- 1368 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KİM MİLYONER OLMAK İSTER…?
Yazının başlığını okuduğunuzda,
Kim istemez ki, milyoner olmayı her insan ister tabii diye bilirsiniz…
Elbette,,, her insan ekonomik sıkıntılardan uzak, rahat bir yaşam sürdürmeyi arzular.
Tatile çıkmayı, senede birkaç kez sinemaya, tiyatroya, gitmeyi müzik konseri, vs. gibi sanat ve eğlence aktivitelerine, katılabilmeyi istemesi çok normal abartılı olmayan insani bir istektir.
Kiradaysa kirasını rahat ödemeyi, yâda bir ev alıp ev sahibi olmayı,
Çok lüks olmasa da ortalama bir otomobil sahibi olmayı,
Varsa çocuğunun, sağlıklı beslenmesini güzel kıyafetler giymesini, iyi bir eğitim ve öğrenim hayatının olmasını, geleceğe dair ekonomik kaygı yaşamamasını istemesi vs. gibi tüm bu istekler gerekli ve evet son derece insanidir.
Tv. den bildiğiniz para ödüllü bilgi yarışmasına katılan yarışmacılara, sunucunun, kazandığınız parayla ne yapmayı düşünüyorsunuz? Sorusuna verilen cevaplar, öğrenim hayatını sürdürebilmek veya bir ev, alabilmeyi yâda, var olan borçlarını ödemek gibi masum taleplerin olması, düşündürücü ve üzücü bir durumdur.
Yazımın başlığında bu yarışma programının adını kullanmam işin esprisi tabi, ancak gerçek olan şu ki.!
Gerek Ülkemiz, gerekse dünya insanının, büyük bir bölümünün ne kadar sınırlarda ve minimum ekonomik seviyelerde yaşadığının basit bir göstergesidir.
Kaldı ki dünyada yaşayan milyonlarca insan, açlık sınırının altında yaşıyor ve hatta
Açlıktan ölüyor
Günümüzün sanayileşmiş dünyasında, insan yararına üretilen ürünler ve bu ürünlerin piyasa değeri veya bir başka değişle, yasal ticaretin dünya pazarındaki ciro hacmi trilyonlarca dolar olmasına rağmen, dünyadaki insanların bu büyük lük deki bir ekonomik oluşumdan aldığı pay ve bu payın dağılımı, uçurum denilebilecek seviyededir,
bunun nedeni dünya üzerindeki ülkelerin trilyonlarca dolar paranın önemli bir kısmını ordularına dolayısıyla silaha yatırıyor olmalarından kaynaklanıyor.
Ülke insanlarının ekonomiye bağlı yaşam standardını minimum seviyeye düşüyor olması, da bu nedendendir, bunun parelerinde,
Ülkenin sanayicisi de ürettiği ürünü alım gücü çok düşük olan ülke insanına satamadığı için, sermaye gelişimini tamamlayıp güçlenemiyor, dolayısıyla dünya pazarında başka ülkelerin rakip firmalarıyla rekabet edip ihracat yapamıyor.
Silahlanmaya dönük böylesine büyük bir harcama, o ülkenin ekonomisini önce durağan hale getiriyor, sonrada kaçınılmaz olarak ekonomik çöküş başlıyor.
Ardından. Buhran ve sıkıntı içine giren ülkeler bu kötü durumdan kurtulmak için çıkış yolu ararken, işte asıl sıkıntı şimdi başlıyor,,,
Maalesef tam bu anda, daha önce silah satan ( yapılar ) ekonomik çöküşe geçmiş ülkelere, bu kez de yüksek faizle para satarak, zaten ekonomik çöküşün başladığı ülkeyi bu seferde borçlandırıp, dilediği gibi şekillendiriyor, gerek siyasetini, gerekse ekonomisini, kendi çıkarları doğrultusunda planlı ve sistematik bir şekilde, yönetip yönlendirebiliyorlar.
İşe, önce ülkedeki belli kesimlerin, yaşanan ekonomik krizden zarar görmemesini, sağlayarak başlıyorlar çünkü ayrıcalık tanıdıkları bu mutlu azınlık,
Demokrasisi gelişmemiş ülkede köşe başlarını tutmuş İnsanlardan oluşuyor.
