- 868 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BABA OLMAK
BABA
..suya akseden şehrin dili üzerinde,ne çok güzel söz sıralanabilir.Çok düşündürücü anlam yüklü ve masalımsı bir görünüm ışıklı şehir.Kış soğuklarını yaz akşamlarına dönüştüren hisli içli duygusal bir tablo gibi İstanbul.İnsan,bu şehrin hiç eskimeyen tazeliğine, dokunulmamış masumiyetine ve bozulmamış tarihsel dokusuna eşsiz güzelliğine hayret ediyor.İşte genç adam,bu şehre geldiğinde aylardan eylül’dü,bu duygusal ay,ruhunda renkli değişimler yapıyordu.Kendisini bir taşralı olarak hissettiren şaşkınlığını da unutamıyordu .Anadolu’da küçük bir beldeden metropol bir şehre gelmesinin kendisinde yaşattığı heyecan kaçınılmazdı.Zincirleme devam eden gelişmelerin sonucu olarak bu şehre yerleşmeye karar verdi.Yıllar ne çabuk geçiyordu bin bir tecrübe ve kayıplarla akıp gitmişti. Bu şehre geleli kaç yıl olmuştu bunu bile hesap etmek istemedi genç adam,çünkü farklı bir heyecanın tarifsiz fakat tatlı sıcak bir gerilimin içindeydi.Hastahanenin dışında sırtını duvara dayamış sigaranın dumanına karışıp gidecek kadar, içi içine sığmıyordu.Bütün kuşlar masum dedi,sevenler ve aşk da çok masum,ve kuşların gözleri masumiyeti anlatır,ve çocuklar da aynı masumiyetin devamıydı.Bunları düşünmeyi neden aklına getirdiğini bilmiyordu ve anlayamadı,bir içeri bir dışarı çıkıyor sigara üstüne sigara içiyordu( oysa sigaradan kurtulmak istiyordu).Evet çocuğu olacaktı inanılır gibi değil,belki az sonra onu görebilecek kucağına alacaktı.İnsan bebeği, o büyük alemi, insanın ilk başlangıcını,en önemlisi de kendi küçüklüğünü görecek,tanıyacaktı .Film şeridi gibi geçiyordu hayatı gözlerinden,Gönen ve köyünün havası,suyu toprağı,anne-babası ile yaşadığı mütevazi hayatı .Öğretmen olarak 2000 yılında hayata atılması ile yaşadığı hızlı olaylar ve 2005 yılı İstanbul günleri,ve bu şehirde gözünde abarttığı konular ,ya da acemi tutulması ile geçirdiği sancılı dönemler.En nihayet daha olgun ve ağırbaşlı kavradığı gerçekci yıllar.Nereden nereye dedi genç adam,sigarasından son nefesi çekerken.Kalbi hızla atıp duruyordu,hastahane bahçesindeki ileri geri yürüyüşleri ile bunu bastıramıyordu.İçeride kendisini bekleyen,kendi ömrünün ilk başlangıç müjdesini beklemekle karşı karşıya kalmıştı.Rabb’ine dua ediyordu,en iyi baba olma ve sorumluluklarını yerine getirmede hiç aksaklık yapmayacağına dair sözler verip duruyordu.Yeter ki sağ-sıhhatte çocuğuna kavuşabilsin.Zaman donmuş ve dünya sadece genç adam,ve doğacak çocuğu için dönüyordu,hiçbir sesin,gece ve gündüzün ışık ve gölgenin farkında değildi.İstanbul hep aynı yerden doğuyor aynı yerden tebessüm ediyordu,hiç bitmeyen şarkılar sönmeyen ateşler gibiydi.Hatta yorgunluk vermeyen duygular yaşatarak insana akıyordu.Ama genç adamın bekleyişi hiç geçmeyen zaman ve bitmeyen bir çile gibi sürüyordu.Hayatının inişli çıkışlı mutlu mutsuz olaylarını,hepsini sırtlanarak bugünlere taşımış kendisine kambur yapmıştı.İlk kez duygularının bu kadar inceldiğini hatta ağlamaklı olmak-olmamak arasında gelip gittiğini fark etti.Duaya açılan kalbini ve dudaklarından dökülen sözleri serbest bırakmıştı,”Allah’ım,ancak sensin,sadece sen bizi görüp gözetensin,sana yöneldik işlerimizi kolaylaştır Rabbim,çocuğumu ve annesini bana bağışla yüzümüzü güldür..” duasına devam edemedi kelimeler ve sözcüklerde uyumu yakalayamıyordu,arada bir ellerini cebine sokuyor ,gözlerindeki endişe ve sevinçleri de saklıyordu,kendini derin bir sessizliğe bıraktı.Doğumun gerçekleştiği o saat ve sırtından kalkan yükün verdiği rahatlıkla Rabb’ine hamd etti,sakin görünmeye herkesten daha soğukkanlı olmaya dikkat etmeliydi.Şimdi yeni bir bekleyiş ve ilk karşılayış heyecanı başlamıştı.Çocuğun adını sık sık tekrarlıyor diline alıştırıyordu “Yusuf Emir“ olacaktı…
………………………………………………………………………………………………….
