- 3679 Okunma
- 15 Yorum
- 1 Beğeni
İksir
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Güllü; elli beş yaşında, esmer, uzun boylu, iri yarı bir kadındı. Ömrünün yarısını bir fabrikada yemek yaparak geçirmesine rağmen, hâlâ işi bırakıp gidememişti. Hayat şartları deyin, can sıkıntısı deyin, ne derseniz deyin… Gerçek olan bir şey vardı ve Güllü, bütün olumsuzlukları görmezden gelerek işini yapmaya çalışıyordu.
O gün öğlen yemeğini yemek için, elini yıkayan soluğu mutfakta almıştı. Güllü, eline kepçesini alıp, gelenlere yemek vermeye başlamıştı. İşçilerin arasında, Hatice diye biri vardı ki, demeyin gitsin... Aldığı her yemeği, didik didik deşeler, içersinden mutlaka bir şeyler bulup çıkarır ve yemeği bırakıp çay-ekmeğe talim ederdi. O gün yine, pirinç pilavını didikleyip, içersinde (güya sözüm ona) bir şey bulmuş ve yemeği öylece bırakmıştı.
Güllü, tezgâhının başında, karşıdan izliyordu Hatice’yi. Hatice, pilavın içinde her ne bulduysa hemen onu kenara koydu. Yüzünü buruşturup tabağı kenara itti. Güllü, iyice sinir olmuştu. “Her gün bir şey bulmak zorunda mısın be Allah’ın belası kız!” diye söylendi içinden ve elinde kepçesiyle Hatice’nin yanına yürüdü. Kaşlarını çatıp elini beline koyarak; “Yine ne buldun bakalım sümsük kız?”diye sordu hiddetle. Hatice tabağın kenarına koyduğu şeye doğru yüzünü buruşturarak baktı “İşte orada duruyor.”dedi.
Güllü, Hatice’nin tabağındaki pirinçleri eliyle alıp; “O senin kadar oluncaya dek, sen dağ kadar olursun! Şu pirinçleri piştikten sonra ayıklayacağına, pişmeden ayıklasan da bir faydan olsa bari!” diyerek pirinçleri ağzına attı. Hatice, şaşkın şaşkın Güllü’ye bakıp:
”Güllü’ye bakın! Güllü’ye bakın!”diye bağırmaya başladı.
Mutfakta bulunanlar hep birden dönüp baktılar ama mutfakta Güllü’nün yerine yirmi yaşlarında siyah saçlı, ışıltılı gözlü, zayıf bir genç kız oturuyordu.
Hatice:
“Güllü bu! Güllü bu! Benim tabağımdaki pilavdan yiyince böyle gençleşti birden!” diye avaz avaz bağırırken, bir yandan da tabağında az önce beğenmediği pirinçleri avuç avuç yemeye başladı.
Yan masada oturanlardan Önder Bey, koca göbeğini sallaya sallaya koşup Hatice’nin elindeki tabağı çekmeye başladı. Tabak, Hatice ile Önder arasında pay edilemeyince ellerinden kayıp mutfak fayanslarında parçalandı. Etrafa saçılan pilavı yetişen kapıyordu. Bu manzara, Güllü’nün çok tuhafına gitmişti. Mutfaktaki insanları, yem atılmış tavuklara benzetiyordu. Bir tane pirinç kapabilmek için birbirlerini çiğniyorlardı adeta.
Şamatayı duyan patron, soluğu mutfakta alınca gördüğü manzara karşısında hayrete düştü. Neler olduğunu sorduğunda Hatice, dilinin döndüğünce anlatmaya çalıştı. Güllü’yü işaret ederek:
“Bu Güllü! Bu Güllü!” diye bağırdı.
“Ne? Nasıl yaniiii?” diyen patron şaşkınlığını gizleyememişti.
Hatice, hem yerlerdeki pirinçleri topluyor, hem şahit olduğu olayı anlatmaya çalışıyordu. Sonunda pirinç pilavından Güllü’nün gençleştiğini öğrenen patron, pirinç çuvalını kaptığı gibi ofisine götürmüş ve o pirinçten, hiç yıkatmadan pilav yaptırıp yemişti. Olay kısa zamanda yerel basın ve ulusal basında duyulunca Güllü, gazeteci ordusu tarafından takibe alınmıştı.
Güllü, artık işi bırakmış, magazin gazetecileri tarafından her gün farklı kanallarda canlı yayınlara çıkartılıyor, gençlik iksirine nasıl kavuştuğunu anlatıyordu. O gün yine büyük bir basın toplantısına çağrılmıştı. Flaşlar art arda patlayınca gözleri rahatsız olan Güllü:
“Şu flaşları patlatıp durmayın! Gözlerimi alıyorrr!”diye bağırmaya başladı.
-…
“Patlatmayın diyorum sizeee!”
