- 2712 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Yalnız İnsanlar
Yalnızlık, tek başına bir adada kalmak gibi değildir , bazen tek bir kişi yalnızlığını gidermeye yeterken , bazen de kalabalıkların arasında , seni anlamayan insanların yanında yapayalnız hissedersin kendini.Yalnızlığı tercih eden insanların yalnızlığından bahsetmeyeceğim , ama yalnızlığın her şekli zor galiba.Her şeyi insanlar için yaptığımıza bakılırsa kimse yalnız olmayı istemiyor .Bir yazı yazdığında okunmasını arzularsın, sokaklar bomboş olsaydı ve bizi görecek kimse olmasaydı insanlar giyinmeye bile gerek duymayabilirdi. Her türlüsü acıdır yalnızlığın ama önce ruh yalnızlığından bahsedeceğim. İki yabancıya dönüşen insanların arasındaki uçurumların ve bir arada tutmaya zorunlu kılan tabularından bahsedeceğim dilim döndüğünce.
Yıllarca tek kelime etmeden yaşadım diyordu kadın, otuz yıl hiç konuşmamışlar eşiyle, dile kolay koskoca bir hayat bir ömür sanki, neden ayrılmadıklarını sormaya dilim varmıyor, biliyorum sanki, onlar gibi nice insanların bir arada yaşadıkları yalnızlıklar öyle çok ki , hemen hemen herkes yaşıyor biriyle, ya da birileriyle. Belki de tek bir noktaları yoktu uyuşan.Bazen de herkes kendi içinde yalnız, ama onları bir arada tutan hayatlar vardır, bu da bir nevi ruh yalnızlığı.
“Otuz yıl nasıl katlandınız? diye sordum ”
“ herkes kendi dünyasında yaşadı, sadece aynı evi paylaşmaktan ileriye giden bir şey yoktu”
diye cevap veriyor, neden ayrılmadıklarına şaşırmıyorum, toplumun görünmez baskıları diyorum, hep içinde “insanlar ne der?” sorusu var.
Bizler görünen şeyleri koruduğumuzu sanırken belki de görünmeyen her şeyi çürümeye bırakırız.Ruhunu, yalnızlığını, mutsuzluğunu kalbine gömüp dışardan görünen hayatımızın nasıl göründüğüne bakarız. Dışarıdan görünen bizi saklayan maskelerimizdir. İçerilerde bir yerde, kaybolup giden tutkularımız, bizi yok eden öldüren asıl yanımız.
“Ben iki nedenden yalnızım diyordu ;
Biri aşk biri fiziki bir yalnızlık.Diğer taraftan ruhum özgür ve çok kalabalık
ruhun tutsak ve yalnız olması bedensel ve aşksal yalnızlıktan çok kötü bence, yani insan ayaklarıyla bir yere kadar gidebilir. Gözleriyle sadece belirli sayıda şeyi ve insanı görür, ama bazen aşklaşmak istiyor manen ruhum.” Aşksızlık da bir başka yalnızlık olsa gerek.İnsan ruhunun ihtiyacı var sevgiye, sevilmek istiyor.
Anlaşılmadığını düşündüğünde, aynı duyguları hissetmediğinde efrafında olup biten her şey yanlızlaştırır insanı, oraya ait değildir kişi, başka türden gelmiş bir canlı gibi hisseder kendini.Oysa her insanın ait olduğu bir yer vardır, kendisi olduğu ve kendi olmasına izin verildiği.Evde somurtup duran bir genç, arkadaşlarının yanında daha sıcak ve neşelidir, bunun sebebi belki de otoriter bir baba ya da annedir.Ne yaparsa yapsın taktir görmeceğini anladığında aile içinde yanlızlaşır ve içine kapanır.Belki de hayatımızın her dönemi böyle yanlızlıklarla doludur, sebebi hayal gücümüze, kişiliğimize yön verip bizi robotlaştıran ve daima ne yapmamız gerektiğini söyleyen toplumun baskıcı yanları olabilir.Kabul görmeyen davranışlarımız belki de dünyanın değişimine katkı sağlayacak nitelikte yaratıcı olgulardır, ama dinlemek yerine yok etmeyi seçeriz.
Genç bir İnsan yalnızlığa katlanabilir , yalnızlıkla baş edebilir belki. Yaşlılıkla gelen yalnızlıklara katlanmak daha zor ve üzücü. Yaşlı bir teyzeyi hatırlıyorum bu noktada. Birilerini görüp lafa tumak adına, pencerenin önünden ayrılmazdı. Bazen boynu düşerdi geleni gideni gözlemekten, çocukları nerdeydi? Kocası ölmüştü yıllar önce yapayalnız kalmıştı bu yaşlı haliyle.Bazen kocasını gördüğünü söylerdi gölgelerin içinde, bir gün öldüğünü duyduk yapayalnız evinde. Mezarının başında sadece beş kişi vardı, hey gidi koca nine, beş kişi miydi bunca emek bunca sene?
Ne zaman yalnızlıktan bahsetsem anlarım yalnız olmadığımı, her insan gibi bende tutunurum herhangi bir şeye bir değere.Gerçekten yalnız olmayı kaldıramazdım eminim, bu his karanlık bir mahsen, bazen de dipsiz karanlık bir kuyu gibi.Yalnızlığı seven insanların kendi iç dünyaları kalabalık bir şehir gibidir, her fırsatta çekilir içinde var olan dünyasına, bir nevi içe dönüklük diyebiliriz. Bu yalnızlık sayılmaz.Dışa dönük insanlar yalnız kalmayı fazla sevmez.
Bir gece, arabamla Işıksız bir yola saptığımda yalnızlığın gerçek yüzüyle karşılaşmıştım, bir daha dönememek hissine kapıldım ve ölümden korktum, sevdiklerimi görememekten, bağlı olmaktan ve toprağın altında bir başıma kalmaktan korktum.Ölüm yalnızlığıydı bu, dünyadan ve sevdiklerimden koparılan koskoca sonsuz bir yalnızlık.O zaman dünyanın yaşamak için tek bir fırsat olduğunu anlıyor insan ve boşa geçirilen zamana bakıp acıyor için için, kıymeti bilinmeyen gençliğinin , çekip gittiğin sevgilerin, boşverlerin anlamsızlığını.Hayat bize sunulanı almamız için onlarca fırsat sunarken, bizler yine hırslarımızla yok ediyoruz her şeyi.Oysa yanlız kalmak için sonsuz vakit varken, biz yalnızlığı keşfediyoruz bazen.
Kalbim bir serçenin konduğu
Dal kadar ince ve kırılgan
Gözlerin nasır tutmuş olsa da
Yaklaş korkma aşkımdan
Elimdeki sigaranın kokusu yalnızlığımdır
Gördüklerimse elimdeki kalemde
Yalnızlığın şarkısını okuyacağım sana
Sayfalar dolusu acılar yazsa da
Bu okuduğum en güzel şarkıdır
İçinde aşkımın maviliği saklıdır
Söz-Müzik: Funda Arar
Yorum: Funda Arar - Kıraç