Zayıf ve kuru kalpler
“Gönülleri de zayıf ve kuru mu acaba ?” diye düşündü Ayşe, Ahmet Amca’ nın zayıf ve kuru ellerine ilâçlarını koyarken. “Hâlâ hayalleri var mıydı, gönüllerini canlı ve diri tutan? Özlemleri, ümitleri…”
Pek ihtimal vermiyordu buna ve nedense ömrünün bu deminde olan insanların keşkeler, pişmanlıklar içinde yaşadığına inanıyordu.
- Teşekkür ederim kızım dedi Ahmet Amca.
- Rica ederim, dedi Ayşe gülümseyerek. Bu benim görevim.
Buraya yeni gelmişti Ayşe. Henüz herkesi tanıma fırsatı olmamıştı. Günün bu vaktinde hastaların ilâçlarını dağıtır ve işi bitince personel odasının balkonuna gider, bir müddet bahçedeki yaşlıları izler, sonrada biraz kitap okurdu.
Personel odasına doğru yürürken ikinci katın merdivenlerinden hızla inmekte olan Elif ile karşılaştı.
- Hayrola Elif acele acele nereye böyle ?
- Zeynep Teyze’ nin yanına gidiyorum Ayşe. İşimi bitirdim, biraz boş zamanım var, Zeynep Teyze ile sohbet ederim diye düşünüyordum. İstersen gel beraber gidelim. Çok tatlı bir teyze, inan seveceksin.
Biraz düşündü Ayşe. Bir yandan yorgundu ve bir bardak çay alıp balkonda sonuna yaklaştığı kitabını bitirmek, diğer yandan Zeynep Teyze ile tanışmak istiyordu. O’ nun hakkında daha önce de birkaç şey duymuştu. Özellikle mendil ile ilgili şeyler ve merak ediyordu.
- Tamam dedi. Hadi gidelim.
Az sonra kapının önündeydiler. Kapıyı Elif çaldı.
- Girin.
Elif önde Ayşe arkada içeri süzüldüler.
- Merhaba Zeynep Teyze. Nasılsın ?
- İyiyim Elif kızım. Sen nasılsın ?
- Teşekkür ederim ben de iyiyim. Bak sana misafir getirdim. Adı Ayşe.
- Sen de hoş geldin kızım. Gelin oturun şöyle.
- Hoş bulduk dedi Ayşe, gösterilen yere otururken.
Bembeyaz saçları, tebessüm eden dudakları ve bakımına özen gösterildiği her halinden belli olan yüzüyle tatlı bir ihtiyar görüyordu Ayşe karşısında.
- Zeynep Teyze ben neden geldim biliyor musun, diye söze başladı Elif. Bana şu mendil hikayesini anlatacaktın.
- Anlatırım kızım, ama önce şeker faslını halledelim.
Elinde tuttuğu kitabı masasının üzerine açık bir şekilde koydu Zeynep Hanım ve şekerliği alıp onlara doğru uzattı.
- Buyurun, istediğiniz kadar alın.
Elif bir çırpıda şekeri alıp jelatinini açtı ve ağzına atıverdi. Ayşe’ nin ise şekere doğru uzanırken gözü masadaki kitabın altı çizilmiş satırlarına kaydı.
“Gel derken yanmaya hazır olunmayı bekler Lelia
Çünkü Havva’ nın kadınlarındandır
Vazgeçilmezliğiyse Adem’ in cennet yalnızlığından”
Zeynep Teyze kitabın Ayşe’ nin ilgisini çektiğini fark etti.
- Şiir sever misin Ayşe ?
- Severim dedi, Ayşe yaptığından utanmış bir şekilde kekeleyerek. Özür dilerim, gayri ihtiyari oldu.
- Eşimin en sevdiği şiirdi, dedi Zeynep Teyze gülümseyerek.Şiir aşkın gölgesidir, diye devam etti. Çünkü aşk ile var olur şiir. Aşk yoksa şiir yoktur. Kadın erkek arasındaki aşk değil sadece kastım. Vatana dair, inanca dair, insana dair aşk… Örnekleri çoğaltmak mümkün tabi, ama sonuçta şiir varsa herhangi bir şey üzerine, orada aşk vardır önce.
Kitapları ve sanatla ilgilenmeyi seven bir bayandı Zeynep Hanım. Hem konuşmalarından hem de içinde yaşadığı odasından belliydi bu. Duvarlarda kendi çalışması resimler asılıydı, yatağının hemen yanı başında küçük sayılabilecek bir kitap dolabı vardı ve rafları kitap doluydu. Ayrıca odanın değişik yerlerinde dünyanın farklı bölgelerinden getirtilmiş antika eserler bulunuyordu.