Bu sebeple onların yaşam kalitelerinin bozulmaması gerekir ki! İleride yaşanacak planlı, kurmaca, çatışma ve kargaşa, ortamında bu kesimlerden, gerek propaganda gerekse, lojistik açıdan gerektiği gibi faydalanabilsinler.
Sömürecekleri, ülkelerin insanlarına yıllarca dış düşman korkusuyla kurdurdukları zebellah gibi, ordulara modası geçmiş silahları fahiş fiyatlarla sattıkları ve ülkenin ekonomisini çökertmiş olmaları yetmiyormuş gibi, birde yüksek faizle borç para verdikleri, O, ülkelerin,
Parayı kalkınmada kullanmamaları için, ülke insanlarının kültürel veya etnik farklılıklarını, işbirlikçileri olan mutlu azınlık aracılığıyla kışkırtarak planlı ve kurmaca iç çatışma çıkarıp, Bu kez de iç çatışma ortamına girmiş insanlara, silah satarak verdikleri parayı da geri alıyorlar.
Yüksek faizle borçlanan ülkeler borcunu ödemek için kendi vatandaşının, yaşam standart’ından ödün, vermeye başlıyor, bir süre sonra,
bu planlı kaos ve ekonomik sıkıntılardan bunalan halkın, demokrasi talebiyle, başkaldırma ihtimali bertaraf etmek için, zaten avucunu içinde olan devlet İradesini, istediği gibi şekillendiren,( yapı)
planlı kaos ortamında, sözde kaybolmuş devlet otoritesini yeniden( tesüs etmek,
üçün netekim netekim ) halkın üzerine balyoz gibi inip, emirlerin deki faşist ordularını her türlü insan hakkı ihlali serbestliğiyle, halkın üzerine saldırtıyorlar.
Birde buna, yarı aç, yarı tok yaşayıp kendi ekonomik durumunu sorgulayıp, ülkesinin demokratik ve ekonomik standartlarına kafa yorup daha fazla demokrasi, talebinde bulunacağı yerde, bağnaz bir ırkçılık peşinde koşan kişilik sorunları yaşayan ülke insanı ülkede kargaşa çıkartıp daha fazla silah satmak isteyen bu (yapıların) işini daha da kolaylaştırıyor.
Bu yazıyı kaleme almamda etkisi olan durum, geçtiğimiz günlerde tv. de izlediğim bir haber oldu.
Haberde, Amerika birleşik devletlerinin, ırak savaşında harcadığı paranın miktarı, netleştiğinde Amerikan senatosunda tartışma yaratığına dönük bir haberdi, savaşın ABD ye maliyeti,net rakamla,
DÖRT TRİLYON DOLAR olarak açıklanmış, evet yanlış okumadınız tam dört trilyon dolar yani dudak uçuklatacak türden bir rakam,
Amerika’nın yaklaşık on beş yıldan beri yaşadığı giderek derinleşen ekonomik krizin sebebinin en önemli nedenlerinden, birinin de, trilyon dolar maliyeti olan büyük ordusu olduğu kesin bir gerçektir.
ABD’nin her ne kadar zaman zaman Ortadoğu’daki petrolle, sahip olma isteğiyle, Ortadoğu İnsanlarının hakkı olan petrollere, göz dikip sudan sebeplerle, saldırgan bir tutum izleyip askeri operasyon düzenlese de, yine, ABD’li yetkililerin zamana yayılan açıklamalarından anlıyoruz ki,
Bu askeri operasyonların maliyeti karşısında elde ettikleri değer, harcanan trilyon dolarları karşılamıyor, bir başka deyişle atılan taş, ürkütülen kurbağaya değmiyor.
Uzun vadede hesaplandığında görülüyor ki ABD gerek, bu askeri operasyonlardan, gerekse ordusunun, büyüklüğü yüzünden, yaptığı harcamalar dan dolayı zamana yayılan süreklilikte zarar ediyor, olması da somut bir gerçektir.
Bir de buna zaten gelir dağılımı bozuk olan kapitalist bir sistemle yönetilen Amerikan halkının ekonomik yapısının giderek bozulması da eklenince, Amerika’nın mecburi olarak acil önlemler almasına neden oluyor.
