- 358 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
canlılığın Ve hayatın Kavranması 3
Canlanma tekil bencillikler üzerinde, hayata karşı olan çevreye; hayatın kendi dirençlerini cevaben oluşturabilmesidir. Hayat, çevre zorluklarına karşı olan bu cevabi direncini; o bencil ben tarafından düzenli ve istikrarlı süreçlerle yeniden ve yeniden ortaya koyabiliyordu. Tekrarlanabilir iç çevrimlerin başlama, bitiş zaman düzenlemesi kontrol altına alınışla; bencillik, canlanma denen anlama büründü.
Canlılık ya da canlanma, hayatla başlamıştır. Ama hayat canlanmanın, ya da canlılığın dışındadır. Hayat bir inşalar ve canlılık devinimleri ortaya koyma kuralı iken; canlılık bu kuralları belli bir düzey ve düzleme göre gerçekleyen her bir yol ve yöntemlerin uygulayımlı özel halidirler. Hayat aksatılmalı bir enerji akış türünün salınımıysa; canlılık bunun gelişen zamnlara dek uygulayım düzey ve düzlemidir.
Böylece bencil benle tekil, bireysel can olmak; her bir tür ve milyonlarca türler içinde, türün de sürekli olmasıyla hayat buluyordu. Canlılık hayatla başlamıştır. Ama hayat canlının dışında ve onun keyfinin üstündedir. Hayat bir inşa kuralı iken; canlılık bu kuralı içte özümleme süreçleriyle, dışta sağlama davranışlarıyla gerçekleyen, her bir yol ve yöntemin özel halidir.
Hayat, enerjinin bin bir kılığa bürünmüş biçimlerinden sadece biri oluşla; kontrollü enerji salınımı yapışla, bir enerji depo ve enerji transformasyon şeklidir.
Enerji, sürekli dönüşen ve akan bir var oluş şekli olmakla, olan biçimini sürekli koruyamaz. Enerjinin baş etmesi gereken sorun da buydu. Enerjinin sorunu yine kendisiydi. Akan enerjinin değişme eğilimiyle, değişmeye karşı direnç olan haldeki formunu koruma eğilimini sürekli kılmak istemesi vardır.
Bu, değişme ve değişmeme eğilimli olma zıtlığının, çatışkılar birliğiydi. Hayat, enerjinin sınırlı bir kaç biçimiyle birlikte, sürekli olmanın bir form şeklidir. Enerjinin değişmemenin değişmeye olan direnci; enerjinin kendisiyle baş etme çabasının bir kullanım şeklidir.
Enerji, kendi değişip dönüşmesine bir stabil ya da kararlı olan bir direnç oluşturmayı, hayat üzerinde başlatmıştı. Enerji, enerjiyi aynı bir biçim şekliyle, sürekli kılmak istiyordu. Bir yandan da değişip dönüşmekten de vaz geçmek istemiyordu. Enerji, sürekli olana (ölümsüzlüğe) şimdiki halde, hayat üzerinde bir başlanış yapmıştır.
Bu, enerjinin ölümsüzlüğü başaramayacağı anlamına gelmezdi. Ölümsüzlüğün önünde mutlak bir engel yoktu. Ölümlülük gibi ölümsüzlük te olumsaldı. Şimdiki ölümsüzlük sürekliliği değişerek, türler üzerinde süreklilik oluşla bunu başarmıştır.
Ölmek, hayat gibi kararlı yapıların üzerindeki kalıp enerjinin, bir form şeklinden diğer form şekillerine dönüşmesi olayıdır. Hayat ölerek, başka enerji formları olarak dışımızdaki sürece yeniden katılıyordu.
Can ve canlanmanın süreç ve kazanımları sizlerde iken; hayat türünüzde ve tüm türlerdedir. Can ve canlılık yaşantılaşıp, parça bencil hayat oluşla sizlerde iken; tümleyen, sürekli olan ve var kalacak olan sizin dışınızdaki tekil yol yöntem ve çeşitlilikler üzerinden taşınacak olan hayattır.
Görece alan içindeki bir özdeki özellik kendiliğinden bir etki ise de, başka bir nesne etkisiyle karşılaşıp, bağıntı kurup, girişmedikçe; etki ve etkilerini ortaya koyamazlar. Etkiden kastımız, özdekle var olan ve özdekler arası karşılaşmayla ancak kendisini belli eden bağ ve bağıntıdırlar
Hayat görece ve geçici; kararlı enerji kalıbı oluşla, yansımalarını da bu kararlılığı boyunca, üzerinde tutabiliyordu. Bu inşa üzerindeki iç ve dış yansımaların kaydı o hayatın öznel, ruhsal giriştiği psişik hayatı oluyordu.
Bir manyetik alandaki kuvvetin kendisinden çevreye, çevresinden kendisine doğru bir alan etkisinin çekimi vardır. Bu çeken alan etkisi içten dışa, dıştan içe olmanın; sosyal yapılarda olumlu olumsuz, yanı vardır. Bu alan etkisi, bizim farkında olduğumuz ya da farkında olmadığımız bir belirişle, kendi görece oluşları içinde evrenin kesikli ve sürekli olma halidir.
Bir mıknatıs çevresinde; mıknatısın çekebileceği saman çöpü, topluiğne, çivi, demir tozu gibi girişici çevre elemanları var olmadıkça, mıknatıs; manyetikliğini ve manyetik etkisini gösteremez. Bu durum mıknatısta manyetikliğinin yokluğu anlamına gelmez.
Varlıklar karşılıklı ilişkisi içinde bir yüzü ile (var yüzüyle) o ilişkiye katılıp girişirlerken; aynı anda beliren diğer (yok) yüzleri de o ilişki içinde girişmeyen bir var olumdurlar. Yani özdeğin var ve yok yüzleri, bir arada ve aynı anda; özdeğin kendi çoklu bağıntısı içinde kavranırlar. İlişkisi içinde var olan bir özellik yok duruma sessizleşirken; yok olan bir özellik de aktifleşerek var olma ilişkisine dönüşür.
Bunların örneğini vermek gerekmektedir. Özdeğe dek bilincimizin az olduğunu düşünerek, örneğimizi; insan ve insanın sosyo toplumsa bağıntıları üzerinde oluşuyla vereceğim. Örnekte, insanımız özdektir. İnsanımızın sosyo toplumsa bağıntıları da özdeğin kendisine özgü, özdeki olan (nesnel) bağıntısıdırlar.
Sosyo-toplumsal (evren sel) ilişkileri içindeki bir insan; insan-insan ve insan-nesne arasında beliren özellikleri ile bağıntı kurup girişirler. Çevremizdeki insan, başta insan öznelliği ile davranır. Ve kimi kez rastgele oluşlarla, kimi kez de bilinçli tercihle deneysel girişir.
Sürecek
Bayram KAYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.