- 417 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KARALAMA YAZILARIM
. ..yok hayır bahara kadar bekleyemeyeceğim,belki kar yağışlı bir gün caddelere çıkacak uzaktan yakından istanbul’u seyre koyulacağım,altımda kar üstümde kar istanbul kar ve sahil boyunca boğazın bu beyaz giysili büyülü atmosfer içindeki akışını ruhumda dinleyecek sözlere aktaracağım,içimde senden aşk fısıltıları ve gözlerimden çıkmayan senin resmini çizeceğim kar üzerinde,seninle konuşacağım ve zamanın hangi yerinde olursa olsun, sen hep var oldukça hiç terketmeyeceğim beklemeyi..
….kısa mutlulukların cezası uzun ayrılıklar veya kopuş,insanlar ellerindeki sevinçlerle yetinmeyince onlardan da oluyor mini minnacık bile olsa elimizdekileri tutmasını bilmek kanaatkar olmak yetinmek ve şükrünü eda etmek varken kaprislerimiz,hırslarımız ,daha fazlasını bekleyen taşkınlıklarımız neticesi ceza olarak elimizden alınan mutluluklar,bu yüzden, güneşler açmayan ve üzerine güneş doğmayan odalara hapsolunmuş gibiyim senin sevgini kaybedeli… .söylenmeye hazır bekleyen içten geçirilen daha dudaklardan çıkmamış bakir sözler...hangi duygu fırtınası ile yerinden kımıldar dile gelir bir kalp çarpıntısı ile belki aşk aklını başından alır kımıldar biraz insan ...
…..bu içimdeki fırtına bu çılgın düşlerim bu yerinde durmaz coşku bu deli mavi hülyalarım,sonu nereye varacak diye değil o anı yaşayan bir yüreğe sahip olmamın ne kadar doğru olup olmadığını düşünmeden edemiyorum,..
…..namaz’ın gücünün farkında olamamak ne hazin eğer insan namaz ile tanışsa ve gereği gibi yerine getirse hiç bir maddi gücün veremediği donanımı kazanır,çünkü moral ve iç dünyası ruhsal sağlık ve enerjisini yaratanından alan bir beden yıkılmaz doğru,adil ve sevgice önde bir gücün temsilcisi olur.."..ey iman edenler namaz ve sabırla Allah’dan yardım isteyiniz şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir .." ayeti konuyu açıklamıyor mu? kim istemez Allah’ın her daim yanında olduğu biri olmayı.., ..güneş ve gökyüzü nasıl da dışarıya çağırıyor,içim içime sığmıyor,gök sıcak,su sıcak,yer sıcak,şu akıp giden mavi lacivert tuzlu suyun taşkın akışı bir mıknatıs gibi çekiyor insanı, boğaza kendimi atmak istiyorum,denizlere karışasım geliyor binbir sevinçlerle,sevgi ağacını yeryüzüne dikmeyi kıyamet kopsa da dikmeyi teşvik eden efendimiz peygamberimiz’in umutları her zaman sürekli ve diriydi..
….kan gözyaşı zulüm ve karanlıkları aydınlıklara çıkarmayı amaç edinen çile insanları umutları sancak gibi taşımalılar, ümitsizliklerin geçici olduğunu bilmek gerek,insanı mahkum eden ne kadar engel varsa aşmak gerek,
…önce gelinciklerin rengi sonra bir ceylanın bakışları en son martıların o masum kömür gözlerindeki sevmeyi öğreten duygu akışı insanlarda uzun zaman aradığım biricik gerçek ,keşke günümüz kent yaşam hayatının soğuk ilişkiler,doğanın duygusal damarlarını keşfetse…
....en büyük soru değil mi ? sırların sırrı ölüm sonrası gerçeğe bileylenerek yeryüzü hayatını fıtri çizgilerle donatmak ve en güzel gün değil mi ? sevgiliye kavuştuğumuz o ölümlerin bir bayram sabahına uyanır gibi uyanmış olmak.,sahi mutluluk ancak böyle bir şiirle bu dünya boyutunda ancak bu kadar kısacık evet bir ipek böceğinin akıbeti kadar kendisi ve kozası arasındaki ilişkilere ve en nihayet sona yaklaşan süreçle açıklanabilirdi,kısa fakat uzun bir ömre rağmen mutlu olmayı başaramıyor insanoğlu..
...ararız en güzelini mutlulukların,ve bir aşk melodisinin peşine takılmışken,hiç yorulmak bilmez usançsız duygularımız ansızın patlayan bir bomba gibi,ya da düşen bir çığ dehşeti misali ihanetler yorar da yorar,o saf temiz teslim olmuş ruhumuzu, evet çok yorgunuzdur bu bitmez hayat denizinde,kaçamayız da. .. ..yağmurun düşündürdükleri silinmez izler bırakırken ruhumuzda,yanı başımızda hazır görmediklerimizi hissetmeyerek kötülükleri çağırmanın şaşılacak yanlışlıklarını yaparız,kısa sürecek mutluluklarımız adına sıranın bize geldiği o günlerde çok gecikmiş sayılmayanlar arasında olmak isteyecektir insanoğlu..
..sıkıntılar ve sıkılmak kentlerin sıkıştırdığı insanın maalesef kaçınılmaz refleksleri,aslında çaresi mümkün eğer bize emanet edilen beden ve ruhumuzu fıtri esaslarla tutmasını bilir absürd ve sapkın yolları tercih etmezsek,görebiliriz bu sıkıntılardan kurtulma sevinçlerini hiç bir çalıntıya ihtiyaç duymadan ..