Örneğin,
Birkaç ay önce Rusya Başbakanı Dmitri Medvedev, ile ABD Başkanı Obama’nın nükleer başlıklı füzelerde, ve bazı askeri harcamalarda, tasarrufa gitme konusunda karşılıklı yaptıkları anlaşma ve atılan imzalar bunun somut bir örneğidir.
Bu süreç hiç kuşkunuz olmasın ilerleyen yıllarda çok kez tekrarlanacaktır.
Çünkü dünyadaki hiçbir ekonomi bu yüzyılda böylesine büyük bir askeri harcamayı taşıyamaz.
Geçtiğimiz günlerde yine, bir haberde ABD ‘nin daralan ekonomisin den dolayı işsizlik oranının giderek yükseldiğini sokakta yatan ve çöpten ekmek arayan insanların sayısının da giderek arttığını öğrenmiştim.
Kişi başına düşen milli gelirini yüksek olmasına karşın, gelir dağılımının bozukluğu ve askeri harcamaları bu kadar yüksek olan bir ülkenin daralan ekonomisine şaşırmamak gerekir.
Dünyada yaşanan genel ekonomik krizin başlıca nedeni, ülkelerin silahlanmaya harcadıkları büyük miktardaki Paradır, bu iddianın somut ispatı ekonomik verilerle kanıtlanmıştır. Kaldı ki, bazı ülke liderleri bu gerçeği, zaman zaman itiraf etmişlerdir. Bu liderlerden biride Rusya devlet başkanı vilademir putindir.
Putin, Moskova’da üniversite öğrencilerini de katıldığı tv’de yayınlanan bir panelde kendisine turizmde Rusya’nın, sahil kenti olan soçi’nin, yeterince turizmden pay alamayışının, nedeni sorulduğunda cevaben şunu söylemiştir.
İtiraf etmeliyim ki, biz turizme yatırım yapmak yerine, silaha para harcadık ve kabul ediyorum, maalesef hata yaptık. Sözleriyle açık bir itirafta bulunmuştur.
Komşumuz Yunanistan, turizm gelirinde bizden daha iyi bir ülke iken, Avrupa’ya giren ve çıkan ürünlerin adeta toplama ve dağılma merkezi iken, Avrupa birliği üyesi olduğu halde, yani Avrupa’nın her ülkesine rahatça mal satabildiği halde vs. Ne olmuştu da böylesine, büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya kalmıştı,
Yaşanan, büyük ekonomik krizin en önemli sebeplerinden biri, Yunanistan’ın ekonomisini sürekli vakumlayan Yunanistan’ın ticari hacminden daha büyük maliyeti olan, ordusu ve silahlanma için harcadığı paranın, yaşanan krizin en önemli nedeni olduğunu, Yunanlı bazı siyasetçi ve aydınları çeşitli ortamlarda, bu gerçeği açıkça itiraf edip öz eleştiri yapmışlardır.
İşin en ilginç yanı, yine birkaç gün önce, haberlere de konu olan traji komik bir olaydır.
Yunanistan yaşadığı krizden çıkabilmek için, genel bir ekonomik tasarruf politikaları uygulamak, zorunda kalmıştır. Bunun içinde halkından bu konuda destek istemiştir.
Toplumun önemli bir kesimi bu ekonomik program’dan, hoşlanmasa da en azından bu konuda daha demokratik protesto gösterileri yapmış ve hassas davranmıştır.
Komik ve enteresan olanı, çok vatansever ordu mensuplarının maaşlarından, yapılacak kesintiye karşı ortaya koydukları protesto tavırdır. Polisle taşlı sopalı, kavgaya tutuşup otomobilleri tekmeleyip, çevreye büyük hasar verip isyan etmiş olmalarıydı, Atina’nın, adeta altını üstüne getirmişlerdi.