…Genç baba,her sabah ve her akşam ilk günden itibaren büyüyen çocuğuna koşarken onun meleksi cennet kokulu varlığına abdest alarak yaklaşıyor derin bir saygı ve sevgiyle kucaklıyordu.Allah’ım bu ne güzel bir imtihan,bu bebek bu mini küçük canlı, bu göz-kaş-burun ve yüz,nasıl olur da kaybettirir insana diyordu.Sen küçüğüm,bebek dünyam,hayatıma gireli beni değiştiren gücüm,seninle hiçbir imtihanı kaybetmem ben diye fısıldadı.Akşam olduğunda çocuğuna kavuşma heyecanını bir türlü bastıramıyor, onun kokusunu içine çekmek için can atıyordu.Her zaman kendisini fark eden bebek gözlerin nasıl da parladığını,konuşmak isteyip de harf ve kelimelere dökemeyişindeki canlılığını seyretmek genç babaya mutluluklar yaşatıyordu.Kimi zaman her şeyin farkında oluşu dikkatli ve uyarıcı bakışları karşısında şaşırıyor çocuğun bu özelliğinden dolayı ne kadar şükretse azdı.Genç babanın,dünyalar güzeli ele avuca sığmaz,sevimli olduğu kadar doyumsuz sevgisiyle evine koşarak gelmesine sebep olan yavrusu ile buluşması görülmeye değer.Bu güne kadar kıyamadığı,yüzüne gözüne her bakışta heyecanlandığı çocuğu,öyle bir zamanda gelmişti ki,yeniden doğuyordu genç baba,çocuğu ile aynı çocuk olma uyumu içinde yaşamak istiyordu.İşte şimdi erkek oldum diyordu,her sabah sabah olunca ve her akşam akşam olunca cennet meyvesi bedenine sarılıp bütün gece varlığını ve kokusunu hissederek öylece kalmak istiyordu,en az onun kadar temiz olarak onu hak etmiş olarak.Yusuf emir ,dünyaları karşısına alacak kadar kendisine güç ve moral aşılıyor, şu minik bebeğin hayatına kattığı anlamı izahta aciz kalıyordu.Günün 24 saati,hayatın gayesi ve kokusu olarak görüyordu karşılıklı çocuğuyla sarılışını.Doğumundan önce yüzlerce isim belki zihninde tartıştı,öyle bir isim bulmalıydı ki gerçekten hayata dair bir bakış açısı olsun,kendisini ve ömrünü güzelleştirsin,çocuğunun adını vermekte seçici davranmıştı.Dünyaya geldikten sonra onunla ilgisi neredeyse bir anne şefkati kadar olup her an tüm dikkati ve özlemi ile düşüncelerini süslüyor oğluyla haklı bir gurur duyuyordu.Dünya bir yana Yusuf Emir bir yanaydı.Yusuf ismini,ilahi metinlerde geçen peygamber insandan yola çıkarak vermişti.Ahlaki bir mücadelenin ve sağlam duruşun insanı güzelleştireceğine inanıyordu genç baba.Biliyordu ki manevi dünyasını inşa ederek hayatı adımlayan,maddi dünyasını da yıkılmaz seviyelere çıkartırdı.Yusuf peygamber’in tutarlı ve sarsılmaz kişiliği,sözde ve işte doğruluğu er geç kazanacaktı,bu bilge insanın ahlaki güzelliği ile dünyevi yükselişinin sırrı,genç babaya çocuğuna isim vermekte ilham oluyordu.