- 809 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Ne Oluyor Bize?
Vuslat dediğimiz düğünler gelin ve damadın birlikte yazmaya başladıkları ömür kitabının ilk günleridir.
Takdir edersiniz ki kitaplar yazıldıktan sonra imza edilir yazarı tarafından. Nikah merasimleri henüz yazılmaya başlanılan bu masalın önden imzalanmasıdır.
Gelin ve damattan ömür boyu sürecek bu kitapta huzurla devam eden ve mutlu sonla biten bir masal yazmalarını bekleriz sevenleri olarak.
Birbirlerine olan aşkları, bağlılıkları bir ömür sürsün isteriz.
Ben bazen bu birliktelik arifesinde çiftlere bu üzücü haberi veriyorum maalesef. Eğer görücü usulüyle değil de âşık olarak evleniyorsanız size üzücü bir haberim var diyorum onlara.
İşin aslı acı bir gerçektir ki, aşık maşukuna kavuşunca bitiyor aşkları çoğu kez. Ondan sonra sevgi saygı hoşgörü başlıyor. Anlayış başlıyor. Tahammül etme katlanma dönemi başlıyor.
Bu realitenin doğru okunması gerekiyor. Yaşanan durumu doğru yorumlayamazsanız tartışmaların hatta kavgaların önünü alamıyorsunuz. Birlikte yaşamanın inceliklerinin farkına varabilirse çiftler, işte o zaman aşk bir ömür boyu da sürebiliyor.
Hani namaza benziyor birazda evlilik. Namaz için niyet ettikten sonra artık sağa sola bakamıyoruz değil mi? Evlilikte böyle işte modernizmin evsizliği dayatmasından kurtulup evliliğe niyet etmişseniz etrafa bakmamalısınız. Bu aşamada unutmayın artık hiç kimse ve hiçbir şey sizden evinizin saadetinden daha önemli değil. Ne damadın akrabaları nede gelin hanımın akrabaları bu noktadan sonra evliliğinizde söz sahibi değil.
....
Roller değişti evliliklerde. Kimse durduğu yeri de duracağı yeri de bilmiyor artık. Halbuki evimizin direği erkekti ve saygımız, sevgimiz, hürmetimiz onaydı. Evimizin çiçeği kadındı. Kırılgandı, hassastı, anneydi. Her ikisi de ayağımıza giydiğimiz ayakkabı gibiydi. Sağ ayağımıza giymemiz gereken ayakkabıyı sol ayağımıza giyerek ayağımıza zulmetmeyi seçtik.
Erkek erkekliğini bilmedi şefkatle davranmadı eşine. Kadın kadınlığının inceliklerini bilmedi. Ve bir hanımefendiyle evli olduğunu hissettirmedi erkeğine. Böyle olmayınca da yürümedi evlilikler.
Genç kız anne evindeyken her sabah uyandığında annesini görüyordu yanında. Şimdi gözlerini açtığında başka birini görecek başucunda. Ve bunca yıldır annesinin ona hazırladığı kahvaltı sofrasını o hazırlayacak sevgili eşine ve uğurlayacak işine. Hayat böyle bir şey işte...
Var mısınız?
31.03.2013 Bağlaraltı-Bursa
YORUMLAR
Mustafa Bey, yazınızdaki söylemlerinize katılıyorum.
Ne güzel bir benzetmeydi o; sağ ayakkabıyı sol ayağa giymeye çalışmak. Çok güzel. Hem annemizi hem eşimizi sevip sayacağız da yerlerini karıştırmadan.
Tebrik ederim, saygılar
Mustafa Tilci
Evli değilim fakat olması gerekeni düşününce, mantıklı geliyor.
Anne olarak kadının, aile içinde, aile birliğini korumaya yönelik birlikte akşam yemeği yiyebilme, ortak alanı kullanma, evin düzenli ve temiz tutulması, çocuklara sosyal gelişimlerini destekleyici model olması ve sorumluluk kazandırması en önemli rolüdür.
Baba olarak da erkeğin, kadınıyla iletişim kurarken derin bir nefes alıp, egemen konumlardan konuşmak yerine birlikte keşif yapmaya yönelmesi gerekiyor.
Eşitlik ve işbirliği, kadınlar açısından "Kim kimi yenecek?" sorusundan çok daha önemlidir.
Aslına olay "ego"larda bitiyor.
Önemli, değerli bir işi başaran kadınınızı takdir edin. Empati yapın, kadın 1 gidene, 2 gelir.
Sade, duru ve çok özel bir yazıydı.
Paylaşım için teşekkür ederim.