Ülkenin yaşadığı krizin, en önemli sebeplerinden biri olan, halkın ekonomisini emip vakumlayan, Yunan ordusunun, mensubu olan askerlerin, diğer ülke askerleri gibi ne kadar kahraman olduklarını, tüm dünya insanları televizyonlardan gördü, maaşlarına yani çıkarlarına azıcık dokanınca ne vatanseverlikleri kalıyor nede kahramanlıkları,
Maaşlarında kesinti olunca kıyameti koparan, yunan ordusunun askeri demek ki,
İki ay maaşlarını almasalar, ordunun neyi var neyi yoksa satar bu kahramanlar, gerçi geçmişte buda oldu bunu da gördük.
Sovyetler birliğinin, dağılma sürecinde, komünizmin son bulma dönemlerinde yaşanan devlet idaresinin, boşluğunu fırsat bilen demir perde ülkelerinin şerefli subayları, kısa bir dönem maaşlarını alamayınca,
Ordunun malı olan teçsisatları silahından su matarasına, dürbününden, üniformasına, hatta tanka varıncaya kadar aklınıza ne gelirse, milletin alın teriyle alınan, ordunun teçsisatlarını adeta hasat mezat semt pazarlarında sattıklarını gazete ve televizyon haberlerinden defalarca izlemiştik.
Evet, sevgili dostlar,
Dünyanın silaha ve ordulara harcadığı paranın rakamsal boyutunu telaffuz bile etmek çok güç sadece Amerika’nın ırak savaşındaki harcadığı dört trilyon dolar,
On binlerce ailenin yoksulluktan kurtulmasına başka bir ifadeyle yüz binlerce insanın, hayata dair hayallerini yerine getirmesine yeter bir paradır.
Oysa o,paranın önemli bir kısmı ne yazık ki silah tüccarlarının kasasına girdi.
İçinde olduğumuz yüzyılda bireyin ekonomik ihtiyaçlarının, bundan yüzyıl öncesinin insanına göre çok daha farklı olduğu tartışmasız bir gerçektir.
Bu günün insanı sahip olduğu teknolojik imkânlarla, dünyadaki gelişmeleri evinden ve oturduğu yerden izleme şansına sahiptir. Bu günün dünyasında, iletişim ve ulaşım araçlarının, artışı hız ve sayısı itibariyle, gelişmişliği, bilgiye ulaşmayı çok kolaylaştırmıştır.
Gelişen iletişim teknolojisi sayesinde dünya insanları bir biriyle çok rahat görüşüp, irtibata geçebiliyorlar.
Dolayısıyla, bir birleriyle kültürel sosyal paylaşımda bulunup hangi sosyo ekonomik şartlarda yaşadıklarını görüp değerlendirip kıyaslama yapabiliyorlar.
Bu nedenle,
Siyasetçiler dünyadaki demokratik ve ekonomik gelişmişliği kendi ülkesine de getirmek zorundadırlar. Yani, bundan yüzyıl öncesinin siyasetçilerinin, yaptığı gibi ülke insanlarının, vatan millet duygularını, sömürerek bir hırka bir lokmayla yetinin demek şansına sahip değildir.
Şu kesin bir gerçektir ki, dünyanın kaynakları ordulara ve silaha aktarılacak kadar sınırsız değildir.
Ve hiç şüpheniz olmasın, istesek de, istemesek de, dünya insanları bilinçlendikçe ve demokrasi kültürü geliştikçe, ekonomik ihtiyaçlarının boyutu artacaktır buna bağlı olarak
Çok uzak olmayan bir tarihte sınırlar kalkacak ordular lav edilecektir bu olmazsa olmaz hayatın bir sürecidir, ancak ne zaman olacağı veya nasıl olacağın, işte bunu zaman gösterecektir dünyadaki ülke liderlerinin ve siyasetçilerinin ortak belirleyeceği bir takvimde aşamalı olarak mı olacak?
Yoksa özgüveni yüksek demokrasisine güvenen Bir ülkenin önderliğinde mi olur? Onu yine zaman gösterecek.
Ancak kaçınılmaz olan şudur ki dünyanın tüm insanlarının, Barış içerisinde dünyanın kaynaklarından gerektiği oranda faydalanacaklarıdır.
Ümit ederim ki! Benim ülkemin insanları, daha iyi ekonomik standartta sahip olur, para ödülü Bilgi yarışmalarına, sadece bilgisini sınamak için katılır.
Serhat BİNGÖL Ereğli 21/03/2013