- 469 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MUAVİN
Göçün en yoğun zamanları ne köprü ne de çevre yolu vardı. Ve o zamanlar Mecidiyeköy’den direk ne Eyüp’e ne de Topkapı’ya gidilebilirdi. Gültepe’den ana dağıtım noktası Aksaray’a minübüs hattının muavinleri şöförlerinden daha İstanbulluydu.
Şöförlerin teşvikiyle biz muavinlerin, okuyup yazanlarının hayli az olduğu yolculara yırtıla yırtıla yaptığımız çığırtkanlığımıza durumu anlamayan çoğu İstanbullu kızardı. Türkiye’nin ne dağ ne de nehirlerini sayabilirdim hattın duraklarını sayabildiğim kadar.
Gülteybe, Gülteybeee, Levent, Zincirlikuyu, Esentepe, Gayrettepe, Mecidiyeköy, Şişli, Osmanbey, Pangaltı, Taksim, Tarlabaşı, Unkapanı, Belediye, Akssaray, Akssaray, Aksaraeeyy…
Geldiği köyünde üstü açık traktör romörkünde soğuk ve asfalsız yolların tozunu yuta yuta yaptığı seyahatlardan sonra minibüsün balık istifi konforunda şikayetsiz oturan gecekondulunun komedisine TV skeçlerinde gülerdi İstanbullu.
İstif işi de, tıpkı banka veznedarı gibi elden ele gelen paraları elimizden cebimize indirirken, Zellenbur’un tatlı fısıltılarıyla cebimizdeki paranın birazını kendimize bırakma arzusunun dayanılmaz hafifliğine teslim bilincimizle bizim, mavinlerin işiydi.
* Öykümde kullandığım fotoğraf/resim bana ait değil, internetten alıntıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.