- 890 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Eskitiyoruz
İnsanoğlu bir ömür boyu bir şeyleri çeker durur. Acı çeker, çile çeker, hasret çeker, kafayı çeker, çeker oğlu çeker. Çoğunlukla temelde yalnızlık vardır. Bundan dolayı hasret en başı çeker. Neden diye soracak olursanız, çünkü bizler beynimizi sürelikli valiz niyetine kullanıyoruz. Bazen kaçıp gidiyoruz ama elimizdeki valizin yüreğimizdekinin yanında değer ne ki? Yeni yaşam asla bir kurtuluş yolu olmayı başaramamıştır. Hayatın monotonluğu alışkanlığı doğuruyor. Kaçarken, uzaklaşırken amacımız nedir? Ağır basan tek amaç? Acıları, ölümleri, ayrılıkları gömmek değil mi? Unutmak...
Yeni yaşamda her şeye alışırken, diğer yandan her şeye yeniden başlamış oluyoruz. Bu, üstten dolarken, aynı zamanda alttan boşalan bir havuza benziyor! Bir zaman sonra kullanılan eşyalar gibi yüreklerimizdekiler de eskiyor. Ama aynı ironiyle, yeni yaşamda edindiğimiz yalnızlıklar eskisinin yerini dolduruyor. Birgün bakıyoruz ki, anılar eskimiş, yalnızlıklar eskimiş, deneyimler eskimiş... ve bunlar eskidikçe valizimizde aşınmaya, orasından burasından sökülmeye, yırtılmaya başlamış. Ve eskiyen deneyimler, yıllanmış şarap gibi daha bir vurdum duymaz yapmış seni. Sonunda gelinen yol yine garip bir özlem tutkusuyla dolmuş! Geriye bakıp, bunca kaçışa ve bunca acıya bakıp özlem duymaya başlamışız! Olacak iş mi bu? Evet, olacak iş! Tam da bunlar oluyor insan yaşamında. Peki acıyı özler mi insan? Özler! Çünkü bizler, mutluluğu acının arka bahçesinde yetiştiriyoruz. Bu yüzden aslında her kaçış, geri dönüşün de ilk adımıdır aslında!
Bir şey daha! Nasıl eskitiyoruz her şeyi? Cevabı şöyle olabilir; geriye dönüp baktığımzda yaşadıklarımız ne kadar acı olursa olsun, o acıdan garip bir haz alıp kendimize şöyle sesleniyoruz; Bütün eskilerimi verip seni geri alsam olmaz mı? Biraz da bu yüzden eskitiyoruz her şeyi...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.