sıra para kazanmak için kiraya verdiği evine bırakmıştı. Peki babamın parası yok muydu?Elbette ki vardı bence bu anneme bir cezaydı.Babamın unuttuğu bir şey vardı ki biz de vardık.Anneme olan hırsıyla babam bir anda hepimizden vazgeçmişti. Bu gerçek evleri değildi tabii ki.Bahçe işleri için arada geldikleri pis bir yerdi.Her zaman kullanmadıkları için pis olması doğaldı bel ki. Fakat kiraya veriliyorsa ,en azından kapı arkasına kirli çamaşırlarını asıp gitmeleri büyük saygısızlıktı.
Annemde çok tiksinmiş olacak ki, elinde bez ve çamaşır suyu sürekli siliyordu.Fakat bu ev öyle temizlenecek gibi değildi.
Annem rahat edebilmemiz için çabalarken itiraz ettiğimiz şeyleri süsleyip önümüze getirerek çok da kötü olmadığını söylüyordu. Camları kırık büfe’nin içinde ev sahibinin yarım elişileri bile vardı.Yemek yiyeceğim zaman deniz kenarına gidiyor ve evin o pis yıllanmış kokusundan kurtulup ,unutunca yiyebiliyordum.
Bu tatilde büyüyünce çocuklarıma böyle bir durum yaşatmamam gerektiğini düşünüp bunu kendime ilke edinmiştim.Tatilim düşünerek,felsefe yaparak geçmişti.Oysa ki ben çocuktum.Eğlenip mutlu olmalıydım.
Bu üzücü tatilde tek sığınağım, annemin evin yanında büyük çabalarla astığı salıncaktı .Bütün gün salıncakta bir kedi gibi oturup , deniz köpüklerine bakarak kremalı bir pastayı hayal ediyor,bazen de sahile yaklaşıp ,bana hiç değer vermeyen ve bu tatili bana layık gören babama inat yaptığım kumdan kalelerin prensesi oluyor, dediğim dedik burnum havada gezip duruyordum.
Acaba baban olup hayal kırıklıkları yaşamak mı,baban olmayıp da onu güzel anılarla yad etmek mi güzeldi?
YORUMLAR
Yürükçü
Yürükçü
Yürükçü
ne tesadüf ben babamın ölümle gelen yokluğunu yazarken, siz varlığıyla gelen yokluğunu yazmışsınız !