- 1301 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ömrü Kelebek Kadardı
Okul- ders- hayat- çare... Nerde kaybedeceğini düşünmeden ve kaybettiğin şeyin yerine neyi koyacağını bilemeden yaşanan liseli yıllar.. Ne zaman düşünsem hüzün kaplıyor içimi, önümü göremiyorum, camdan bakan liseli bir kız olarak kalmışım demek! hayallerimi bırakmışım lise sıralarına , ondandır hiç büyüyemeyişim ve daima bir yanım eksik, bir yanım yarım... Yıllar geçmiş yinede liseli bir kız olarak kalmışım.
Karamsar duygular içini kavrayıp güçsüz bıraktığında bedeni , depresyona girme olasılığın fazladır. ilk depresyonu lise de yaşamıştım. O yıllarda sorunu anlayıp çözme yetisine öğretmenlerimiz dahil hiç birimiz sahip değildik.Güçsüz düştüğümde, ayağa kalmam için yardım alacağım kişinin ne olduğunu dahi anlamana imkan yoktu. Hayatın ipleri kendi elindeydi ve ipin ucunu bıraktığın an ölürdü kendinle beraber hayal ettiğin her şey gibi.
Aşk karşına ne zaman çıkar? o an planlanmıştır sanki Eros tarafından.Bir heyecanla kalkarsın yerinden “ hadi ..... gidelim” deyiverirsin aniden. Serpil söylemişti sihirli sözcüğü “ hadi tiyatroya gidelim, ablam gişe görevlisi” Karlı bir gündü, sokaklar kayıyordu ayaklarımızın altından, kol kola girmiştik ve yere bakıyorduk sürekli düşmemek için.
Perdenin ardından bize bakan çocuklar gibiydi , oldukça yakışıklıydı subay kiyafetlerinin içinde.Evde ve okulda yaşadığım yalnızlığım, mutsuzluğum bir an için geçmişti gözgöze gelince, sanki aşk tutmuştu elimden sevince.Oysa son günlerde dilime takılan Teomanın şarkısıydı;
Boşver beni
Mühim değilim
Bu O’nun hikayesi
Çok beyazdı, kir tutardı
Ömrü kelebek kadardı
Karlı havada yürümek güzeldir.Tiyatro çıkışı Serpil’le kolkola bütünleştiğimiz karlı yollarda, göz gözü görmeyen sokakların aralarından geçerken bir sesle arkamıza döndük aynı ayda , bizi takip edip arkamızdan gelmişlerdi, birini diğerinden , sadece yüzünden ayırt edebildiğim iki kişiydi;
kıcacık tanışma faslından sonra yeniden buluşmak üzere ayrıldık yanlarından, bir hafta sonra yine aynı yerde buluştuk, bir kafede oturup hayata dair konuştuk, sonra sinemaya gittik. Erol’la konuşacaklarımız hiç bitmiyordu nedense , müzik ve kitaplar bahane .
Uzun süre çeşitli aralıklarla beraber aynı yolda yürüdüğümü sandığım ve bana dünyanın güzel bir yer olduğunu ve yaşamak için bir çok sebep olduğunu düşündüren sevgili, aslında aynı kulvarda başka yollara çıktığını anlatıyordu kaderimiz. Zor günlerin elinden tutan bağlılıklar vardır hayatta, bazen bir sevgili bazen bir çocuk, bazen bir anne.
Annemle babam ayrıydı , benim üzerimden yaptıkları kavgalar bitmek tükenmek bilmeyen sürüncemenin içinde gel gitler yaşıyor beni hayattan soğutuyordu. “sen “ve “ben” gibi cümleleri hiç sevmem o yüzden.Ayrılığı ilk lise yıllarında annem ve babamdan öğrenmiş, hayatım boyunca korkmuştum sevginin aldığı o son halinden.Okula ve derslere yeterince odaklanamaz olmuştum, aklımda Teoman vardı, şarkısını söylüyordu ;
Mektupları şişedeyken
Bir de bakmış deniz yokmuş
Tek başına dans ederken
Mutsuzluktan sarhoşmuş
Aşktan gözü dönmüş iki insanın bir arada mutlu olma olasılığı azdır, , bir kelimeyle gururuna yenik düşüp bitirebilirsin o güzel sevgiyi.Ben her zaman dağıtan o ise toparlayan taraftı, sevgisi ikimize de yetiyordu, ne zaman yıkıp gitsem bir şeyleri tıpkı bir anne gibi gelip topluyordu her şeyi. O gittiğinde her şey yok oluyordu oysa, ne kendimi görebiliyordum dünyanın içinde, ne de güzel olan anlamlı olan tek şeyi, sonrada teşekkür ediyordum iyi ki varsın diye, dua ediyordum beni bırakıp gitmedi diye.
Artık alışmıştım annem ve babamın ayrılığına ve ayrı kaldıkları halde kavgalarına.Ben evin tek çocuğuydum ve galiba bir evliliğin önünde duran tek sorundum. Kendi içinde haklılık savunucusuydu her ikisi de, “ senin için” kelimesini hiç sevmem bu gün bile.
Aradan yıllar geçti;
Erol mezun olup benim yanımda almıştı soluğu. Kardeşleri de gelmişti, sokaklar subayların heyecanıyla doluydu.Benim henüz bir yılım vardı üniversiteyi bitirmeye. O gün her şey yolunda gidiyordu. İnsanların mutluluğa alışması zordur, hemen ardından gelen fekaket habercisi gibidir sevinç, korku verir aşırı mutluluk.O yıllarda bilmiyordum bunu, tek bildiğim Erol ve beraber ilerde kuracağımız yuvadan başka bir şey değildi.
Erolun tayini çıkmış Van Erciş’e gitmişti . Döndüğünde evlenmek üzere ayrılmıştık.Beklemek kadar rezil, beklemek kadar kahpe yalnızlık yokmuş meğer, günlerce haber alamadım ondan, her gece ağlamaktan gözlerimi göremiyordum aynadan.Nereden soracağımı bilemiyordum,mektuplara da cevap vermiyordu, en son mektubunda “ beni çok özlediğini, gelir gelmez de evleneceğimizi “yazmıştı.Sonunda onu bulmaya karar verdim, ordu evini aradım;
“ hayır burda öyle biri yok”
“ evet biliyorum mezun oldu sadece onu nerden bulacağımı bilemiyorum bana bir adres ya da telefon verirmisiniz?"
“ nereye tayini çıktı demiştiniz?”
“Erciş Van “
“ size bir telefon vereyim , ordan sorun “
Çok sevinmiştim, hemen telefona sarlıp çevirdim tuşları;
“ evet kimi aradınız?”
“Erol Güler”
“ haberiniz yok mu?
“ .....”
“ Erol çatışmada şehit oldu, başınız saolsun”
Ne zaman şehit haberi duysam , ıssız bir evrendeyim. Her yer karanlık, herkes yalnız, öleceğini bilseydim, belki de ardından gidebilirdim, son bakışını görmeden son bir kez “seviyorum” demeden, kaybolan sevgim ve ben hâla lisedeyim...
Oyundan kalkmak isterken
Kağıtlar dağıtılmış
Bu hava boşluğunda
Artık her şey satılıkmış
Trafikte akmayan
Hep onun seridiyken
Söylediği son şarkı
Elveda Zalim Dünyaymış
m-jgan