...ben kır çiçeklerini,dağlara güvenmiş sevdaları,yakın ve uzak el ele geçen kuşları,mavi suyun üzerine yazılmış sevgileri gözlemliyorum,daha binlercesini,şu kent metropol yaşamlarının dayattığı soğuk ve sevgisiz metal kulelerden farksız insan yüzleri olmasa,sahi demir yığınları arasında sevgi çiçeklerimizi ekebilir miyiz..?..
…hissetmektir konuşmak işi ,karşındaki sevmiyorsa dinlemeyi ,sevmez ,oysa ne güzeldir konuşmak kalpden…
…bir fidandan bir yeşil yapraktan bir çınardan bir sarmaşıktan his heyecan duygu ve hayat mesajları çıkarmak yeniden umutlar yeşertmek ne güzel...
…bir akarsu sevimliliğinde sarılmak istiyorum hayata..
…sahte ay ışıkları gibidir ihanete uğramış aşklar,nasıl da kısa ömürlüdürler...
….bu dayanılmaz bu elem keder acı dolu dünya boyutundan ne zaman çıkmak mümkün ?
..ah aşk keşke ihanetlerini yaşatmasaydı bize ...
…insan doğasının hayatının gerçekci kokusunu yakalamış olmayı ne kadar isterdim konuştuğum her insandan ama nafile o kadar az ki sayıları …..
…modern toplumların kent yaşam felsefelerinin oluşturduğu en soğuk kahredici duygusudur unutulmalara insanı alıştırmak, oysa en insani en ihtiyaç duyacağımız biricik limanımız hatırlanır olmak beklentisidir,duygularımızı makinalaştırmadan ruhumuzu metal yığını haline getirmeden hayatımıza devam etmeliyiz,bazen kalem kitap tutan ellerin de neler yaptığını çabuk unuturuz değil mi ?
..sözleri kan teknolojileri savaş tamtamları olan bu yeni dünya düzeni insanların okumuş düzeyleri ortada,yapmadıkları iğrençlik yok ve bugünkü emperyalist işgalci-sömürü güçlerin de dünya savaşları çıkaran dünün barbarlarından farksız konumları gösteriyor ki,cana kıymak onlar için her an kolay her zaman mümkün işlerden ..
.. sevmenin en zor en dayanılmaz olduğu demlerde dahi tüm engelleri acıları sevmenin bir başka güzelliği olduğunu kavramak insan olduğumuz gerçeğinin kendisider..
...beklemenin hiç dönmeyeceğini bildiği halde beklemenin güzelliğini düşünmek,zor olan anlarda sevmeyi sürdürmek gerçeği..
..o göğün beyaz kuşları martıları görmediniz siz nasıl da hüzünlüydüler bugün, akşam kuşlarını da fark etmediniz gaga birliği etmişcesine sus pus çınar ağacına tünemişler koyu bir hüzün içindeydiler,kim bilir hangi bulut hangi rüzgarların içinden geçmiş yorulmuşlar kayıplar vermişlerdi ,kuşlar kadar özgür uçabilmeyi hep arzu etmişizdir ancak eli taşlı silahlı kanlı insan yine rahat bırakmayacaktır yok etmek için güzellikleri ..
....her şey çok güzel hiç bir şey değişmedi ki her güzel hatıra bir o kadar güzel duruyor bende..
..aşk beklemez sevdiğini söyleyemeyen geciktiren sevdasına sahip çıkamayan derin pişmanlıkları kovalar ..
..kendimi geçtim ben baharı bekleyeceğim açacak erguvanlarla yürüyecek mor salkımlı sokak ve caddeleri keşfedecek mavi tuzlu suya yuva yapan martılarla koşacak bir günü hissetmek yaşamak için bekleyeceğim yaz güneşlerini ..
..bir rüzgara mı kapıldım bir tebessüme mi kandım kısa bir fısıltı gibi ancak konuştuğumuz o an mı neydi bana yaptığın bunu bulmakla meşgulüm…
..kapımı hiç çalmayacak aşk,beni gerçekten bekliyor mu ? hiç zannetmiyorum,aslında aşk dışarıda gizli ve kendisini bulmamızı istiyor saklandığı yerden..
.. ..ankara ve anılar,ankara ve çocukluğum gençliğim ilk aşk duygularım,ankara ve hiç unutamadığım izler,düşünmeden edemiyorum dolu doluyum, b.evler emek hattında gezindikçe soğuğa aldırış etmeden,Ankara yağmurlu bir gündü herkes oradaydı saçak altı geniş değildi hem üşüdük hem eğlendik mi? bilmiyorum birbirini tanımayan insanlardık öyle de ayrıldık .. ..güneş olmayınca yeryüzü hayatı nasıl da yavan ve kuru şarkılara benzeyen mutluluklar da olmayınca bir kabre konulmuş gibidir hayat ...
...işte gece ve gece kadar güzel istanbul ve ışığın ve şehrin ve ay aydınlığında istanbul kıpırtısı..
...zaman meğer en güçlü merhem miş..günler haftalar aylar geçti hatta yıl oldu derinlerde bir yerde saklı olsan da dönüşünün her gecikmesi beni değiştiriyor..
Mustafa kaya/2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.