BİR ÖDÜLÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
BİR ÖDÜLÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Tapar nerde diye ilişti masamıza. Endişeliydi.
-Ona anlatacak, görüş alacaktım ama size de anlatabilirim. Dün bir telefon aldım maliyeden. Falan gün evdeyseniz ziyaretinize gelmek size bir ödül vermek istiyoruz, dediler. Bildiğiniz gibi ben emekli olalı yirmi yılı geçti. O günden beri devletle hiç işim olmadı. Bu işin altından bir Çapanoğlu çıkmasın. Hangi başarıyı gösterdim ki devlet beni ödüllendirsin? Hani, Azrail, oğlan dağıtıyormuş demişler de, benim oğlumu almasın da ben ondan oğlan uşak istemiyorum diyen kişi gibi devlet bana zarar vermesin de ben ondan ödül mödül istemiyorum arkadaşlar. Haksız mıyım yani?
Endişesinde haklıydı Mahmut Hocam, fısıltı gazetelerine göre soygunlar yaygınlaşmış. Yalnız yaşayanlar tespit ediliyor. Kapılar çalınıyor, açan kişiler spreyle bayıltılıp evler soyuluyormuş. Hatta direnen olursa şiddet uygulandığı bile oluyormuş. Hadi bunlara söylenti diyelim. Devletin basın yayın organlarında, sokak ve caddelere astırdığı “Polis ve savcı kimseden para istemez.” söylemli boy boy uyarı ilanlarına ne demeli. Demek ki anılan makamların adları kullanılarak soygunlar yapılıyormuş. Soyguncular, polis ve savcıların adını kullanır da maliye memurlarının adını neden kullanmasınlar dı?
Şinasi Işık’ın öneri ve uyarıları mantıklıydı.
-Randevu saatinde güvendiğin bir arkadaş yada komşunu da evde bulundur hocam, gelenlere kesinlikle kimlik sor. Bu devirde kimse kimseye güvenemiyor.
Söz alan bir başaksı:
-Arkadaşlar, neneler gibi hep olumsuzu düşünüyoruz. Ne belli. Bu kez de gönül almaya karar vermiş olamaz mı devletimiz? Ödev yapmadığı için cezalandırdığım öğrencim sormuştu. “Aksatmadığım ödevlerim için ödüllendirmiyorsunuz ama bir kez yapamadığım ödev için cezalandırıyorsunuz. Bu doğru mu?” diye de. Şöyle cevaplamıştım onu. “Kurallara uyan sürücüyü ödüllendirmeyen polis, ihlal ettiği bir kural için basar cezayı, derhal...” Ben peşin hükümlerden kaçınıp sonucunu bekleyelim derim…
Yine tatmin olmamış. Maliyede çalışan bir tanıdığına akşam oturmasına gitmiş hoca, “Vergisini aksatmadan ödeyenlerin ödüllendirileceği.” Haberini alınca huzur içinde dönmüş evine.
Randevu gününde gelen görevliler, örnek mükellef Mahmut Güler hocama, bir teşekkür yazısı ile bir radyo hediye etmişler. Hediyeleri odasının en güzel köşesine yerleştiren hoca, gelene gidene gösterip sevincini paylaşıyor.
Hocamın ödüllenmesine konu olan vergiler, büyüklerinden intikal eden bir miktara dişinden tırnağından artırdıklarını ekleyerek borç harç yaptırdığı üç dairenin kira gelirlerine aitti.
Hey gidi dünya hey! Öyle esnaflar bilirim ki vergi kaçırmak için fiş almazsanız indirim yaparlar. Öyle doktorlar bilirim ki muayene parası karşılığında istemedikçe fatura vermezler. Fatura isteyince de kaşlarını indirip dudaklarını sarkıtırlar. Duvara astıkları vergi levhalarına bakarsınız. Ya asgari ücretli kadar ancak para kazanabilmiş, ya da hepten zarar etmişlerdir.
İnsanın sadaka veresi geliyor, böylelerine...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.