- 590 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ele Veryansın Doktrini
Sen şimdi hüznü bozuk şarkıların notalarında aşkı ararken, sana yazılmış dizelerin boynuna urganı geçiriyorsun haberin yok. Ritmik bir ayrılığa bağımlı sancılar topluluğunun aşırı derecede baş ağrısı olmuş bir tozusun sen, öksürtürsün de helal demezsin.
Destansı gitmelerin hep kapı eşiği komşususundur, gitmelere yakınsındır aşk-a uzak. Vukuatında yasa dışı kaç adam vardır, kaç dal kırılmıştır hayal ağacından, kurusu yaprağın kaç kere dökülmüştür çarşafına ya da gözyaşlarına… Aklın kesiyor mu elin merhemini aşkın yarasına çalmaya, ne demişler ‘Taşıma suyla değirmen dönmez’ elin merhemiyle yara kabuk tutmaz, sulanır neştere gebe kalırsın. O zaman istesen de kestirip atamazsın.
Aşkın cemresi düşerken, daimi sancılardan kurtulmak varken neden gitmelerin hep dakik? Bir intihara teşebbüs gibi seni sevmek, beceriksizlikle sonuçlanan bir eylem... Aşkın yüreğinde cenin halde ve terk etmelere bağdaşık, gözlerinde hep bir yol var çift yönlü karmaşık, senin elinden hayat acımtırak bizde bitmez ki vukuat.
Gel aşkına ladese girelim, kaybeden aşklasın yüreğini, hep aklımdayken sen ben kaybedemem ki. Uzun lafın kısası mı yoksa kısa lafın uzun soluklusu mu aşk, senin için? İki yakası bir araya gelmemiş sözcüklerin içinden tek tek çekebilsem de cımbızla anlatabilsem sana aşkı, aşk-a çağırabilsem seni. İmanı kuvvetlendiren, yüreği dillendiren, seni ben edeni bir de senin yüreğinden görebilsem? Gözünü, kulağını, elini, yolunu yordamını bağla yüreğinde. Sen böyle sende sen olursun, el etme de aşk olsun…
’’ Sen aşka el ettin mi ki buyursun yüreğine, kimin nesi sol göğsündeki yara izi? ’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.