İstiyordu ki,kirletilmiş ortamlarda dahi temiz kalmayı her ne olursa olsun doğrulukta,iş ve çalışma hayatında güvenilir doğru bilinen kişi olsun çocuğu.Kolay değildi,çocuğuna iyi güzel temiz bir dünya hazırlayamamıştı,savaşların ve haksızlıkların ve bir yığın gözü dönmüş zararlı insanların toplumda kontrolsüz dolaştığı bir dünyaya gelmişti.İçi acıdı bir yandan bunları aklını getirince,ama Rabb’i vardı ve dualarla büyütecek Allah’dan yardım isteyecekti,O’nun kitabında gösterdiği yolunun üzerinde olmasını dileyecekti.Çünkü en zengin okullarda da okutsa,yurt dışlarına tahsil için gönderse de sayısız örnekleri var bambaşka birileri olup çıkıyorlardı çocuklar.Burada ki hatayı iyi görmesi gerekirdi genç baba,iç dünyasını ruhsal hayatını manevi değerlerini doyurmadan, çocuğu dünyalıklarla süslemek ne kadar yanlıştı.Yusuf emir,canı kanı gözünün nuruydu ona sıkı sıkı sarıldıkça gözlerinin önüne geliyordu Yusuf peygamberin babası yakup.Bu ne güzel bir sevgi bağı ve kopmaz heyecandı,baba yakup’u daha iyi anlıyordu,yusuf’un kokusunu uzaklardan bile hissedecek kadar bu güçlü bağı,sevgisinin sebebini şimdi daha iyi kavrıyordu.Umudunu,dua ve beklentilerini hiç elden bırakmayan,her ne kadar kurt kaptı dese de kıskanç kardeşleri oğlu yusuf’u bulma inancını hiç kaybetmemişti baba Yakup.Bu sevgi akışı bambaşka bir damardı,genç babanın her gün hissettiği de bundan başkası değildi.İşte daha şimdiden sevgisi ile beraber merak ve heyecanlarını çoğaltan bu pencereydi.Genç baba endişelerinde haklıydı nasıl bir dünyaya gözlerini açmıştı çocuğu,kıskançlıkların,kötülüklerin ve her an zarar üreten bir toplumsal yapının içinde olmak.Bu en yakınlarından da,en uzaklarından da gelişebilecek bir üzüntü maratonuydu.Allah en güzel dost,ne iyi vekildi ,gayret ve çabalarından sonra Rabb’ine teslim ediyordu Yusuf Emir’i.Ona bir gün anlatacaktı sözde medeni dünya gerçeğini ve bizim olmayan hayatların sebebini ve bu karmaşa içinde hangi şifrelerle yollarını açabileceğini anlatacaktı ,anlayabileceği kelimelerle.Genç babanın arada bir dalıp gitmesi,uzaklara bakan gözleri her şeyi anlatıyordu, Yusuf Emir,kendisine verilen bunca sevgi ve dikkati asla boşa çıkarmayacağına olan inancıydı ..19.03.2013/beylerbeyi
mustafa kaya
YORUMLAR
Tebrikler Mustafa bey. Yazınızı sonuna kadar okudum. Baba olmak duygusunu ne güzel anlatmışsınız! Beni de alıp, ilk çocuğumun doğumu esnasında yaşadığım duygulara götürdünüz.Allah, yurdumuza hayırlı olması için önündeki her türlü engeli kaldırsın o yavrumuzun. Bir baba olarak,bundan sonra esas sorumluluk başlayacaktır. Haydi, Allah kolaylık versin. Saygılarımla...