- 1178 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gülyaşı, Nesrin Z.İnankul'un Şiir Kitabı / Deliler Teknesi , Mart-Nisan 2013
Nesrin Z. İnankul’dan Gülyaşı (*)
M.Mazhar ALPHAN
Bugüne kadar dördü şiir, biri düzyazı olmak üzere toplam beş kitabın yazarı Nesrin Z. İnankul, “Gülyaşı” kitabıyla ” biz de bu kulvarda varız” diyen biridir. “Dünyanın yüzüne çarptım kapıyı” (s.7) diyen şairin şiirleri, kadın duyarlılığının, kadınca söylemin dışa vurumudur. Toplumsal baskıya rağmen sanatta kadın kimliğini bulan biridir. “Nasıl şiir yazarsınız?” sorusuna verdiği yanıtta; “Şiir, genellikle aydınlığa çıkış yoluma döşediğim sezgilerimin, duygu ve düşüncelerimin mihenk taşlarıdır. Kendimi kendimde arayıp sonuçlarını görmeye çalıştığım aynamdır. Yaşadıklarım, özlemlerim, düşlerim, değerlerim; olumlu ya da olumsuz sessiz çığlıklarımdır. Ruhsal tedavi yöntemlerimin havuzudur…” (Şairin Parmak İzi, Rıza Aslan, Artshop Y. Ocak-2013) demiştir. Şairimiz, kendini kendinden süzerek şiirler yazar. Edinimlerini, birikimlerini sözcüklere yüklerken, duygusallığı da göz ardı etmez. Şiir bilgisinin tüm olanaklarından yararlanır. Sözcük tasarrufunun bilincinde olup zor olanı seçer, kısa ve öz yazar.
“Diliçi” şiiri, çoğu şiirlerinin aksine, yaşama sevinci bir duyarlılıkla yazılmıştır: “Havada/Bir dilber yoğunluk/ Diliçi sapında/ Yediveren gülleri/ Bahçıvanı ışık” ( s:12) Kendini kendinden süzerken bitmemiş bir senfonin de hazırlığındadır şair. Ayrıca kadın duyarlılığının, aile bağlarının, mutluluğun naif bir resmi de çizilen bu şiirde, tinsel bir seslenişe kulak vermemize olanak sağlanıyor. “Gül Soluğu” şiirinde başlangıçta sıkıntılı kadın duyarlılığına karşı “Yakarır kurumuş diliyle/ Kırık taşlara sıkışan ömür” derken, son dizede “Altın vuruşu olur gül soluğu” diyerek vakur bir karşı duruş sergileniyor.(s:14) Böylece şiirler arasındaki kan bağı ve bütünlüğü de yakalanıyor.
İnankul, anlam kaymaları ve tersinlemelerle kurar şiirini, ”Vatanım yok, gülyaşıyım” (s:15) “Kes cezamı güzelliklere” (S:17) dizelerinde olduğu gibi. Şiire hece vezniyle adım atan şair, özellikle Veysel Çolak’ın Şiir Atölyesi’ne başlamasıyla kendisini geliştirmiş, şiir bilgisiyle donanımlı kılmıştır. Kendi deyişiyle, o güne kadar yazmış olduklarının şiir olmadığını anlamış ve hepsini yırtıp atmıştır. Şiirin bir bilgisi olduğunun, bunun da edebiyat tarihinden; başka bir deyişle, Halk Şiiri, Divan Şiiri, Cumhuriyet Dönemi şair ve akımlarından, dünya şair ve şiir akımlarının öğrenilmesinden geçtiğinin bilincine varmış, bol bol okumuş, kendini yetiştirmiş, kadın kişiliğiyle de şiirine damgasını vurmuştur. Kendisine ait dünyasında kendisiyle hesaplaşır. Şiir aynı zamanda kendine uyguladığı bir terapidir onun için. Yaşam mücadelesi onu dirençli ve kararlı kılmıştır. “Kan kusar, kızılcık şerbeti içtim derim, ”atasözüne uygun olarak yanımızda şen şakrak görünürken, tek başınayken ağlayan bir yapısı vardır. Mutluluğun yanı sıra genellikle mutsuzluğun resmini çizer, kadın hakları için mücadele verir: Karanlığı deler saçlarım/(….)/Yatağın yayları isyanda/Yenisi başlayacak bir savaş/(…) / Kötü çizilmiş bir tablo mu yaşam/Toprağın özünü suya saklayan (İsyan, s.10-11) dizelerinde görüldüğü gibi karamsarlığın yanı sıra yine de bir umut ışığı hep vardır onun için.
Şair “Salkım” şiirindeki “(…)/ Ekmeğin korkusudur/Lokmanın uzaklığı/ Kırık yalnızlığıdır fakirin” (s:36) dizelerinde göründüğü gibi ülke sorunlarıyla ilgilenirken dünya sorunlarıyla da ilgilenir: “(…)./Kazınır Afrika kamburuna/Ölüm kaplı, cüzamlı toprak/(… )” (Gülyaşı, s: 15)
Şairimizin yanından kitap eksik olmaz, , sorunlarını unutmak için bol bol okur. Ayrıca yazmanın yanı sıra rölyef yaparak, oya oyalayarak kendine bir terapi uygular, bunu da dizelerine döker: “Oyaladığım sözcükler/ Havlu kenarlarına dökülür/(….)// Namussuzun namusunu korumak/ Ne büyük işkence/ Gerçek içimden uzanır yaşama/(…)” (Oya. s: 27)
Buraya kadar yaptığımız incelemede, İnankul’un şiir bilgisine ne denli hakim olduğunu ve bu bilgileri şiirin biçem ve biçiminde, ses uyumunda, armonisinde, dizeler arası ilişkilerinde uyguladığını görüyoruz. Mecaz, benzetme ve eğretileme gibi sanatları bilinçli bir şekilde kullanmış, hatta bunun da şiirini yazmıştır: “Üçüncü bir sözcük doğar/ İmgesel çağrışımları bol/ Gerçekle masal sarası/(….)//Bir aranış aramızda/Çözülür donmuş suratlar” (Aranış, s.51)
Nesrin Z. İnankul okuyan, araştıran, kendini geliştiren ve bulduğuyla yetinmeyip devamlı düşünen, insan ve kadın hakları için direnen şairlerimizden biridir. “Yansıma” şiirindeki “(…)/Saksıda direnen bir sardunya/ İlkbahara hasret, kış beyazı karanlık/ Bir sis bulutu içinde insan/ Duruyor tomurcuğa” (s:50) dizleri gibi birçok dizesi bunu yansıtıyor. İnankul tünelin ucundaki Prometheus’a varmak için tüm karamsarlığa, ekonomik, sosyal, politik zorluklara rağmen yolunda ilerliyor. Umut her şair gibi onun da yaşam kaynağı. Aydınlatmak, aydınlanmak için meşaleyi; sözcükten sözcüğe, dizeden dizeye, cinsiyet ayrımı yapmaksızın elden ele devrediyor.
Nesrin Z. İnankul’u bize kazandırdığı “Gülyaşı” kitabından dolayı kutlar,başarılarının devamını dilerim.
Ocak 2013
M. Mazhar ALPHAN
(*) Güyaşı, Kanguru Yayınları, Kasım 2012, Ankara, 63 s.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.