- 3302 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
Mektup 5/ Katilimle Barışmak
Söylenmiyorum da mızmızlanmıyorum da artık. Bir çözüm olmadığını kabullendim. Senle nasıl olunur bulamadım; böyle senin istediğince yaşanır mı? Yaşamak için ölüyorum işte! Tükeniyorum, tüketmek için... İçimse seni istiyor, deliler gibi... tıp oynuyorum sensizlikle, tıp.
Korkardık ya iğneden küçükken; bir şey olmamış gibi, sinek ısırmış gibi oluyordu sonradan... İyileşiyorduk. Acılardan geçmeden büyünmüyordu ki! Öyle olsun, sinek ısırmış gibi... Olur mu? hissetmiyorum daha önceki acılarımı ya şimdi, bunu da hissetmem, buz koyarım üstüne biraz iyileşirim?!
Boşuna üzülmüşüm derim; tıpkı daha öncekiler gibi... yandım bak yine, kaybedeceğim oyunu, konuşturma sakın beni, tıp.
Tüketmişim onları, ondan geçti galiba... seni sonuna kadar yaşamanın ne demek olduğunu bilemeyeceğim ki! Geçmez, bu defa farklı, bilemeyeceğim... orada birşey var mıydı? Bir şey unuttum sen de ben, alamayacağım hiç geri! Bilerek bu deliliği bitirmiyorum bu yüzden; bilerek ve isteyerek karanlık sularda yüzüyorum... Sevmek mi bu? Olsa yanımda olmaz mıydın, incinen yerlerimi ovmaz mıydın, buz sürmezmiydin acıma, hem yarabandım hem yaram olmaz mıydın? Sevgi neydi? İyilikti, dostluktu, emekti. Sevgi değildi de peki neydi o zaman? İşim gücüm yok gibi seni işliyorum kısacık ömre; işim sensin... içimse seni ...yine... tıp oynuyorum kendimle, tıp.
Aşkı sevgiyle büyütmedik mi yoksa? Çünkü mutlu olmanı istemiyorum, acı çek istiyorum... ne sabahın sabaha benzesin, ne gecen geceye, tıpkı benim gibi, kabullenişin içinde hiç sesini çıkaramayan bağırışların olsun... Bu nasıl sevgi?
Benim kendimle bir derdim var sanırım... Mutlu olamayacağımı bildiğim halde o senli mutlu dakikalar için, sensiz mutsuz yığın günleri yaşıyorum.. Acı bana artık, BIRAK beni! Seni sevmiyorum, istemiyorum Müjgan de! Zaten hiç sevmemiştim de! Ama söylemezsin sen, mutlu olmamı istemezsin çünkü; sensizliğe terkederken bile ’seni seviyorum ama...’ ile başlayan delici darbelerin vardır senin. Mutlu olmayayım ben çünkü! Sen de olma o zaman! Seni istiyorum ama... tıp.
Nasıl da biliyorsun damarlarımda gezindiğini, sen yanımda yokken bile içimde dolandığını... nasıl da biliyor sun değil mi? İşime gelmiyor işte söylediklerin, senli mutsuzluklara bile kucak açtığım çırpınış saatlerim geçti... Kabullenişin içindeyim, tıp oynuyorum bizimle, tıp.
Benim kendimle bir derdim var sanırım... Boşluk! katilim oldu... tam öldüremiyor; sürekli peşimde... sanırım kıyamıyor bana; seviyor beni bu katil! Evet evet, katil ve maktul ilişkisi bu... ölüyorum ama, sen de öl!..tıp.
Sen ne güzel bir hataydın ki , yine olsan o boşluk senin. Koltuğun asıl sahibi boşluk! kemiriyor beni... tadımı seviyor, acıma gülüyor...
dolduramıyorsun beni! diye, gülüyor bana, alaycı...
bir şans daha, sürekli, hadi diyor doldur beni!
ensemde hep nefesi... hadi konuşturma beni! bu son şansımdı; kaybedeceğim yoksa...tıp.
Dışarı çıkıyorum, ne aydınlık... kurtuluyorum o anda ondan. derin bir nefes... bir taş yığınının içinde gökyüzünü görüyorum, kaldırımda çiçeği... bir kedi karşıya geçiyor arabadan son anda kurtardı; kim bilir dokuzuncu canını, rahatlıyorum...
börek alıyorum pastaneden.... İşte o anlarda duymuyorum o sesi, kurtuldum bende diyorum; yine dört ayağımın üstünde... çay ve börek eşliğinde şiirler dinliyorum... aşk şarkıları...
Birden savaş geliyor aklıma, ne aşkı diyorum?! Bencillik bu!
İçimdeki savaşı bitirmek istiyorum o an, barışmak... katilimle barışmak.
YORUMLAR
Sibel Hanım,
İnsanlar demek ki sadece sevenlerini değil, kendilerine öldürecek kadar eziyet edenlerine de aşık olabiliyorlar.
Çok güzel bir iç dünya ile öz eleştiri idi. Şu sevmek denilen hastalık,nasıl da kanser gibi insanı sarar ve insanı ölüme sürükler. Yine de sessiz , çaresiz ve özlemle onun peşinden sürüklenir dururuz.
Elinize sağlık beğendiğim bir yazı oldu. Teşekkürler.