Elif gittikçe sabırsızlanıyordu.
-Zeynep Teyze, lütfen anlatır mısın mendil hikâyesini ? Çok merak ediyorum, dedi bir kez daha.
Zeynep Teyze’ nin yüzüne aniden bir hüzün çöktü. Nemlenen gözlerini saklamak ister gibi başını öne eğdi. Bir süre öylece durdu. Elif gözlerini kırpmamaya çalışırken Ayşe nefes almaya çekiniyordu.
Zeynep Teyze, oturduğu yerden masanın çekmecesine uzandı. Yavaşça çekmeceyi açıp mendili avucuna aldı ve göğsüne bastırdı.
- Bu mendil dedi, yirmi beş yıl önce trafik kazasında kaybettiğim eşimin mendili. O’ ndan geriye kalan en değerli hatıra. Eşime olan aşkımın yemini gibi, şahidi gibi… Bu mendili her kokladığımda eşimin kokusunu çekiyorum içime. Koklamadığım geceler uyuyamam. Yalnız ve yeminimi bozmuş gibi hissederim kendimi…
Elif Zeynep Teyze’ yi üzdüğünü düşünüp ısrarla sorusunu tekrarlamanın pişmanlığını yaşarken Ayşe’ nin ağzından “Çok büyük bir aşk…” cümlesi döküldü. Zeynep Teyze başını kaldırdı ve gözlerini Ayşe’ nin gözlerine dikti.
- Eşimle benim aramdaki aşk gereken çaba ve sabrın gösterildiği her aşk kadar özeldi, her aşktan daha özel değil.
- Ama böylesine kolay kolay rastlanılmıyor, dedi Ayşe. Etrafıma baktığım zaman aşkı insanları birbirine bağlayan; ama kolay kopan çürük bir ip gibi görüyorum.
- Haklılık payın var, dedi Zeynep Teyze. Fikrimce insanlar bu gün aşk deyince toz pembe bir senaryo yazıyorlar zihinlerinde. Halbuki aşkın içinde vuslat kadar hasretin, sevinç kadar acının, varlık kadar yokluğun, anlaşma kadar çatışmanın…
Sustu Zeynep Teyze, elindeki mendili burnuna götürüp derin bir nefes çekti.
- Yaşam kadar ölümün olduğunu unutuyorlar, diyerek sürdürdü sözlerini.Belki düşünmek istemiyorlar, belki içlerinde aşkın bu yüzüyle karşılaştıklarında direnecek gücün olduğuna inanmıyorlar, belki de başka bir aşk daha cazip ve kolay bir seçim olarak akıllarını çeliyor.
Kelimelerini ördüğü harfler yorgundu, ümitsizdi, yılgındı ya da Ayşe’ ye öyle gelmişti.
Elif’ in yüzüne baktı “Kalkalım.” der gibi. Anladı Elif.
- Zeynep Teyze, biz müsaadeni isteyelim. Sen de dinlen biraz ve ne olur kusuruma bakma. Sorumun seni bu kadar üzeceğini bilseydim…
- Yok kızım üzülmedim. Sadece O’ nu çok özledim.
Bu son cümle iki genç kıza da bildikleri tüm cümleleri unutturmuştu sanki. Hiçbir şey söyleyemeden kapıyı açıp çıktılar odadan.
Elif ile kısa bir “Hoşça kal!” faslından sonra ayrı yönlere doğru giderlerken Ayşe kendi kendine “ Gördün mü?” diyordu
“Asıl kuru ve zayıf bir yürek taşıyan kim?”
YORUMLAR
Enfes bir yemeği ilk defa yiyip de cook beğenince fazla yemekten mideme ağrı girmiş gibi midem ağrıdı okuyunca
Yazmayın böyle ağrılı kalpli aşklı şeyler okuyorum sonra
Yine Lelia vardı hem
Nokta.
Râzı.
Ama cok da yememek lazım :)
Sayın yazarım, sizin yazılarınızdaki içtenliği çok seviyorum. Her öykünüzün sonunda çıkaracağımız dersler oluyor bun da olduğu gibi.
Evet, para ile imanın kimde olduğu belli olmadığı gibi sevgi dolu bir kalp de kimde olduğu belli değildir. Bazen yaşlı bazen de genç olabilir
Saygılar
Râzı.
Parayla
İmanın kimde olduğu belli değildir diye bir anonim söz vardır.
Acıyla
Saadetin de kimde olduğu belli değil
O kadar çok maske var ki
Güzeldi yazı
Teşekkürler
Saygıyla
Râzı.
evet belli değil ve bu yüzden yargılarımızda acele etmemeliyiz ...