“Hangi flaş anne? Işığı bile kapattım; bilgisayarın ışığıyla idare ediyorum. Ağız tadıyla bir okey oynatmadın ya, kâbus mu görüyorsun ne, durmadan flaşları kapatın diye bağırıp duruyorsun.”diyen kızının sesiyle kendine gelen Güllü, yatağından doğrulup, etrafına bakındı.
Evde ve yatağındaydı. Sonra, ellerine baktı… Buruş buruştu. Yaşlıydı. Kızına döndü:
“İnsana bir uyku bile uyutmuyorsunuz!” diye bağırdı.
Emine UYSAL
YORUMLAR
Sevgili Emine
Çok geç kaldım biliyorum..O Kepçeyi alıp kafama kafama indirsen gıkım çıkmaz valla.
Yazını büyük bir keyifle okudum..Bu arada da düşündüm. Gerçekten olsa böyle mucizeler ara sıra..İnsanların gençleşmek uğruna yerden tavuk misali pirinç tanesi toplamalarını görmek çok zevkli olurdu sanırım. Ama Tarihte böyle bir olay yaşanmış..Tezkereci Ahmet paşa adında bir Sadrazam idam edilmiş..Adam öldükten sonra onun çok şişman ve yağlı olan etleri '' Ölü yağı eklem ağrılarına iyi gelir '' söylentisi yüzünden parça parça koparılımış..Adam bin parçaya bölünmüş..O yüzden de adı Hezarpare ( Bin parça ) Ahmet Paşa'ya çıkmış...Yani anlayacağın sanırım rüyada kalsa daha iyi olacak...Yoksa maazallah..
Kurdelanı kutlayaraktan sonsuz sevgi ve selamlarımı gönderiyorum.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sami hoca farkı:)) saygımla
:) Çok güzeldi. tekrar rüyaya mı dalsak. ama yok ya her yaşın güzelliği ayrı. Yeter ki yürekler güzel olsun.
Selamlar Eminem.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle
Nilgün Akçay
Doldukça eğilmesini onlarda bilirler...
Sevgiler güzel kadına.
Daha önce okudum..ama yorum yazamandım..Güne düşmeyi ah eden bir yazı
Kutladım Emime Hanım...selamlar
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygılar
Ay dedim bir pirinç tanesi de bize kalsaydı:)
Okurken düşündüren, sonunda tebessüm ettiren kaleme tebrikler,sevgimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
Çok ince ve düşündürücü insan gücü ile yapılan her emeğin takdire değer olduğunu anlatmak… Anlayan alın terinin ne olduğunu çok iyi bilen anlamayanda bana göre alın terinin arkasında hazır geçinenler....
Beğeniyle okudum hem de çok…
Selamlar.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle
Sen harikasın arkadaşım bu ikinci kez oldu gerçek sanıp sonuca ulaşmak için can attığım rüya dizesi yazıların, kutluyorum gene hayretle okudum tam yerine yakışan bir eserdi tebrik ederim özgün kalemi sevgilerimle..
Emine UYSAL (EMİNE45)
Eski okuduğun rüya yazısı şimdilerde gerçek oldu, herkesin güzel rüyalarının gerçek olması dileğimle
sevgiler...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45)
Ben, yaşadığım zorlukları rüya gibi düşünürüm. Her gecenin bir sabahı olduğuna göre, her zorluğun da bir kolaylığı vardır. Rabbim dayanma gücü veriyor.
Hatice karakterli insanların önünde sonunda ne iş yaparsa yapsın kapı önüne koyulacağı gerçektir(!) O da koyuldu. Çünkü ne insana ne de yaptığı işe zerre kadar saygıları yoktur bu tip insanların. Ben yazımda böyle insanların da var olduklarını mizahi bir dille anlatmaya çalıştım. Ne kadar başardım orası okuyanların takdirine.
Lakin rüya kısmını en başına almak istemedim. Şöyle de diyebilirdim; Güllü, o gün zor bir gün geçirmişti. İşten eve geldiğinde kimseyle konuşmadan oturma odasındaki divana kıvrılıp yatmış ve uykuya dalmıştı. Tabii gün içindeki kâbusları rüyalarından da gitmiyordu. Gibi gibi…
Dikkatiniz ve güzel yorumunuz için teşekkürler, saygılar…
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygımla...
Emine UYSAL (EMİNE45)
siz de var olunuz
sevgimle
Sürükleyici ve heyecan veren okunası bir hikaye, usta kaleminiz hiç susmasın...
Selam ve sevgiler can arkadaşım.
UMUT ve DOSTCA
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
çok sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Hikayeniz çok akıcı ve güzeldi. Kutlarım. Her yazınızı beğeniyle okuyorum.Selam ve sevgiler...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgilerimle.
eee olmazsa şansın.... rüyayı bile bölerler.....sen hep bunu yapıyorsun usta...çok hoştu saygılar
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygılar.